Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, partisinin haftalık olağan basın toplantısında, cumhuriyet tarihinin darbeler tarihi olduğuna vurgu yaptığı konuşmasında, “60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesi, 28 şubat postmoder darbesi ve son olarak 15 Temmuz hain kalkışmasıdır. Ama tüm bu darbelerin içinde en sinsi ve en kirli olanlarından birisi 28 Şubat darbesidir. Çünkü 28 şubar darbesi  ile bu milletin, bu ülkenin geleceği çalınmıştır. Çalışanın emeği, fakir fukaranın ekmeği çalınmıştır” diye konuştu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık olağan basın toplantısında gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Gündemin en sıcak konularını değerlendiren Karamollaoğlu, 28 Şubat darbesi, ittifak görüşmeleri, FETÖ ile mücadele, hukuk sistemi içerisinde yapılmasını vurguladı.

ERBAKAN, UFUK AÇAN BİR LİDERDİ

Partisinin genel merkez binasında basın toplantısı düzenleyen Karamollaoğlu, konuşmasına, Şubat ayının yakın tarihimiz açısından çok önemli olduğuna dikkat çekerek, “27 Şubat tarihi Türkiye’nin milli ve manevi kalkınmasına öncülük etmiş, İslam dünyasına ufuk açmış, yön çizmiş bir büyük liderin, Erbakan’ın vefatının 7. yıldönümü. Diğeri ise 28 Şubat. Ülkenin geleceğine ipotek koymuş, antidemokratik kirli bir darbenin 21’inci yılıdır” diye konuştu.

KİMSE KİMSEYİ KANDIRMASIN

Karamollaoğlu, 28 Şubat’la hesaplaşıyoruz diyenlerin Erbakan’ın yolundan gidiyoruz diye kimseyi kandırmayacağını ifade ederek, şunları kaydetti: “Kimse kimseyi kandırmasın. 28 Şubat’la hesaplaşmak bankalardan bir gecede 50 milyar doları hortumlayanların yakasına yapışmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak, 1 yılda faize 70 milyar ödemekle değil, tıpkı Erbakan gibi 1 yılda denk bütçe yapmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak ABD ile ortak mekanizma kurmakla değil. D-8’lere sahip çıkmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak şeker fabrikalarını haraç mezat satmakla değil, 14  şeker fabrikası daha yapmakla olur. Atanamayan öğretmeni atamakla olur. Emekliyi, asgari ücretliyi, taşeron işçiyi açlığa mahkûm etmekle değil, milletin hakkını millete vermekle olur.”ifadelerine yer verdi.

HÜKÜMET BU KONUYU ARAŞTIRMALI

Mersin’de yapılan bazı tutuklamalarla ilgili Saadet Partisi’ne çok ciddi ve vahim bilgilerin ulaştığını söyleyen Karamollaoğlu, “FETÖ şüphelisi olarak gözaltına alınan hanımların başörtülerinin zorla alındığı, başlarının zorla açtırıldığı iddia ediliyor. 28 Şubat’ta içeri alınanlara böyle bir şey yapılmamıştı. Üniversitelerde yapıldı ancak bu kadar ileriye gidilmedi. Sadece ibadet etmek istediklerinde kendilerine verildiği belirtiliyor. Nezarethane 24 saat gözetim altında. Erkek güvenlik görevlileri tarafından takip ediliyor. Başka iddialar da var ama şimdilik çok fazla detaya inmek istemiyorum. Bu iddialar doğru mu? Zorla başörtüsü çıkarma sadece Mersin’deki gözaltılara ait bir uygulama mı, yoksa Türkiye genelinde yaygın bir durum mu? Güvenlik gerekçesi ile alındığı söyleniyorsa etek, pantolon, gömlek, tişört değil de sadece başörtüsü mü güvenlik açısından tehlike oluşturuyor? Bizim sözlerimiz her zaman hükümete uyarı mahiyetindedir. Bir gerçeği gün yüzüne çıkarmak için söylüyorum. Eğer bize yanlış bilgi ulaştıysa hükümetin bir an önce buna ilişkin inceleme başlatmasını istiyoruz. Sonuna kadar konunun takipçisi olacağız” değerlendirmesinde bulundu

