Cinayet, gasp, tecavüz, insan kaçırma, çocuk istismarı, hırsızlık, soygun, uyuşturucu gibi her türlü suç unsuru toplumda günden güne yayılıyor. Türkiye’nin dört bir yanından haberlere yansıyan dramatik olaylar toplumun vicdanının nasıl köreldiğini de ortaya koyuyor. Hükümet, güvenlikçi politikalarla suçların önünü almaya çalışsa da, elzem olan ahlak ve manevi kalkınma yönünden bir planı yıllardır ortaya koymuş değil.

Asırlarca İslam’ın sancaktarlığını yapmış ecdadımızın bizlere bıraktığı güzel vatanımızın her yanında, İslam toplumunda görülmemesi gereken hadiseler yaşanıyor. Yurdun dört bir yanından her gün onlarca yürek dağlayan cenaze kalkıyor. Anneler ağlıyor, babalar efkâra boğuluyor, minik yavrular yetim ve öksüz kalıyor. Bu cenazeler, kimi zaman cinayete kurban giden bir kadına, kimi zaman uyuşturucu komasından ölen bir gence, kimi zamanda bankalara olan borcunu ödeyemediği için intihar eden bir aile babasına ait oluyor. Haberlere konu olan bu gerçek hayat hikâyeleri ne yazık ki bizim toplumumuza ait. Toplumu esir alan materyalist anlayış bir kemirgen etkisiyle toplumsal değerlerimizin altını oyuyor.

VAHŞETİN EN İNCE AYRINTILARI GÖZE SOKULUYOR

Bilimsel araştırma rakamlarına göre Türkiye’de her birey günde ortalama 5 saat televizyon izliyor. Özellikle pandemi koşullarında insanlar daha fazla izlemeye yoğunlaştı. Buna YouTube ve diğer sosyal medya platformlarındaki izlemeler de dahil edildiğinde bu rakam günde ortalama 8 saate çıkıyor. Ekrana getirilen dizilerdeki ve videolardaki şiddet figürleri vatandaşın bilinçaltına işliyor. Mafya olarak tabir edilen organize suç örgütü liderlerinin hayatlarının örnek hayatlar olarak sunulduğu diziler, kötü insanlara beslenen rol model algısını pekiştiriyor. Son yıllarda yükselişe geçen tarihi dizilerdeki vahşet görüntüleri ise psikolojik çöküntüyü daha da derinleştiren cinsten. İnsan öldürmenin en ince ayrıntılarına kadar gösterildiği dizilerde bazen bir boğaz kesme, bazen bir organı koparma, bazen de kafası taşla ezilen insan görüntüleri seyircilerin gözlerine sokuluyor. Şiddeti meşrulaştıran bu yapımların, RTÜK denetiminde nasıl geçtiğine ise anlam verilemiyor. 

HÜKÜMET SÜREKLİ YENİ CEZAEVLERİ AÇIYOR

18 yıllık iktidarı boyunca toplumu ahlak ve maneviyat temelinde eğitmeyi başaramayan AKP iktidarı, suç oranlarını düşürebilmenin çaresini pansuman tedbirlerde arıyor. Suç olaylarını bastırabilmek için güvenlikçi politikalara başvuran ve sürekli olarak yeni polis, bekçi, infaz memuru alımı yapan hükümet, ülkedeki cezaevi sayısını da her geçen yıl kademeli olarak artırıyor. Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan 2021 Yılı Performans Programı’na göre, bu yıl 39 yeni cezaevi daha yapılması planlanıyor. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 2020 yılında Türkiye’de 355 cezaevi bulunduğunu ve son beş yıl içinde 59 cezaevi inşa ettiklerini açıklamıştı. Program kapsamında hükümlü ve tutuklu başına düşen resmi personel sayısının da artırılması öngörülüyor.

65 BİN KİŞİ UYUŞTURUCUDAN, 45 BİN KİŞİ HIRSIZLIKTAN, 34 BİN KİŞİ CİNAYETTEN HAPİSTE

Geçtiğimiz yıl  koronavirüs tedbirleri kapsamında 90 bin hükümlü ve tutuklu cezaevlerinden tahliye edildi.  Fakat tahliye edilenlerden yüzlercesi, özgürlük halini suiistimal etti ve sivil hayatta yeni suçlara karışarak yeniden cezaevine girdi. Cezaevlerindeki doluluk oranlarına ilişkin yapılan bir araştırmaya göre tutuklu ve hükümlü sayısı 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 10,1 artarak 291 bin 546 kişiye çıktı. Bağımsız araştırmaların yayınladığı raporlardaki ortalama rakamlara göre cezaevlerinde, uyuşturucudan 65 bin, hırsızlıktan 45 bin, cinayetten 34 bin, terörden 37 bin, yağma ve gasptan 27 bin, örgütlü suçlardan 4 bin kişi civarında mahkûm yer alıyor.

KÖTÜLÜKLERİN ANASI İÇKİ

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) bir hadis-i şerifinde “İçki kötülüklerin anasıdır” buyuruyor. Peygamberimiz’in yıkıcı tehlikelerine işaret ettiği içki belası sebebiyle her yıl binlerce insan ölüyor. Nefislerinin esiri olan alkoliklerin, toplumdaki suç oranlarını ciddi oranda artırdığı da raporlara yansıyor. Cinayet, gasp, hırsızlık, intihar vs. birçok durumda faillerin alkollü oldukları ortaya çıkıyor.

KANAATE VE HELAL OLANA RAĞBET HER GEÇEN GÜN AZALIYOR

Günümüzde birçok haberde miras kavgası yüzünden birbirinin canına kıyan kardeşler göze çarpıyor. Kardeşleri birbirine düşman eden mal hırsı ve paylaşımcılığı yok sayan materyalist bağnazlık İslam toplumuna yakışmıyor. Toplumun helal olana rağbeti her geçen gün azalırken, bu garabet halinden en kârlı çıkan ise yine faiz kuruluşları ve tefeciler oluyor.

ERBAKAN HOCA’NIN AHLAK VE MANEVİYAT POLİTİKALARI ÖRNEK ALINMALI

Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Türkiye siyaset literatürüne dâhil ettiği ‘Ahlak ve Maneviyat Seferberliği’ tam da bu zamanda toplumun elzem bir ihtiyacı olarak dikkat çekiyor. Suçun her türlüsünün işlendiği ülkemizde nesilleri haramdan uzaklaştıracak bir ahlaki yapı tesis edemedi ve hâlâ bununla ilgili bir çalışma yapılmıyor.

Kaynak: Milli Gazete /  Abdussamet Karataş