Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak bugünkü köşe yazısında Koronavirüs salgınına karşı mRNA yöntemiyle geliştirilen aşılar konusunda dikkat çeken iddialarda bulundu.

"Pfzier&Biontech aşısında metil-Psödouridin’in mi var?" diye soran Dilipak iddialarını şu şekilde sürdürdü:

"Muammer KARABULUT 5gvirusnews’da, “Pfzier&Biontech, Sağlık Bakanlığı’nı kandırdı(mı!?)” diye soruyor!! 

Biontech kullananlara kötü bir haberimiz var. 2017 yılında Zika virüsünde ile denemesi yapılan mRNA sıvılarının içinde ve bugün de Moderna ve Pfzier&Biontech sıvılarında metil- Psödouridin var. Metil- Psödouridin herhangi bir organda doğal olarak bulunur mu? Psödouridin, bazı RNA’larda doğal olarak oluşur. Psödouridin, hücresel RNA’da en bol bulunan RNA modifikasyonudur. Yani tüm canlı organizmalarda bulunur ve RNA’ların evrimsel olarak en çok korunan özelliklerinden biridir. Hem Pfizer hem de Moderna Covid-19 aşılarında önemli bir bileşeni olarak, sentetik et gibi karşımıza çıkmaktadır. 

Genetik mühendisliğiyle tasarlanmış bir mRNA ile karşı karşıyayız. Bu, virüsün ürettiğinden çok farklı bir mRNA’dır ve vücutta kısa ve uzun vadede nasıl bir etki oluşturacağı konusunda herhangi bir bilgimiz yok” diyor. 

“Bize ne” diyorlardı, gen terapisiyle, tedavi edilemeyen hastalıkları tedavi edeceğiz diyorlardı. Oysa bugün karşılaştığımız gerçek çok farklı. Dolayısıyla, bir kişinin vücuduna “iyi gen”in sokulması, esasen “yabancı protein” olan bir şeyin üretilmesine sebeb olacak ve bu da immünolojik saldırıya ve şu anda “iyi gene” sahip olan hücrelerin öldürülmesine sebeb olacaktır. İşler ters gittiğinde ve “iyi gen/protein” toksik olduğunda ne olur? 

Eh, mevcut aşı durumunda bu aslında “Spike protein” sorunudur. Her zaman “RNA aşılarını vücudumdan atmak için ne yapabilirim” diye soruluyor, cevap vermem gerekiyor-hiçbir şey. Bu sentetik “mRNA benzeri” molekülleri vücudunuzdan yok edebilecek bildiğim hiçbir teknoloji yok. 

MİT ve Emniyet istihbaratı bu biyolojik savaş ajanlarına ve onların yerli işbirlikçileri konusunda uyarıyoruz.

Bu hepimizin derdi olmalı, “oh olsun” diyecek halimiz yok!