Bugün basın toplantımda kendim ile ilgili bir hususu açıklayacağım. Aslında hem kendim ile ilgili hem de yüzbinlerce kişi ile ilgili birçok hususu açıklayacağım. Malumunuz olduğu üzere ben bir Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilmiş uzman doktorum ve daha sonra Halkların Demokratik Partisi’nden Kocaeli Milletvekili seçildim. 679 KHK ile 6 Ocak 2017 günü ihraç edildim ve yıllardır OHAL Komisyonu’nun sonucunu bekliyoruz. OHAL Komisyonu’na bu haksız, hukuksuz ihraçtan sonra başvuru yaptık ve yıllardır bu başvurunun sonucunu bekliyoruz. Yaklaşık 4 yıl sonra sonuç açıklandı. Şu belge ile bana gönderildi ve başvurumun ret ile sonuçlandığı tarafıma tebliğ edildi. Şimdi bu açıklama üzerine benim söylemem gereken çok önemli noktalar var o yüzden bu basın toplantısını düzenliyorum. Hem kendim hem de yüzbinlerce mağdur edilmiş KHK’lı hakkında çok önemli hususlara temas edeceğim değerli arkadaşlar.
Yıllarca çözüm, barış, insan hakları diyenler çözüm süreci bitince çözüm süreci sonrasında da söylemeye devam eden benim gibileri düşman, şeytan ilan etti ve bize karşı savaş açtı.
Öncelikle kendim hakkında bilgi vermek isterim. Ben yıllardır barış diyen, insan hakları diyen bir insanım. Ayrımsız bir insan hakları mücadelesi yürütmüş bir insanım ve bu konuda Mazlum-Der Kocaeli Şube Başkanlığı, Mazlum-Der Genel Başkanlığı görevlerini ifa etmiş çeşitli sivil toplum platformlarında bulunmuş, yıllardır insan hakları, barış diyen bir insanım. Mazlum-Der Genel Başkanlığı’mı bıraktıktan sonra, Kocaeli Barış Platformu’nda çözüm sürecinde 2.5 yıl kadar süren çözüm sürecinde Kocaeli’nde yerel bir ortamda barışın nasıl sağlanabileceği konusunda yoğun bir gayret sarf ettik. O günlerde biliyorsunuz devlet tüm imkanları ile çözüm diyordu, çözüm süreci diyordu. Hatta biz de Kocaeli yerelinde buna nasıl destek verebiliriz diye Kocaeli platformunu farklı her kesimden Türk’ünden, Kürt’ünden, Alevi’sinden, Sünni’sinden, Dindarından, Ateistinden her kesimden insan ile beraber kurarak barışa destek vermek istedik ve Kocaeli’nde akil insanlar toplantı yapacağı zaman akil insanların isteği üzerine Marmara Akiller Heyeti’nin Kocaeli toplantısını organize etme görevini ben üstlendim Valilik ve Emniyet ile beraber barış için nasıl gayret sarf edebiliriz dedik, çözüm için nasıl gayret sarf edebiliriz. Kocaeli’ne bunu en etkili bir şekilde tüm STK’lara, tüm vatandaşlara en etkin bir şekilde nasıl duyurabiliriz diye gayret ettik ve yoğun bir programın mihmandarlığını yapmıştık ve ardından çözüm süreci bitince biz şeytanlaştırıldık. Yıllarca çözüm, barış, insan hakları diyenler çözüm süreci bitince bu sözleri çözüm süreci öncesinde de çözüm sürecinde de çözüm süreci sonrasında da söylemeye devam edenler benim gibileri düşman, şeytan ilan etti ve bize karşı savaş açtı. Ben sözümü aynen söylemeye devam ettim.
Bu savaş, bu çatışma bitsin artık, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın mizanseni içeren bir fotoğrafının altına yazdığım bir paylaşımdan dolayı açığa alınmıştım. Güya ben böyle diyerek teröristlik yapmışım.
