Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış TerkoğluCem Küçük'ün Adnan Oktar grubuna çok yakın bir isim olduğunu belirterek, "Adnan Oktar’a “Hocamız” diye hitap eden Küçük, operasyona kadar Oktarcılarla sürekli fotoğraf veriyor, A9 TV’deki Cemaat programlarında yer alıyordu. Adnan Oktar da eleştirilerin hedefi olduğunda Cem Küçük’e sahip çıkan bir açıklama yayımlamıştı:

“Cem Küçük’ü yalnız zannetmesinler. Hiç kimse rahatça ezerim diye heveslenmesin.” Bir zamanlar FETÖ’ye yakınlığıyla bilinen Cem Küçük, kendisine Oktarcıların elinde yeni bir yuva bulmuştu." diye yazdı.

Terkoğlu, İstanbul Emniyeti'nin Adnan Oktar grubuna yaptığı operasyon sonrası, polisin Oktar'ın evinde Cem Küçük'le ilgili kritik bazı materyallere ulaştığını ancak savcılıkta devreye giren bir elin belgeleri dosyanın dehlizlerine gönderdiğini iddia etti.

Oktarcıların Cem Küçük'e olası bir darbeye karşın neler yapılabileceği sorusuna, Cem Küçük'ün "milis gücüne benzer bir yapılanma düşüncesi" olduğu yanıtını verdiğine belirten Terkoğlu, "Bir gazeteci, silahlı örgüt suçlamasıyla yargı önüne çıkarılan bir gruba, neden “milis kuvveti” kurulmasını önerir? MİT Başkanı’nın adını kullanarak neden MİT ile aracılık teklif eder? Neden bazı hükümet üyelerini şikâyet eder?" sorularını yöneltti.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Barış Terkoğlu bugün yayınladığı haberde Cem Küçük’ün Adnan Oktar grubuyla olan görüşmelerinin detaylarını yayınladı.

Haberde Oktarcıların medyada en yakın olduğu ismin Cem Küçük olduğunun sır olmadığı ifade edirken Adnan Oktar’ın evinde yapılan aramalarda polisin bulduğu Cem Küçük belgelerine rağmen savcılığın neden harekete geçilmediği soruldu.

Barış Terkoğlu “Bir gazeteci yargı önüne çıkarılan bir gruba, neden bazı hükümet üyelerini şikâyet eder? Neden “milis kuvveti” kurulmasını önerir? MİT Başkanı’nın adını kullanarak neden MİT ile aracılık teklif eder?” gibi merak edilen soruların neden cevapsız bırakıldığını sorguladı.

İşte çok konuşulacak o haber

‘Milis gücü’ yapılanması

Bir “istihbarat çalışması” olduğu anlaşılan el yazısı belgelerden bir tanesinin içeriğini size anlatalım…

Güvenlik kaynaklarının aktardığına göre, Oktarcı ekipten Cem Sedat Altan ve İbrahim Seral Köprülü’nün yazdığı, istihbarat çalışması içeren belge, bir notla başlıyor. Oktarcılar, Cem Küçük’e olası bir darbeye karşı “Birlikte neler yapabiliriz” diye sormuş. Yanıtı ise şöyle not almış:

- “Milis gücüne benzer bir yapılanma düşüncesi var.

- Belirli şehirlerde darbe tatbikatı da düşünülüyor.”

Oktarcılar-Küçük görüşmesinde Oktarcılar da Küçük’le milis gücü konusunda anlaşıyor. Küçük’e verdikleri yanıt şöyle:

“- Karakollara, Emniyet’e ağır silahlar, tanksavarlar, uçaksavarlar verilsin.

- Milis gücü kurulsun.”

Cem Küçük’ün Oktarcılarla görüşmesinde, Küçük’ün darbe üzerine söylediği başka bir bilgi daha var. Oktarcılar şöyle not almış:

“‘Darbeyi yapanların yüzde 80’i Gülen Örgütü’nden’ dedi. ‘Onlar organize etti, ABD çok karışmadı’ dedi.”

Oktarcılar ile Cem Küçük’ün istihbarat görüşmesinde, Oktarcıların Küçük’le “ABD mi İngiltere mi” konuşması yaptığı anlaşılıyor. Oktarcılar; her şeyin arkasında “İngiliz derin devleti var” tezini Küçük’e anlatıyor. O an yaşananlar notlara şöyle girmiş:

“O ana kadar ABD güçlü, İngiltere güçsüz diyordu. Anlattıklarımızdan sonra üst aklın İngilizlere ait olacağına kanaati gelmeye başladı.”

