AKP bünyesinden üç ay arayla iki parti çıktı. Her ne kadar Erdoğan durumu hafife alırmış gibi görünse de örgütün ruh hali öyle değil. AKP’nin kalesi diye bilinen illerde bile (buna Rize de dahil) tabanda yeni arayışlar hissediliyor. Hiç kuşku yok ki bu arayış nedeni sadece AKP içinde yaşanan gelgitler değil. Ülkenin içeride ve dışarıda yaşadığı yıkımın parti tabanına da yansımaya başlaması dışarıya doğru dikkatlerin yoğunlaşmasını sağladı.

YILLARA BEDEL YENİLGİ SERİSİ

Suriye hezimeti: Aylardır İdlib etrafında başlayan gerilim 15 gün önce sıcak çatışmaya dönüştü. Sayıları 50’yi bulan TSK askeri çatışmalarda öldü. Ankara’dan sert sözler işitilse de sahada buna uygun adım atılamadı. İstanbul’da dörtlü beşli görüşmeler öneren Erdoğan soluğu Moskova’da almak zorunda kaldı. Putin ile yapılan görüşmelerde Suriye güçlerinin ilerleyişini kabul eden bir anlaşma dışında başka sonuç elde edilemedi. Suriye önemli bir mevzi kazanırken, Türkiye’nin Rusya karşısında sahada da elinin kolunun bağlı olduğu ortaya çıktı. Üstelik ABD ve NATO ülkeleri bu süreç içerisinde Erdoğan’ın Rusya kozunun ne kadar zayıf olduğunu görme şansını da yakalamış oldu.

Mülteci silahı elde patladı: Erdoğan’ın her fırsatta masaya sürdüğü mülteci kozunun da ne kadar gerçek dışı olduğu görülmüş oldu. İdlib kriziyle birlikte sınırları açtığını söyleyen Erdoğan yüz binlerce mültecinin Avrupa’ya doğru yola çıkmasını bekledi. İlk olarak beklenen sayıda mülteci hareketlenmedi. Suriyeliden çok Afgan, Özbek ve Afrikalıların yoğun olduğu mülteciler sınırlara yöneldi ya da yönlendirildi. Özellikle Yunanistan’ın insanlık dışı sert müdahalesiyle mültecilerin Avrupa’ya girmesi engelledi. Her fırsatta “kapıları açarız” tehdidinin altının o kadar da dolu olmadığı görüldü.

Birgün'den Yaşar Aydın'ın haberine göre, AB’ye rest tutmadı: Erdoğan, bugüne kadar mültecilerle ilgili en sert çıkışları AB ülkelerine yaptı. Yeterli ekonomik katkı sağlanmamasından yakındı. İdlib’de 34 askerin öldüğü gün bile Avrupa ile yaptığı para pazarlığından bahsetmiş ve yoğun tepki almıştı. Erdoğan’ın Moskova dönüşü alelacele Brüksel’e koşması telefonda başlayan para pazarlığının devamından başka bir şey değildi. AB ülkeleri mülteciler konusunda Erdoğan’ı destekleme yerine ev değil barikat görevi gören Yunanistan’ı desteklemeyi daha uygun buldu. Erdoğan Brüksel’den de eli boş döndü.

ÜLKEDE KRİZ DERİNLEŞİYOR

Dış politikada neredeyse tüm barutunu tüketen Erdoğan için ülke içinde de işler çok iyi gitmiyor. Ülke ekonomisi bırakın toparlanmayı kriz her gün biraz daha derinleşiyor. İşsizlikte peş peşe kırılan rekorlara kapanan işyeri sayıları ekleniyor. Sıcak para akışının durması Erdoğan’ı çaresiz bırakıyor. Buna bir de korona virüsünün dünya ekonomisine verdiği büyük tahribat eklenince işlerin daha da kötüleşeceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor. Kriz AKP yönetimi ve iktidar odakları dışından artık toplumun her kesimi tarafından hissedilir hale geldi. Bunun sonucu olarak da ilk kez yoksul AKP seçmeni hükümeti yüksek sesle eleştirmeye ve partisinin çözüm olmayacağını söylemeye başladı.

MUHALEFETİN İKTİDAR SESLERİ

İktidarın ülke içinde ve dışında yaşadığı siyasal-ekonomik krize AKP’nin parti içi sorunlarının eşlik etmeye başlamasıyla birlikte muhalefet partileri de uzun bir aradan sonra ilk kez iktidara gelmeyi telaffuz etmeye başladı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Millet Cephesi iktidarı” vurgusunun arkasında bu gelişmelerden kaynaklanan özgüven duygusu var. Erdoğan’ın hakaretlerine karşı yüksek sesle ve aynı üslupla verilen yanıt da bu duygunun ürünü olarak görülebilir.

ÇÖZÜLMEYİ ENGELLEYEMİYOR

AKP Genel Başkanı Erdoğan, çarşamba günü grup toplantısından sonra il başkanlarıyla da bir araya geldi. Aynı saatlerde 10 yılı aşkın birlikte yol yürüdüğü Ali Babacan yeni kurduğu partinin tanıtımını yapıyordu. Erdoğan, il başkanlarına ve dolayısıyla örgütüne moral konuşması yaparken bile inandırıcı olamadı. İşler bu kadar kötüye giderken hiçbir lider topluluğunu bir arada tutmaz. AKP’de yaşanan da bu oldu. Yıllardır kendisini iktidarda tutan seçmenin farklı arayışlara gitmemesi yüzünden baraj duvarlarını sürekli yükseltmeye çalışıyor. Ama artık baraj suları kapaktan değil zeminden sızmaya, hatta akmaya başladı. Erken seçim sözleri muhalefet partilerinin binalarından AKP kulislerine kadar yayıldı. Geride kalan 15 günde yaşananlar AKP için kaçınılmaz sonu daha da hızlandırdı.