Ben bir insan hakları savunucusuyum, sözümü söylemeye devam ettim, barıştan başka bir yol olmadığını söyledim ve bunun sonucunda yaptığım bir sosyal medya paylaşımından dolayı çalıştığım İzmit Seka Devlet Hastanesi’nden Kocaeli Valiliği’nin emri ile açığa alındım. Hakkımda idari ve adli soruşturma başlatılmış. Peki neden açığa alınmıştım? Şöyle bir meseleden dolayı: Cumartesi Annelerinin, barış annelerinin yaptığı bir etkinlikte bir PKK Militanının tabutu ile bir Türk Askeri’nin tabutunun yan yana konulması ve arkasında duran askerlerin bu ölenler hepsi sonuçta bizim çocuklarımız ve ağlayan da biziz, bu savaş, bu çatışma bitsin artık, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın mizanseni içeren bir fotoğrafının altına yazdığım bir paylaşımdan dolayı açığa alınmıştım. Ne yazmıştım? “Bu paylaşımda bu fotoğrafa bakıp niye bu savaşın bitirip, tüketmekten başka bir anlamı olmadığını anlarsınız. Analar aynı, bayraklar farklı. Bu yan yana yatan cenazeler yan yana ölü halde yatmaktansa onların dirileri yan yana, kardeşçe, eşitçe, omuz omuza dursa daha iyi değil mi?” diye bir cümle yazdığım için ihraç edildim. Evet belki kulaklarınıza inanamıyorsunuz ama bundan dolayı açığa alındım, ihraç edildim. Neden? Güya ben böyle diyerek teröristlik yapmışım.
Çocuğumun gittiği okulda okul aile birliği yönetim kurulu üyesi olunca oradan çıkmam istendi.
Dün çözüm sürecinde, çözüm sürecinin Kocaeli mihmandarlığını yapan bana çözüm süreci bittikten sonra çözüme dönün, barışa dönün, insan haklarına dönün dediğim için terörist demeye başladılar ve açığa aldılar. Açığa aldıktan sonra da her türlü gizli, karanlık hackerlar ile sosyal medya hesaplarım hacklendi, web sitem hacklenip, web siteme “Kurdun dişine kan değdi bir kere.” Cümlesi yazıldı. Her türlü hakaret, tehdit, küfüre uğradım. Yıllarca Kocaeli halkına hizmet eden bir insan hakları savunucusu doktor olarak bana yapılan buydu. Sırf barış dediğim, insan hakları dediğim için bu yapıldı. Bitmedi ardından çocuğumun gittiği okulda okul aile birliği yönetim kurulu üyesi olunca oradan çıkmam istendi, neden? Çünkü biz açığa alınmıştık, daha ihraç bile değildik. Mahallemin cami derneğinin yönetim kurulunda yer alan bana; Dernekler Müdürlüğü: “Sen orada yer alamazsın, senin yer aldığın belgeyi biz tasdik etmeyiz, oradan istifa etmen gerekir.” dendi. İşte böyle şeytanlaştırmalar, dışlamalar ve her türlü gayri insani muamele sadece bana değil yüzbinlerce KHK’lıya yapıldı ve ardından bütün bu saldırılardan, linç girişimlerinden sonra 6 Ocak 2017 günü de 679 KHK ile ihraç edildim.
 
OHAL Komisyonu on binlerce kişiye yaptıkları haksız, hukuksuz muamelelerin hesabını soran ben Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na böyle cevap verdi! Bu aslında siyasi bir cevaptır.