Hakan Fidan’ın adını kullandı

Küçük’ün Oktarcılarla görüşmesinde Hakan Fidan’ın adını kullanması dikkat çekiyor. Kendisini “MİT’e yakın” olarak tanıtan Küçük’ün söylediklerini Oktarcılar şöyle not almış:

“‘Bunlarla ilgili bilgi, belge, yazı olursa bana verin, gerekli yerlere göndereyim, MİT Müsteşarı’na vereyim’ dedi.”

Küçük’ün aktardıklarının ardından Oktarcılar, şöyle yazıyor:

“Allahu Âlem Hakan Fidan’a çok yakın.”

Peki, Küçük, Oktarcılar ile MİT Başkanı arasında aracılık yaptı mı? Oktarcılardan MİT’e evrak taşıdı mı?

Konuştuğum kaynaklar bunu yalanlıyor. Hakan Fidan’ın Oktarcılar’la, dolaylı ya da doğrudan, herhangi bir diyaloğun parçası olmadığını söylüyor. Küçük’ün Fidan’ın adını ondan habersiz kullandığını, kendisini “MİT’e çalışıyor göstermek” için böyle pazarladığını söylüyor.

Yandaşları ve Numan Kurtulmuş’u şikâyet

Oktarcıların kendilerine yönelik operasyondan endişe duyduğu günlerde Cem Küçük’ün onlara aktardıkları ilginç:

“Cemaat ve tarikatlara kimse dokunamaz ama devlet içinde (bakanlıklarda) yapılanmalara izin verilmeyecek. Erenköy Cemaati Enerji Bakanlığı’nda yapılanmış, o yapılanma dağıtılmış. ‘Bazı cemaatlerin zenginliği enteresan’ gibi bir cümle kullandı.”

İstihbarat notlarından, Küçük’ün bugün AKP Genel Başkan Yardımcısı olan, eski Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’u Oktarcılara şikâyet ettiği anlaşılıyor.

“‘Numan Kurtulmuş çok etkisiz birisi’ dedi. RTÜK’te düzenleme yapmaya da çekiniyor’ dedi.”

Oktarcıların A9 TV’sinin RTÜK ile yaşadığı sorunları hatırlatalım.

Üstelik, Oktarcılar’a şikâyetler bununla da sınırlı kalmamış. Notlarda şu ayrıntılar da var:

“‘ AK Parti’ye yakın tüm kanallar için (TV Net, Ülke TV, Kanal 7) hepsi çok etkisiz’ dedi. ‘Sizin yüzde biriniz kadar bile konuşulmuyor bu kanallar’ dedi.”

Oktarcılar, Küçük’le görüşmelerini şöyle not almış:

“Genel bize yaklaşımı sıcak.”

Kritik belgelerden “bir tanesi”nin öyküsü böyle….

Savcılık gereğini neden yapmadı?

Bir gazeteci, silahlı örgüt suçlamasıyla yargı önüne çıkarılan bir gruba, neden “milis kuvveti” kurulmasını önerir? MİT Başkanı’nın adını kullanarak neden MİT ile aracılık teklif eder? Neden bazı hükümet üyelerini şikâyet eder?

Bir sorum da şimdi Anayasa Mahkemesi’nde olan İrfan Fidan ve Adalet Bakan Yardımcısı olan Hasan Yılmaz’a: Adnan Oktar grubuyla “milis kuvveti görüşmeleri”nin, “istihbarat toplantıları”nın neresi gazetecilik faaliyeti? “Sizden olmayan” bir gazeteci bunu yapsa, söz konusu belgeler yine böyle kaybolup gidecek miydi? Kuşkusuz bu soruların cevabı hem sizde hem de bugün Adliye’de halen görev alan “çalışma arkadaşlarınızda” vardır!

Oktarcıların arşivinden çıkan, kendisinin “devlet görevi” dediği “Cem Küçük materyallerinden biri” bu şekilde.

Kumu deniz alır, toprağı yağmur götürür. Boyun eğmeyen insan, bir ömre yetecek kadar düşman sığdırıyorsa, boşuna yaşamamış demektir.

Yazının tamamı için tıklayın...