Baskın Oran

Elazığ felaketinden akıllarda büyük olasılıkla en çok kalacak şey, 17 yıllık iktidarımızın bu konuda hiçbir önlem almamanın suçunu Allah’a yükleyip kurtulduğu olacak.

Ben her gün en az 2 saat internetten arşiv yaparım ama bu hafta baskıya kitap yetiştirmek derdinden bazı büyüklerimizin 27 Ocak tarihli ArtıGerçek’te Ahmet Nesin tarafından alıntılanan kimi laflarını atlamışım. Oturdum, bunları internetten doğrulattım çünkü inanılacak gibi değildi.

Değildi, çünkü bunları söyleyenler koyu Müslüman idiler ve bunca insanı perişan eden felaketi başımıza, hâşâ huzurdan Allah’ın getirdiğini, çünkü bizi “imtihan” etmek istediğini, iktidarın bütün sorumluluğunun Kur’an’daki sureye göre buna razı (“teslim”) olmaktan ibaret bulunduğunu söylüyorlardı.

Hiç duydunuz mu büyüklerimizden, ‘Bizim de ihmallerimiz var ama…” diye bir başlangıç cümlesi? Hayırsa, o zaman neden bahsettiğimizi iyi bilelim. Allah’ı suça ortak etmekten bahsetmiyoruz; sorumluluktan kurtulmak için O’nu resmen suçlamaktan bahsediyoruz: “Ağır hasarlı” raporu verilmiş evinin yıkılacağını bildiği halde gidecek yeri olmadığından gariban köylünün ölmeye yatmasına göz yumma suçunu Allah’a yüklemek suretiyle iktidarı aklamaktan bahsediyoruz. Ve üstelik buna “Mevtalara müjdeler olsun! Cennet’e gittiler!” diye şükretmekten bahsediyoruz. Bu nasıl Allah sevgisi ve saygısıdır Allah aşkına?

***

CB Erdoğan şöyle dedi: “Hakkında surenin de bulunduğu deprem olaylarında teslimiyetin en güzellerini verdik, veriyoruz. Yine bir imtihandayız. Diyanet İşleri Başkanımız kıyamet alameti olduğunu aktardı. Bunu böylece yaşadık, ama bu kardeşlerimiz inanıyorum ki, Rabbimin cennet müjdesine kavuşanlardan.”  

Aynı gün, bir ilim yuvamızdan replik geldi.  Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nden Prof. Dr. Bedri Gencer, tepkiler gelince sildiği şu tvitır mesajını yazdı: “AIDS, ebola virüsü. Avustralya, Çin gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı.”   

“Gayretullah’a dokunmak”, Allah’ın gazabını üzerine çekmek demek. Demek Allah, mesela Türkiye’de zina ve livatalar olduğu için, mesela çocukların tecavüzcüsüyle evlendirilmesi kanunlarla yasaklandığı için gazaba geliyor ve çoluk-çocuğuyla Elazığ köylüsünü depremle öldürüyor, öyle mi?

Yâ hû, bunun, Eski Yunan’daki Zeus’un tüm beşeri zayıflıklarına Allah’ın da aynen duçar olduğunu söylemekten ne farkı var? Mitolojide Zeus kızdığı fanileri yıldırım göndererek cezalandırırdı, Allah da deprem göndererek cezalandırıyor, öyle mi?

Ayıptır sayın profesör yâ hû! Ayıptan anlamazsan, günahtır! Seni vaktiyle asistan alan hocayı bilmem; eğer düzgün bir adam idiyse şu anda mezarında dört dönüyordur, onu bilirim.

Ardından, Ahmet Nesin zikretmemiş ama internette rastladım, Pekin Büyükelçimiz Abdulkadir Emin Önen oralardan bir mesaj yayınlıyor: “Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, biz, hakkında surenin de bulunduğu bu deprem olayları hakkında teslimiyetin en güzelini hep verdik, veriyoruz, şimdi de böyle bir imtihanla karşı karşıyayız. Allahu Teâlâ ümmeti Muhammed’i afetlerden korusun.