Değerli arkadaşlar yıllardır OHAL Komisyonu sonucu bekliyoruz. Ben 711 gündür OHAL Komisyonu’ndan cevap bekliyorum. 2018 Aralık ayında Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile beraber OHAL Komisyonu’na gittik ve “Niye insanları mağdur edip, geciktiriyorsunuz?” dedik. Ben oraya gittiğimde kendim ile ilgili, benim dosyam ile ilgili tek bir şey sormadım ama yüzlerce koltuğumun altında dosya götürdüm ve o dosyaların hepsini ortaya koydum, “Burada, şu yanlışlarınız var.” Dedim bana tek bir cevap bile veremediler. Bana dediler ki: “Ömer Bey biz bu dosyaları inceleyelim, sizi tekrar davet edip bu konuda açıklama yaparız.” Tam 711 gün oldu. Beni davet etmediler, niye davet etmiyorsunuz diye telefon açtık, etmediler ve cevabı beni ihraç ederek verdiler. Cevapları böyle oldu. Yani yüzlerce, binlerce, on binlerce kişiye yaptıkları haksız, hukuksuz muamelelerin hesabını soran ben Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na cevap böyle geldi! Bu aslında siyasi bir cevaptır. Veremedikleri cevabı bu şekilde vermiş durumdalar değerli arkadaşlar. Bakın ben o komisyonda size bir örnek vereyim. Yüzlerce dosyadan örnek verdim, 3 saat süren o toplantıda sadece birinden bir örnek vereyim ve o komisyonun ne kadar haksız, hukuksuz, anayasal düzeni çiğneyen bir komisyon olduğunu anlayın.
 
Utanç içindeler ama onların metodu bu! Yargısız infaz!
Hasan Çomak isimli bir eski Deniz Astsubayının ihraç belgesinde çok büyük skandallar vardı. Ben Hasan Çomak’ın belgesini aldım, dosyasını aldım, OHAL Komisyonu’nda sordum “Bu nedir?” dedim. Bana verdikleri ilk cevap ne oldu biliyor musunuz? Komisyon Başkanı: “Efendim o Hasan Çomak; üçkağıtçı, sahtekâr bir adamdır. Siz ne diyorsunuz?” celallendi! Araştır da öyle konuş! Zaten yüzbinlerce KHK’lıyı yargısız infaz etmişsin! Ben sana bir dosya ile örnek getirmişim, araştır öyle konuş! Hayır bunlar yargısız infazcı! “Hasan Çomak sahtekardır.” Dedi daha sonra ne oldu biliyor musunuz? Biz dosyanın da aslını gönderdik, haklı olduğumuz ortaya çıktı. Yapmış oldukları yanlışlıklardan dolayı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu konuda bir soruşturma başlattı, bir sürü yanlışlık yapmışlar. Utanç içindeler ama onların metodu bu! Yargısız infaz!
 
T24’de halen yer alan bir haberi paylaştığım için OHAL Komisyonu ret kararı verdi!
Bakın bana da verdikleri cevapta benim bu ihraç edilmem gerekçesi ile yapmış olduğum sosyal medya paylaşımı suç olarak gösteriliyor. Yani bir mizansen fotoğraf. 2 tabut, içinde 2 kişi. Bende diyorum: “Bunların birileri yan yana dursa daha iyi olurdu.” İnsan hakları, barış, kardeşlik daha iyi olmaz mı?” diye açıklama yapmışım.  Bu birinci suçum. İkincisi benim yine sosyal medyamda yaptığım bir paylaşım. Darbe sonrası beyaz sayfa açıyoruz dendiği sırada şu anda hala T24’de yer alan bir haberi paylaştığım için. Bakın çok çarpıcıdır. Burada gazeteci arkadaşlar da var, açın bakın T24’de yer alan bir haber hala yayında. Ben bu haberi sadece paylaştığım için cezalandırıldım. Darbe sonrası beyaz sayfa açıyoruz denildiği için Murat Karayılan devlete karşı bir açıklama yapmış ve T24’de bu açıklamayı haber olarak almış. Açıklamanın da manşeti şu: “Devlet adım atarsa, barış 1 ayda gelir.” Bakın T24’e açılmış bir dava yok! T24’ün haberini paylaştığım için bana daha sonra açılan adli soruşturma sonrasında 2.5 yıl ceza verildi. Halen bir onaylanma yok! O kadar haksız, hukuksuz hatta bu cezayı verirken hâkim o kadar talimat alarak vermiş ki T24’de ki haberi zannediyor ki benim şahsi web sitemdeki haberim, kararı böyle yazmış. “Şahsi web sitesinde yazdığı makalede Ömer Faruk Gergerlioğlu böyle bir şey yazmış. Buna 2.5 yıl ceza verin.” demiş ve ceza verdiler. İkinci benim OHAL Komisyonu ret gerekçem bu arkadaşlar. Böyle saçma sapan, haksız hukuksuz, uyduruk bir cezanın gerekçesi olarak OHAL Komisyonu bize ret gerekçesi veriyor.
