Milli Gazete yazarı Burhan Bozgeyik, ''Erbakan Hocamızın İnsan Yetiştirme San’atı'' başlıklı makalesinde şunları yazdı:

Son iki asırda çağa damgasını vuran meşhurlar incelendiğinde şu özellikleri ön plana çıkar: Ya ilim adamlığı, ya devlet idareciliği, ya toplum önderliği, ya mürebbiliği, ya aksiyonerliği, ya fikir adamlığı, ya kitlelere tesir eden hitabeti… Merhum Erbakan Hocamıza baktığımızda, bütün bu özelliklere sahip olduğunu görürüz. O fikirlerini, düşüncelerini, ideâlleriniütopik çerçevede bırakmayıp hayata geçirmiş, elle tutulur, gözle görülür hale getirmiş, alkışlanacak ve hayırla yâd edilecek eserler bırakmış bir lider sîmadır.

Şahsen benim en çok dikkatimi çeken ve çok takdir ettiğim yönü, “İnsan yetiştirme san’atındaki” ustalığıdır. Erbakan Hocamızın fikriyatı ve dâvâsı, “Millî Görüş” başlığı ile billurlaşmıştır. Millî Görüş deyince, yalnız siyasî bir hareket olarak görmemek lazım. Evet Erbakan Hoca bir değil, tam beş parti kurmuştur. (Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet) Bu bile başlı başına bir hâdisedir. Ancak Erbakan Hoca yalnız “parti kurucusu” değildir. Ülke kalkınması için kolları sıvamış ve “Gümüş Motor Fabrikası”nı kurmuştur. Hükümetlerde “ortak” olarak bulunduğu sıralarda yüzlerce fabrikanın temelini atmıştır. Onlarca Sivil Toplum Kuruluşu’nu tesis etmiş ve hayata geçirmiştir. Bunlar arasında sendikalar, yardım kuruluşları, gençlik teşkilatları, mazlum Müslümanların imdadına koşma organizeleri vardır. Ayrıca medya sahasında çok ciddi hamleler yapmış, Millî Gazete ve TV5 başta olmak üzere, yazılı ve sözlü medyanın vücut bulmasını sağlamıştır. (Kurucusu olduğu, ancak türlü sebeplerle başka ellere geçenleri saymıyoruz.)

MİLYONLARCA İNSANI ETKİLEDİ

Bütün bu devâsâ faaliyetler ve organizeler, hiç şüphesiz eleman işidir. İş gelip “insan unsuruna” dayanmaktadır. Yani yetiştirilmesi en zor, en çetin unsura… İşte Erbakan Hocamızın bu noktada takdire şâyân yönü ortaya çıkmaktadır. Yaklaşık 50 yıllık “hizmet devresi”nde, on binlerce insan yetiştirmiş ya da yetişmelerine vesile olmuştur. Yüz binlerce, hatta milyonlarca insan da onun muhtelif yönlerinin tesirinde kalmış, takdir etmiş, ya doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmiştir.

Erbakan Hoca’nın yakın mesâi arkadaşlarına baktığımızda, vefat etmiş ve el’an hayatta olan bu isimlerin birbirlerini çok sevdiklerini görmekteyiz. Bu “sevgi” ve “kardeşlik” duygusu ile birlikte bilgi ve liyakat bütün Millî Görüş camiâsında ortak vasıftır. Bu camiâ İslâm’a candan bağlıdır. Bu vatanı canlarından çok sevmektedirler. Aynı zamanda bütün İslâm coğrafyası ile ilgilidirler ve bu coğrafyanın dertleriyle dertlenirler. Afganistan işgal edildiğinde, Bosna’ya saldırıldığında, Çeçenistan işgale mâruz kaldığında bu camiâ kardeşlerinin yanı başında yer almıştır. Bu gayretli, civanmert, mücahit yönleriyle de bu ümmetin mayası olmuşlardır.

Millî Görüş camiâsında yetişmiş insanlar; milletvekili, bakan, belediye başkanı olarak, bürokrasinin muhtelif kademelerinde ülkeye hizmet etmişlerdir. Merhum Erbakan Hocamızın başbakan olduğu hükümet devresindeki icraatları ve Millî Görüş camiâsına mensup belediye başkanlarının fevkalâde başarısı gözler önündedir. Atalarımız, “at sahibine göre kişner” demiştir. Bu başarının altında hiç şüphesiz bütün o isimlerin liyakat sahibi ve işlerinin ehli olmalarının rolü vardır. Ancak unutulmamalıdır ki; bütün o isimler uzun yıllar süren bir eğitimden geçmişlerdir. Orkestra şefinin mahâretle idare etmesi gibi, Erbakan Hoca’nın riyaseti altında bütün o belediye başkanları, yıllar önce hazırlanmış projeleri hayata geçirmişlerdir. Böylece İstanbul ve Ankara başta olmak üzere nice iller, nice ilçeler, parklarıyla, yollarıyla, sosyal tesisleriyle dar gelirlilerin kolayca ev sahibi oluşlarıyla, dar gelirlilere kucak açılmasıyla imrenilecek bir yapıya kavuşmuş, daha sonraki idarelere örnek teşkil etmişlerdir.

Kim ne derse desin, bu kadar güzel ve gayretli insanları yetiştirmek, onları bir potada şekillendirmek, onlara hedef göstermek ve o hedefe motive etmek dünya çapında bir hâdisedir.

Şahsen ben, Erbakan Hoca’nın rahle-i tedrisinden geçmiş yüzlerce isimle tanıştım. Hepsini de takdir ettim ve çok sevdim. “Hayra vesile olan hayrı işlemiş gibidir.” En büyük hayırlardan biri de, müstakim insan yetiştirmektir. Bu da bir sadakâ-i câriyedir. Doğrusu bu ya, Erbakan Hocamız bu cihetten çok şanslıdır. Zira yetiştirdiği o binlerce ismin yaptığı her hayırlı hizmette ve amelde kendisine de bir pay gitmekte ve ruhu şâd olmaktadır.

İnanıyorum ki, yakın bir zamanda, üniversitelerimizde Erbakan Hoca’nın bu yönü de, yani insan yetiştirme ciheti de incelenecek, bu konuda doktora ve doçentlik tezleri hazırlanacaktır.

Rabbim, Erbakan Hocamızın kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin, inşeAllah…