Depremin jeolojik olay değil Allah’ın gazabı olduğunu söyleyen bu büyükelçi, AKP’nin Şanlıurfa eski milletvekili. CB Erdoğan’ın başdanışmanı iken Dışişleri’ne dışarıdan sefir-i kebir getirilmiş. İtimatnamesini takdim ettiği Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Korona virüsünü Allah’a değil de (çok daha “mantıklı” olarak) Şeytan’a yorduğunu duydu mu, bilmiyorum; beni burada meraklandıran husus başka:

Büyükelçimiz şimdi Çin’de ya, Rabbim esirgesin, şeytan kulağına kurşun, kuluçka aşamasından önce bulaşmaya başladığı için öngörülemeyen Korona virüsü kapar da Cennet müjdesine kavuşuverirse “imtihan” mı diyeceğiz, yoksa “Gayretullah’a dokunmasaydı!” mı diyeceğiz? Hepsini dedik veya demedik, Allah’ın bu öldürmesine kimin/kendisinin hangi günahı yüzünden uğramış olduğu sorusuna ne diyeceğiz?  

Dahası var. T.C. Dışişleri ile Türk Dış Politikası’nın vaziyeti bu vesileyle yine gündeme gelmeyecek mi?

***

İlahiyatı bitirelim, ekonomi ve siyasete gelelim.

CB Erdoğan devletimizin bu konuda yardıma ihtiyacı olmadığını açıkladı: “Para toplama vs. devletimizin ihtiyacı yok. Yardım yapılacaksa kurum belli, AFAD ile Kızılay ile yapılır. Fırsat kollayıcılara fırsat vermeyelim."

İyi ki “fırsat kollayıcılara” karşı uyarmış yoksa HDP’li Ergani Belediyesi’nin ilk anda gönderdiği iki kamyon yardım malzemesini İçişleri Bakanı S. Soylu’nun kent girişinde durdurtup geri göndertmesini Kürt alerjisine yorup günahını alacaktık boşu boşuna: "Yardımlar AFAD ile koordinasyon olmaksızın getirildiği için sağlık ve güvenlik açısından geri çevrildi."

Bu “fırsat kollayıcı”lar, şimdi tam da milli birlik ve beraberlik gerektiği bi sırada, “Toplamı 70 milyar liraya yaklaşan deprem vergileri ne oldu, nereye harcandı?” diye sorgulayarak teröristlik yapıyorlar. Bu vergilerin deprem önlemi almakta kullanılacak yerde, duble yol yapmakta kullanıldığını söylüyorlar.  

Söylüyorlar da, bayat laf; zamanın maliye bakanı Mehmet Şimşek daha 27.10.2011’de söylemiş: “Toplanan vergiler sağlık, eğitim, duble yollar gibi 74 milyonun ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır”. Ak Saray 2012-2014 arası inşa edildiği için, ‘Külliye inşaatında kullanılmıştır’ diye eklemeden.

***

Şerden hayır arıyorsanız, bu deprem Elazığ’daki gariban evleriyle birlikte Tek Adam Rejimi’ni de göçürdü. Birden fazla açıdan:

1) Deprem vergilerinin seçim malzemesi duble yollara harcandığı kesinleşti;

2) Hasarlı ev sahiplerine 41.000 TL dağıtılacağı açıklanınca, milletin aklına, ‘Madem para vardı, niye insanlar ölmeden ve evleri yıkılmadan vermediniz ki başlarını soksunlar!’ sorusu geldi;

3) Duvarlar çatlayınca korkularını sosyal medyada paylaşan Siirt Hassa Hatun Kız Yurdu’nun 300 öğrencisinin, yurt yönetimi tarafından hoparlörden yapılan anonsla tehdit edilmesi gibi ibretlik olaylar kamuoyuna yayıldı;

4) İyi Parti’den Müsavat Dervişoğlu’nun 02.10.2019’da yani 4 ay önce verdiği deprem araştırma önergesinin AKP’nin ret, MHP’nin çekimser oylarıyla reddedilmiş olduğu bir Türkiye’de, aynı önerge bu Salı AKP+MHP oylarıyla sıcağı sıcağına tekrar reddedildi;

5) Sanırım hepsinden önemlisi, AKP+MHP Müslümanlığının nasıl bir Müslümanlık olduğu, Allah’ı nasıl tasavvur ettiği ortaya döküldü.

Her zaman söylüyorum, bu iktidar hem İslam hem Türkiye için çok ama çok hayırlı olmuştur.