 
Barış istemek, insan hakları demek, özgürlük demek, hak demek, hukuk demek, teröristlik mi arkadaşlar. Bu ne rezalettir?
Üçüncüsü yine bakın uyduruklar devam ediyor. Kurum kanaati. Kurum kanaati güya sormuşlar, kurum kanaati, o da demiş ki: “PKK ile iltisaklıdır.” Nerede bir delilim? Nereden çıkmış bu? Barış istemek, insan hakları demek, özgürlük demek, hak demek, hukuk demek, teröristlik mi arkadaşlar. Bu ne rezalettir? Şu karar rezil bir karar, skandal bir karar. Utanç verici bir karar, hukuk dışı bir karardır. Ben o toplantıda da bu kararı ve bu karar gibi kararları eleştirdim ve bana tek bir cevap veremediler arkadaşlar. Ben yüzlerine de söyledim, “Buraya sırf bu konularda karar veren siz olduğunuz için İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile geldim, yoksa ben size Anayasal bir kurum olarak kabul etmiyorum, Anayasa’yı çiğneyen bir kurumsunuz. Bir insanın bir basın açıklamasına katılması, barış, insan hakları diyen bir açıklama yapması, haber paylaşması, Bankasya’ya para yatırması, çocuğunu kapatılan okula göndermesi, bir gazeteye abone olması bunlar teröristlik midir ya? Allah aşkına nereden çıktı bunlar? Nasıl saçma sapan şeylerdir bunlar. Kendi kafalarından yapılan bir hareket için “İşte bu terördür, teröristliktir.” Kararı veriyor, ondan sonra da “Ben sana bu kararı verdim, senin her türlü işleminde sana ret vereceğim.” Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir saçmalık. Bakın bu da çok önemlidir. Bana cevap veremeyen OHAL Komisyonu Başkanlığı bana ret kararı vererek cevabı vermiştir. Burada mesele ben değilim, yüzbinlerce mağdura böyle saçma sapan birçok karar gönderilmiştir. Biraz evvel örneğini verdiğim karar. Ben belgelerle gittim yanlarına, hiçbirine cevap veremediler arkadaşlar. Cevap. Tek cevap veremediler. “Davet edeceğiz.” diyorlar, bir milletvekiliyim, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesiyim, veremiyorlar, verecekleri tek cevap yok!
 
Beni Kürtçülük ile nasıl suçlarsınız anlamak mümkün değil. Ben en başta bir Türk’üm. Türk’ü, Kürt’ü, Alevisi, Sünnisi fark etmeksizin herkesin derdine derman olmaya çalışıyorum.
Bakın değerli arkadaşlar ben burada önemli hususlara değinmek isterim. Ben şu ana kadar insan hakları savunuculuğundan başka bir şey yapmadım. Şu anda da siyasette insan hakları savunuculuğu kimliğim ile burada biliyorsunuz hak, hukuk ile ilgili yüzlerce, binlerce vakayı kamuoyuna açıklıyorum ve insan haklarının tesis edilmesi için tüm Türkiye’de ve tüm Dünya’da bunun için uğraş veren bir insanım. Siz beni Kürtçülük ile nasıl suçlarsınız anlamak mümkün değil. Ben en başta bir Türk’üm. Kürtçe bir kelime bile bilmeyen bir Türk’üm. “Siz bana Kürtçü, PKK’ci diyorsunuz.” İkincisi ben baş örtüsü yasaklandığı zaman, baş örtüsü yasaklarına karşı yıllarca eylem yapan bir insandım. O zamanda bana ne dediler biliyor musunuz? “Mürteci, dinci” bu adı kaldı. Hrant Dink öldürüldüğünde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar gittim, bir insiyatif kurdum, Adalet Talebimiz Var insiyatifi kurdum. Hrant Dink ve Ermeni meselesinde insan hakları ve barış dedim, Hrant Dink’in katilinin bulunması gerektiğini söyledim bana o zaman da “Ermeni’ci” dediler. KHK ile ihraç edilenlerin haklarını, hukuklarını savundum yıllarca “FETÖ’cü, PKK’ci” dediler, Alevilerin haklarını savundum “Alevici” dediler. Sünnilerin hakkını savundum “Şeriatçı, dinci” dediler. Değerli arkadaşlar ben sadece ve sadece insan hakları savunucusuyum. Kürt’te, Türk’te, Alevi’de, Sünni’de kim mağdur olursa olsun onun yanındayım ve şu anda da bana Türkiye’nin dört bir tarafından insanlar başvuruyor. Türk’ü, Kürt’ü, Alevisi, Sünnisi fark etmeksizin herkesin derdine derman olmaya çalışıyorum.
