T 24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz, "Adres kodu" neye lazım?'' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yılmaz, devletin attığınız her adımı kolayca izleyerek, sizinle ilgili bir profil çıkarma olanağına sahip olmasıdır, dedi ve şunlar gündeme taşıdı:

Adres kodu uygulamasının anlamı, devletin attığınız her adımı kolayca izleyerek, sizinle ilgili bir profil çıkarma olanağına sahip olmasıdır. Ve buna bakarak hayat biçiminizi, hatta siyasi düşüncelerinizi bile tarif edebilmeleri de mümkün. Bu bilgilerle kişilik haklarımızın ihlal edilmeyeceğinin garantisi nedir?

Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Adres Daire Başkanlığı diye bir makam olduğunu daha önce duymamıştım.

Ve hayır, bu Gogol'e özenilerek uydurulmuş bir makam adı değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir birim.

Bu dairenin başında bulunan Levent Yazıcı'nın medyaya yansıyan açıklamasına göre bundan sonra memleketimizde artık "açık adres" kullanılmayacak.

Cadde ve sokak isimlerinden, bina ve daire numaralarından, ilçe ve ilden oluşan adreslerin yerini rakamlardan oluşan 9 haneli bir kod alacak.

Bakın Levent Bey ne diyor:

"Vatandaşlar TC kimlik numarası ve açık adresini söylerken tedirgin oluyor. Bu projeyle 20-66-80-308 diyecek, dokuz rakam bu kadar, 'adres kodu' başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok."

Devletimizin bizleri bu kadar düşünüyor olması haliyle beni bile duygulandırıyor.

Ancak bu yaşa geldim, şunu da biliyorum: Aziz devletimiz biz vatandaşları için bir şey planlıyorsa, bunun ardında mutlaka başka bir hesap vardır.

Ve o hesap devletin, vatandaşlarını izlemek için dayanılmaz bir istek duymasıyla ilgilidir.

Vatandaşların bireysel güvenliği ile ilgili değildir, kişilik haklarını zedeleme olasılığı da çok yüksektir.

Hatta "vatandaşın işini kolaylaştıracak bir şey asla yapma" cümlesi, Türk kamu yönetiminin temel iç güdülerinden birini tarif eden bir motto bile olabilir.

Onun için Levent Bey'in gönüllere su serpmek amaçlı bu açıklamasını da tereddütle karşıladım.

Bundan sonra kargo işlemlerinden tutun, e - ticaret alış verişlerine kadar adres bildirilmesi gereken her yerde bu kod kullanılacak.

Bu şu anlama geliyor: "Büyük Birader", her adımınızı izleyecek!

"Büyük veri yönetimi" diye yeni bir meslek var, duymuşsunuzdur. Nehir Günce Daşçı da haftada bir T24'te bu konuyu işliyor. İlginç bir konu.

Harvard Business Review Dergisi, "veri bilimciliği" mesleğinin bu yüzyılın en seksi mesleği olduğunu yazmış.

Adres vermenizi gerektiren her işi tek bir kodla yapmak zorunda olmanızın anlamı, devletin attığınız her adımı kolayca izleyerek, sizinle ilgili bir profil çıkarma olanağına sahip olmasıdır.

Evinize ısmarladığınız yemekten, kitaba, internet sitelerinden aldığınız her türlü mal ve hizmete kadar her şeyi kaydedecek bir sistem bu. Banka işlemleri, devlet ile olan işleriniz de cabası.

Bütün bunların bir numara üzerinden yürütülmesi, sizinle ilgili büyük bir veri oluşturur.

Bunun dışında bizler, TC numaramız olmadan da adım atamıyoruz. Bir koca bilgi deposu da o numaralar üzerinden toplanabiliyor.

"Büyük veri yöneticileri" de bu toplanan devasa bilgilerden yola çıkarak, her birimiz için bir profil oluşturabiliyorlar.

Ve bu profile bakarak, nasıl bir hayat biçiminiz olduğunu, hatta siyasi düşüncelerinizi bile çok düşük bir yanılma payı ile tarif edebilmeleri de mümkün.

Eskiden devletin elle yazılmış fişlerle yürüttüğü vatandaş takip sisteminin, dijital çağın gereklerine uyarak modernleştirilip, geliştirilmiş şekli bu.

Dijital fişleme de diyebilirsiniz.

Devletimiz, vatandaşlarını takip etmekten bıkıp, usanmadı.

Öyle görünüyor ki doğru düzgün bir demokrasiyi kurmayı başaramazsak, bu konuda sesimizi kimseye duyuramayacağız.

Kişilik haklarımızla ilgili böyle bir düzenleme yapılırken bile bu sessiz sedasız, bir anda yapılıveriyor.

Her bir vatandaş için bir tek numaranın üzerine toplanacak bilgilerin kötüye kullanılmayacağının, kişilik haklarımızın ihlal edilmeyeceğinin, toplanan bilginin üçüncü şahısların eline geçmeyeceğinin de bir garantisi verilmiş değil.

Sözlü değil, yazılı ve ihlal edenleri ağır cezalara muhatap edecek bir garantiden söz ediyorum.

Ve daha da ilginci, medya da, muhalefet partileri de "su akar, Türk bakar" modunda!