Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, dünya geleceği hakkındaki yazısında tedirgin eden "The Economist “müjde” verdi!? Boşuna debelenip durmayın “Kıtlık ekonomisi”ne hazır olun" ifadeleri kullandı.

Yazısında dünyanın küresel güçlerinin başta ekonomi olmak üzere bir konuda tehidt ettiğini kaydeden Dilipak, "Felâketler artık bu zamanın bir gerçeği. Böyle giderse gelecek günler geçen günleri aratacak. Aile, gençlik, siyaset, ekonomi, finans, aklınıza ne geliyorsa, iklim, çevre kirliliği, açlık, hastalıklar, tabii afetler vs.. Çöküşler domino etkisi ile birbirini tetikleyerek süreç gerçekten büyük bir fitneye dönüşebilir. Sosyal güvenlik sistemi, iflas eden esnaflar, işsizlik, banka borçları bu süreçte ciddi bir sorun haline gelecek gibi" dedi.

İşte Dilipak'ın korkuç uyarılarla dolun yazısı şu şekilde:

"The Economist “müjde” verdi!? Boşuna debelenip durmayın “Kıtlık ekonomisi”ne hazır olun!

Büyüme hedeflerini boşverin (!?). Mevcudu koruyun yeter!. Bakın pandemi var dediler, oldu. Kriz var diyorlarsa vardır!? The Economist yazıyorsa doğrudur!? Kapaktan duyurmuşlar, raflar boşalıyor! Hani “Bitcoin çıkıyor” diyorlar çıkıyor, “çöküyor” diyorlar ya çöküyor. Aynen öyle, şimdi de “kıtlık ekonomisi”ne hazır olun. 

Bir zamanlar “tüketim toplumu” olmuştuk. Dünya ekonomisi talep eksikliğinden şikayetçi idi.  Şimdi arz eksikliği söz konusu. Bu da ekonomide yeni bir durağan döneme hazır olunması gerektiğine işaret. Fiyatlar yükselecek, işsizlik artacak. Zaten petrol fiyatları arttı. Elektrik fiyatları artarken, işsizlik de artacak ve emek maliyetini düşürerek pazarda rekabet etmek isteyen ülkeler otonom robotlara yönelecek. Zaten sistem ona göre kurgulanmış. Bu büyük işsizler ordusu ile dünyanın başı dertte olacak!

Bir yandan da “İklim konferansının gösterdiği yönde, sürdürülebilir politikalarla yarınlarımızı kurtarmak için, CoVID örneğinde olduğu gibi herkesin gösterilen kurallara dikkatle uyması gerekir”. Paris iklim anlaşmasının oy birliği ile onaylanması en çok Bill’in adamlarını mutlu etmiş olmalı. TBMM’de yapılan oylama, Türkiye’de gerçek bir muhalefetin olmadığını bir kez daha bütün çıplaklığı ile göstermiş oldu. Ortaya çıkan gerçek şu: Yok aslında birbirlerinden pek farkları, tek farkları adları. Keşke oylamadan sonra birbirlerine sarılıp kutlasalardı. Dikkat ettiniz mi, grup başkanları arasında bir istişareye de gerek kalmadı. Hepsi hiçbir girişime gerek kalmadan aynı safta buluştular. Yüzlerini Bürüksel’e, Washington’a döndüler ve saflarını sıklaştırdılar. İşaret aldıkları an batıdan, hepsi aralarındaki tüm ihtilafları unutuveriyorlar.

Sahi, otonom robotlar devreye girdikten sonra milyonlarca yeni işsizle nasıl başedeceksiniz? Onlara nasıl iş ve aş sağlayacaksınız? Otomobiller şoförsüz, okullar öğretmensiz olacak, bu insanları ne yapacaksınız? “Resetleyelim” gitsin mi! Mali dengeleri nasıl koruyacaksınız?  Konvansiyonel sanayi ve ulaşımda enerji talebini nasıl karşılayacaksınız? Hükümetlere güven kaybolacak, toplumsal olaylar artacak! Rekabet iç piyasada ve diğer ülkelerle imkansız hale gelecek! Özel sektör de, kamu sektörü de bu dalgaya karşı direnemez. Baharı beklerken, soğuk bir kışla karşı karşıya kalabiliriz. Cennet hayal ederken cehennemde bulabiliriz kendimizi. Çünkü, oraya giden yolları döşüyoruz iyi niyet taşları ile. Unutmayalım ki, cehennemin yolları çoğu zaman iyi niyet taşları ile döşelidir.

Bakın bu çöküş sadece küçükleri vurmayacak, orta ölçeklileri, de, büyükleri de vuracak. Bakarsınız ABD de bölünür, Rusya da, Çin de, Hindistan da! AB ve NATO dağılır. 2. Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen dünya bir kez daha sınır, rejim ve iktidar yapıları olarak yeniden şekillenir..