 
Doğru bildiğimi söyledim işimden atıldım. Mahkeme kararları ile cezalandırıldım. Linçlere uğradım. Her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, küfre uğradım ama şunu söylüyorum “Nereden incelirse oradan koparız.” Hiç önemli değil! Ben hakkın, hukukun peşindeyim.
Ben son olarak şunları söylemek isterim. Ben kendimi bildim bileli haktan ve hukuktan sapmamaya çalışırım. Doğru bildiğimi söyledim işimden atıldım. Mahkeme kararları ile cezalandırıldım. Linçlere uğradım. Her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, küfre uğradım ama şunu söylüyorum “Nereden incelirse oradan koparız.” Hiç önemli değil! Ben hakkın, hukukun peşindeyim. Mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz, mağdurların yanında olmaya devam edeceğiz ve yolumuza devam edeceğiz inşallah. Ben bu açıklamayı da sadece şahsım için değil, yüz binlerce mağdur edilmiş insan için yapıyorum.
OHAL Komisyonu 2 yıllık bir süre için kurulmuştu. “Bitiremedik dosyaları.” dediler 1 yıl daha istediler, 2019’u istediler, 2019 verildi o 1 yılda da bitiremediler. 2020’ye geldik 1 yıl daha isteyelim dediler, al sana 1 yıl daha dediler.
Bakın OHAL Komisyonu’nun burada çetelesi var. Rezalet bir çetele. OHAL Komisyonu haksız, hukuksuz gerekçeler ile insanların yaptığı başvuruların zaten %90’ına ret veriyor. Toplam başvuru sayısı 126 bin 300. Başvurusu sonuçlananlar 110 bin 250. Hala incelemede olanlar 16 bin 50. Bakın burada şunun altını çizeyim OHAL Komisyonu 2 yıllık bir süre için kurulmuştu, 2 yılda 125 bin kişinin başvurusu bitecek deniyordu. 2 yıl bitti biz gittik OHAL Komisyonu’na “Nerede kaldınız kardeşim, insanlar aç, susuz perişan, işsiz, güçsüz, vatandaşlıktan atılmış, medeni ölüme uğramış, soykırıma uğramış, neredesiniz bir sonuç verin insanlara.” dedik. “Bitiremedik dosyaları.” Dediler 1 yıl daha istediler, 2019’u istediler, 2019 verildi o 1 yılda da bitiremediler. 2020’ye geldik 1 yıl daha isteyelim dediler, al sana 1 yıl daha dediler. Bu arada on binlerce insan işsiz, güçsüz yani bakın çocuğunun engelli aylığını alacak gidiyor engelli aylığını vermiyorlar, diyorlar ki: “Seni devlet ihraç etmiş, sen düşmansın, teröristsin, vatan hainisin. Senin engelli çocuğuna bile engelli aylığı vermeyiz. Senin bankada hesap bile açmana fırsat vermeyiz, tapusal işlem yapmana fırsat vermeyiz, yurtdışından sana para gönderilse onu çekmene bile fırsat vermeyiz.” Bu durumda yaşayan KHKlılar 4 yıldır bekliyor, bu beyefendiler daha insanların işlemlerini bitirecekler, yaptıkları işlem de %90’ı ret.