İLKELER İTTİFAKINA ÖNEM VERİYORUZ

Basın mensuplarının ilkeler ittifakına ilişkin sorularına yanıt veren Karamollaoğlu, “Herkesin bloklaşmaya götürecek bir zihin aritmetiği yapıyor. Biz aslında açıkça söylüyoruz. Siyasette ittifaklar ilkeler üzerinde yapılmalıdır. Projeler, stratejiler üzerinde yapılmalıdır. İktidara geldiğimizde biz problemleri nasıl çözeriz bunun üzerinde ittifak yapmalıyız. Ancak bu bir platform üzerinde partilerin fikirlerini ve düşüncelerini ifade edebilirler. Sadece ifade etmekle kalmaz, karşı fikirleri de dinler. Bundan dolayı biz ayrıştırmadan, kutuplaşmadan yana değiliz. ‘Cumhur İttifakı’nın hangi temeller üzerine yapıldığını da bilmiyoruz. Gördüğümüz tablo o ki sadece önümüzdeki seçimlerde başarı elde edebilirler. Peki, başarı elde edildikten sonra ne yapılacak? Bugünkü ekonomik sistemin aynı ile yola devam mı edinilecek ise felakete gidiyoruz. Seçimin daha ne zaman yapılacağı belli olamazken, ülkeyi ikiye bölmenin bir anlamı yok. Birbirimizi dinleyelim. Birbirimize meydan okumayalım. Önümüzdeki seçimler kutuplaşmayı artırabilir. Başkanlık sistemi bu hali ile kutuplaşmayı yönlendiriyorlar. Bizim yaklaşımımız hâlâ aynı. Başta ne söylediysek bugün aynı şeyi söylüyoruz. Türkiye şu an iktidarın yanlış politikaları yüzünden bu seviyeye geldi. Hükümetin bu konuda düşündürmesini istiyoruz. Aksi takdirde bu problemler çözülmez. Biz ittifakta ilkelerimizi belirteceğiz. İlkelerimizin başında hukukun üstünlüğü geliyor, kuvvetler ayrılığı geliyor. Siz kuvvetler ayrılığını sağlayamazsanız bu diktaya yönelir.”dedi.

28 ŞUBAT'IN İKİ TEMEL SEBEBİ VARDI

Karamollaoğlu, cumhuriyet tarihinin darbeler tarihi olduğuna vurgu yaparak, “60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi ve son olarak 15 Temmuz hain kalkışmasıdır. Hayatımız neredeyse her 10 yılda bir darbelerle kesintiye uğratılmıştır. Ama tüm bu darbelerin içinde en sinsi ve en kirli olanlarından birisi 28 Şubat darbesidir. Çünkü 28 Şubat darbesi ile bu milletin, bu ülkenin geleceği çalınmıştır. Çalışanın emeği, fakir fukaranın ekmeği çalınmıştır. Topyekûn bir milletin umudu, gelecek hayalleri çalınmıştır. Çünkü ne irtica, ne şu, ne bu 28 Şubat’ın iki sebebi vardır. Biri, rantiyecilere giden hortumun kesilerek, milletin hakkının millete aktarılması. Diğeri ise D-8’lerin kurulmasıdır. Birincisi içerideki işbirlikçi rantiyeyi, diğeri de dışarıdaki emperyalistleri rahatsız etmiştir” ifadelerini kullandı.

28 ŞUBAT SONUÇLARI KADAR AĞIR VE AHLÂKSIZDIR

28 Şubat darbesinin siyasi sonuçlarından çok ekonomik sonuçlarının ağır olduğunu hatırlatan Karamollaoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Ekonomik sonuçları en az siyasi sonuçları kadar ağır ve ahlaksızdır. Örnek olsun diye sadece bir rakam vermek istiyorum; 28 Şubat irtica yaygarasının altında, 22’si özel 4’ü devlet bankası olmak üzere tam 26 tane bankanın içi boşaltılmıştır. Sadece bu soygunun millete maliyeti 50 milyar doların üzerindedir. Ne demek 50 milyar dolar! Daha iyi anlaşılsın diye bir kıyas yapmak istiyorum. SEKA’ları sattık. Tekel’i, Telekom’u, Tüpraş’ı, Petkim’i sattık. 119 anonim şirketi ve 216 işletmeyi sattık. Onlarca limanı, tersaneyi sattık. Şimdi elde kalan son fabrikaları, 14 şeker fabrikasını da satılığa çıkardılar. Peki, tümünden elde edilen ve edilecek gelir ne kadar? 50 milyar dolar etmiyor.”

İSTİKRARLI BİR GERİLEME VAR

Hukuk sistemi ile ilgili eleştirilerde bulunan Karamollaoğlu, “Adalet gibi böylesine önemli bir konuda tablo ne? ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre; Türkiye 2014’te 113 ülke arasında 59’uncu sırada iken 2015’te 80’inci sıraya, 2016’da 99’uncu sıraya, 2017 yılında ise 101’inci sıraya gerilemiş. Hani iktidar hep ‘istikrar, istikrar’ diyor ya. Gerçekten bu konuda tam bir istikrar var” diye ifade etti.