Korkulan olursa kıyamet “Z kuşağı”nın üzerine kopacak. Birileri bu kuşağı kobay olarak kullanacak. İntihar kuşağı da diyebiliriz bunlara. Benim dedem 1. Dünya Savaşı’nı yaşadı, babam 2. Dünya Savaşı’nı yaşadı, ben Soğuk Savaş dönemini yaşadım. Kimbilir, belki de benim çocukların yeni bir dünya savaşının, biyolojik savaşın, siber savaşın, kimyasal savaşın, gıda savaşının, RF savaşının şahitleri olacaklar. Dilerim yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat hayali, yeryüzünde bir cehennem ve ölümle sonuçlanmasın. 

Felâketler artık bu zamanın bir gerçeği. Böyle giderse gelecek günler geçen günleri aratacak. Aile, gençlik, siyaset, ekonomi, finans, aklınıza ne geliyorsa, iklim, çevre kirliliği, açlık, hastalıklar, tabii afetler vs.. Çöküşler domino etkisi ile birbirini tetikleyerek süreç gerçekten büyük bir fitneye dönüşebilir. Sosyal güvenlik sistemi, iflas eden esnaflar, işsizlik, banka borçları bu süreçte ciddi bir sorun haline gelecek gibi. 

İnsanlık bir ateş çukurunun kenarına doğru sürükleniyor. İrtidat, ihtilat dönemine girdi sanki insanlık. “Kahtı rical” dönemini yaşıyor gibiyiz. Dün başörtüsü mücadelesi verenlerin kimilerinin çocuklarının başında başörtüsü durmuyor. Bir hanım kardeşimizin ifadesi ile bu başörtüsü ne mübarek bir şey ki, içindeki manayı kaybeden başın üzerinden sıyrılıp gidiyor. Kimleri de, servet, makam sahibi olduktan sonra, o mücadelelerini ranta çevirip, dünyalıkla değiştirdiler! İnsanlar neye inanacaklarını, kime güveneceklerini şaşırdılar. Adaletsizlik ve ahlaksızlık kitleleri bir arada tutan değerleri yiyip bitiriyor. Sui istimal, rüşvet ve torpil söylentileri, merkezde ve taşrada yerel yönetimlerde insanların siyasete güvenini kaybetmelerine sebep oldu. Din, akademi, kanaat önderleri, asker, polis, yargıya da güven erozyonu zirve noktada. Basını zaten artık ciddiye alan yok. Hepsi sahibinin sesi. Hayali tirajlarla, meddahlık ya da tetikçilik yapıyorlar. “Hayat eve sığar” dediniz. Bu hayat toplumu psikolojik olarak çökertti. Her gün ölüm istatistikleri, sokakta maskeli insanlar ve yasaklar.

Herkes çözüm soracak. Çözüm Kur’an’da, Siret’te ve Sünnet’te. Ahir zaman fitnesine hazır olun. Allah’a dayanın, sa’ye sarılın, hikmete ram olun. Akif’in dediği gibi “yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”. Tevbe edelim, sabırlı olalım, istişare ve şuradan ayrılmayalım, tefrikaya düşmeyelim. Ve bütün bunların bir imtihan olduğunu ve Allah’ın razı olduğu kulları mahzun olmayacaklarını.. Şeytan ve onun aveneleri için ise büyük bir azap var. Biz paylaşmayı bilelim. Unutmayalım ki, kederler paylaşıldıkça azalır ve mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır. Sonunda bu günler de geçecek. Unutmayalım ki, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Sonunda herkes layık olduğu gibi idare olacak. Bizler de kendi hakkımızdaki hükmümüzü değiştirmedikçe, Allah da bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek! Düşman dışarıda değil içeride; dünyayla ilişkimizi gözden geçirmemiz gerek.

Pandemi komplosu sadece kişileri değil, kurumları, cemaat yapıları, ekonomi ve siyaseti de vurdu. Yargıyı da akademiyi de, mediayı da vurdu. Şimdi her anlamda ve her alanda bir tasarrufa, toparlanmaya, yardımlaşmaya ihtiyaç var. Global Reset çetesinin dayatmalarına boyun eğerek kurtuluşa ulaşmamız imkansız. Maddi ve manevi açıdan bir toparlanmaya ihtiyacımız var. Belki de yeni dünya savaşı bu kez bu şekilde oluyor. Ve bizler denizde yaşayan ve denizin varlığından habersiz balıklar gibi ne yapacağını bilmez halde, kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyoruz. Yeni musibetler, hastalıklar, krizlerle karşılaşmadan şimdi bir karar vermemiz gerek. Yarın çok geç olabilir. Selam ve dua ile."