Valilik’ten sorduk “Sen FETÖ’cüsün, Sen PKK’cisin, sen barış mesajı paylaşmışsın, sen bir basın açıklamasına katılmışsın. Senin Bankasya’da hesabın varmış, senin kapatılan okulda çocuğun varmış, gazeteye abone olmuşsun, şuradan alışveriş yapmışsın.” Bunlar ile terörist ilan etmişler.
Böyle rezalet bir durum. Ret gerekçeleri de işte benim gibi. Şu anda okudum, bunun gibi. Valilik’ten sorduk “Sen FETÖ’cüsün, Sen PKK’cisin, sen barış mesajı paylaşmışsın, sen bir basın açıklamasına katılmışsın. Senin Bankasya’da hesabın varmış, senin kapatılan okulda çocuğun varmış, gazeteye abone olmuşsun, şuradan alışveriş yapmışsın.” Bunlar ile terörist ilan etmişler. Dünyanın neresinde var böyle bir saçmalık! Ancak 12 bin 680 kişiyi kabul etmişler. Başvurusu reddedilen 97 bin 570 kişi kararların %90’ında ret verilmiş. Değerli arkadaşlar dünyanın hiçbir yerinde şu anda OHAL Komisyonu’nun yaptığı çünkü düşünün size bir haksızlık yapıldı ne yaparsınız? Mahkemeye gidersiniz değil mi?
OHAL Komisyonundan ret aldım “Ben nereye gideceğim?” İdare Mahkemesi’ne o reddederse Bölge İdare, o reddederse Danıştay’a, o reddederse Anayasa Mahkemesi o reddederse AİHM, Allah bilir sonucu alacağımız tazminatı torunlarımız görecek.
KHK’lıların 4.5 yıldır mahkemeye gitmesi engelleniyor çünkü bir devlet komisyonu olan OHAL Komisyonu’ndan bir cevap alamadıkları için yargıya gidemiyorlar! Yargıya gidecek, diyelim ret aldı, “Ben nereye gideceğim?” İdare Mahkemesi’ne o reddederse Bölge İdare, o reddederse Danıştay’a, o reddederse Anayasa Mahkemesi o reddederse AİHM, Allah bilir sonucu alacağımız tazminatı torunlarımız görecek. Alacağız, mutlaka alacağız, buradan tüm KHK’lılara da sesleniyorum mutlaka sonunda bir yerde, bir mahkemede mutlaka haklı duruma gelecek ve size bu zulmü yapanları cezalandıracaksınız ama bu zalimliği yapanların cebinden çıkmıyor bu cezalar. Sonunda bakıyorsun toplumun cebinden çıkıyor böyle iş mi olur arkadaşlar? Bu zalimliği yapanların cebinden çıkması lazım, biz en son olarak diyoruz ki “Verilen bu kararlar hukuksuzdur.” KHK Platformlarının sloganını tekrarlıyorum, “Haklıyız, kazanacağız.” diyoruz ve en son olarak da “KHK’lar gidecek biz kalacağız.” Yüzbinlerce, milyonlarca insanın benimle şu anda aynı sloganı attığını çok iyi biliyorum! KHK’lar gidecek biz kalacağız! Bu haksız, hukuksuz, zulüm KHK’larınız istediği kadar yasalara çevrilmiş olsun, yarın öbür gün yeni yasalar çıkarak bu zalimliği iptal edeceğiz inşallah ve bu Nazi uygulamasına benzeyen dönem inşallah Türkiye’den gidecektir!
OHAL Komisyonu yetkililerine şunu söyleyeyim; onlar yargı zırhı ile kuşanmış durumdalar. Yargı zırhı ile verdikleri tüm haksız, hukuksuz kararlar için yargılanmıyorlar ama bilsinler ki yarın öbür gün kendilerini şu anda koruyan o yargı zırhları üstlerinden kalkar ve mutlaka yargılanırlar!
