Bu sene, Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının tam 101’inci yıl dönümü…

19 Mayıs 1919 günü, Türk tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biridir; Nutuk’un başlangıcı, Atatürk’ün doğum günüdür.

Samsun’a çıkış; Mondros’u çöpe atan, Sevr’in ölü doğmasını sağlayan, kurtuluş ateşini Anadolu insanının bağrında yeniden alevlendiren bir hamledir.

Tarihimizde bu denli önemli bir yere sahip olan Samsun’a çıkış kadar öncesinde yaşananlar da önemlidir.

Osmanlı Devleti Birinci Cihan Harbinden yenik çıkmış, Payitaht işgal edilmiş, Boğaz’da düşman donanmaları demirlemiş; asker yorgun düşmüş ve halk iyice fakirleşmişti. Vatansever Osmanlı subayları ve devlet erkânı bu durumdan çıkış yolu aramaktaydı.

O subaylardan birisi olan Mustafa Kemal, cepheden döndükten sonra böyle bir arayış içerisine girmiş, kurtuluşa giden yolu bulabilmek için çeşitli görüşme ve toplantılar yapmaya başlamıştı.

Tam da bu noktada son Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal’i çok önemli yetkilerle donatılmış olarak ve Osmanlı Devlet geleneğinde önemli bir yeri olan ordu müfettişi sıfatıyla Samsun’a gönderilmek üzere görevlendirdi.

Samsun yolculuğu öncesinde Mustafa Kemal, Padişah Vahdettin’le aralarında geçen konuşmayı şöyle anlatır: Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı; ‘Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin! Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (bu bir tarih kitabıdır)! Bunları unutun’ dedi. ‘Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir… Paşa, Paşa… Devleti kurtarabilirsin…’

Vahdettin bu sözleri, Yıldız Sarayı’nın penceresinden Boğaz’da demirleyen İtilaf Devletlerine ait donanmalara bakarak söylemişti; tıpkı Gazi Paşa’nın aynı gemilere bakarak, ‘Geldikleri gibi giderler!’ dediği gibi…

Böylece; 19 Mayıs 1919da başlayıp 23 Nisan 1920’ye kadar sürecek olan, Milli Mücadelenin 11 aylık ilk safhası başlamış oldu.

Atatürk, Samsun’da bulunduğu süre içerisinde yaptığı gözlemlerden adeta tüm milletin fotoğrafını çekecek ve; "Ben Samsun’u ve Samsun halkını gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün düşünce ve kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsunluların hal ve durumlarında gördüğüm, gözlerinden okuduğum vatanseverlik ve fedakarlık; ümit ve tasavvurlarımı olumlu bir inanca götürmeye yetmişti..." diyecekti.

Ve yanılmamıştı…

Hayatı cephelerde vatanı için mücadele ederek geçen Gazi Mustafa Kemal için şimdi, vatanı kurtarma azmiyle Anadolu’yu karış karış gezerek örgütleme zamanıydı; Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve son olarak Ankara.

İşte; kurtuluş mücadelesinin temelleri böyle bir ortamda atılmış ve kurtuluş ateşi yüreklerde bir kere daha alevlenmişti…

Atatürk’ü anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle mümkündür.

Atatürk’ü anarken sadece ismen ve şeklen anmayalım; onun vatanı ve milleti için verdiği mücadeleleri, yaptığı hizmetleri, fedakârlıklarını analım ve yeniden kurulan devletin mimarı olarak onun vizyonunu rehber edinelim.

Burada gençlere çok büyük iş düşmektedir. Atatürk, kurtuluş mücadelesinde gençliğin büyük fedakârlıklarını görmüş ve bu bayramı onlara armağan etmiştir. Çünkü o, vatanın ve cumhuriyetin koruyucusu olarak gençleri görüyor ve onlara hitaben şöyle sesleniyor:Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!’

Bu duygu ve düşüncelerle; 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın 101'inci yılını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere; Milli Mücadelede kanıyla, canıyla, malıyla mücadele eden Anadolu’nun fedakar insanını sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.