Ben basın açıklamamı burada bitirirken son olarak da şunu söyleyeyim OHAL Komisyonu yetkililerine şunu söyleyeyim; onlar yargı zırhı ile kuşanmış durumdalar. Yargı zırhı ile verdikleri tüm haksız, hukuksuz kararlar için yargılanmıyorlar ama bilsinler ki yarın öbür gün kendilerini şu anda koruyan o yargı zırhları üstlerinden kalkar ve mutlaka yargılanırlar! Yüzbinlerce kişinin bu dünyada da öte dünyada ahını almış durumdalar. Dünyanın en günahkâr ve en suçlu insanları durumundadırlar bunu çok net söylüyorum. O kadar ah alıyorlar ki, o kadar beddua alıyorlar ki, o kadar insanların hakkına, hukukuna giriyorlar ki bilemezsiniz, bunları çok yakından takip eden birisi olarak ben bütün bu zulümleri yıllardır gerek insan hakları alanında gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne söyleyen bir insan olarak onların veballerinin çok iyi farkındayım ve bilsinler ki bu saçma sapan kararlar ile baki kalmayacaklar, bilsinler ki onların yarın öbür gün bu ülkeye hukuk geldiğinde o yargı zırhları kaldırılacak ve mutlak surette yargılanacaklar, mutlak surette yargılanacaklar!!! Teşekkür ediyorum.
Böyle rezalet olabilir mi arkadaşlar? Dünyanın hangi ülkesinde on binlerce insan 5 yıl geçmiş olmasına rağmen hala yargısal bir mercie ulaşamamıştır?
İtirazın reddi yeni. Prosedür normalde şu: İhraç edilenler 23 Ocak 2017’de OHAL Komisyonu kuruldu ve o zaman da çok ağır kanlı olarak işledi, eylül ayına kadar başvuru kabul etmedi, eylül ayında artık beyefendilerin keyfi geldi, başvurular gelmeye başlandı, aralık ayının başında 2017 aralık ayının başında kararlar verilmeye başlandı, %97 oranında ret kararları vermeye başladılar ve o zamandan beri gecikmeler de yaşandı. 2 yılda bitirmeleri gerekiyordu, 2 yılda bitiremediler, insanlar dedi kabul veya ret kararı verin, en azından bir mahkemeye gideriz, mahkemeye ulaşamıyoruz. Sonra ne oldu? 2 yıllık sürelerini 3 yıla çıkardılar, 1 yıl istediler. Onunla da gayet rahat, relax bir şekilde kararlarını veriyorlar 3 yıl bitti yine yok, 4. Yıl istediler yine yok, bu yıl 1 yıl daha isteyecekler, biliyoruz çünkü 16 bin dosya var. Böyle rezalet olabilir mi arkadaşlar? Dünyanın hangi ülkesinde on binlerce insan 5 yıl geçmiş aradan hala yargısal bir mercie ulaşamasın. Bakın 16 bin kişinin sonucu sonuçlandığında, bu önümüzdeki yıl sonuçlanacak mı? Ancak yargıya gidebilecekler ve bu arada intihar eden en ez 80 kişi oldu, en az 80 kişi intihar etti arkadaşlar çünkü o kadar bir çıkmaz sokaktasın ki seni sivil ölüme mahkûm ediyor, seni soykırıma uğratmış, medeni ölüme uğratmış, her türlü zalimliği yapmış ondan sonra “Sonucu açıklarız ne acele ediyorsunuz?” Bu olacak bir iş değil. Ben burada yüzbinlerce kişinin hakkını, hukukunu gündem ediyorum. Evet bugün bana yapıldı, bunu söylüyorum, bu karar verildi bana ama yüzbinlerce kişiye de aynı haksızlık ile verildi. Aynı mantıklarla verildi. Bir tasfiye operasyonu yaşanıyor. Kendisine muhalif olanı tasfiye etmeye çalışan bir anlayış ile karşı karşıyayız. O yüzden bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim