Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün akşam katıldığı canlı yayında Cumhurbaşkanı Erdoğan tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, 'Erdoğan'a çok sürprizlerim var' açıklamasında bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın sorularını cevapladı. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’a daha çok sürprizlerim var. Islak imzasının olduğu iki belgeyi de gösterdim. Tazminat davası açtım, Kılıçdaroğlu susacak. Yemezler. Ben hesabını sorarım.” dedi. İki belge ile ilgili “Önümüzdeki hafta, üç grup başkanvekili basın toplantısı yapacak. Meclis Genel Kurulu’na indireceğiz” açıklamasını yapan Kılıçdaroğlu, “Kul hakkı yiyeni yatağında rahat uyutmayacağım.” diye konuştu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu siyasetin kısır tartışmalar ve yapay gündemler içine sıkıştığını söyleyerek, “Bir hafta kar yağdı, bütün tartışma İstanbul oldu. Koca Türkiye var. 84 milyonun sorunları var… Devletin kaynakları, hepimiz devlete vergi veriyoruz. Bu vergiler nereye gidiyor, vatandaşın bunu öğrenmeye hakkı var. Ekmek alırken, sakız çiğnerken vergi veriyor bu vatandaş. Vergi veriyorsa ‘Arkadaş benim ödediğim vergileri nereye veriyorsun’ demesi lazım” diye konuştu.

“KAÇAN İNSAN DAVA AÇAR”

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın açtığı yeni tazminat davasına ilişkin, “Kaçan insan dava açar. Devletin bütün bilgileri, evrakları senin elinde. Gelirsin buraya oturursun. Dersin ki, ‘Ey Kılıçdaroğlu sen böyle yaptın, şimdi ben sana devletin bütün belgeleri açıklıyorum.’ Şak bir, şak iki, şak üç. Söyle bakayım ne diyorsun?’ Der mi? Demesi lazım” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

İSTANBUL'U KAYBETMEYİ BİR TÜRLÜ SİNDİREMİYOR: Bir sorun yaşanıyorsa devleti yönetenler sorunun çözümüne katkıda bulunurlar, büyümesine değil. Sorun büyüsün, sorunun altında kalsın herkes dönüp bana desin ki, ‘Bak keşke siz İstanbul’u yönetseydiniz’ diyecekler. İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü içine sindiremiyor beyefendi. Beyefendi sindireceksin. Ankara, İstanbul, Antalya’yı da sindireceksin. Mersin, Adana’yı da sindirecekler. Bizim belediyeler şu karakış koşullarında bir çocuk yatağa aç girmesin diye çabalıyorlar.

SARAYDA HER TARAF IŞIL IŞIL: Savaş halindeyiz sanki. İkinci dünya savaşı koşulları var. Elektrik, doğalgaz yok. Her şey perişan vaziyette. Zam üstüne zam yağıyor. Saray ışıl ışıl. Fatura ödüyor mu? Zinhar. Yol, uçak parası zinhar. Elektrik, su. Zinhar. Bir asgari ücretliye, işsize, fakire, fukaraya, çöpten kağıt toplayanlara, pazar artıkları toplayanlara bak. Devleti yönetenler saraya değil önce oraya bakacaklar. Devleti namusuyla bir insan yönetmek istiyorsa, önce oraya bakmak zorundadır. Benim memleketimde, benim yönettiğim memlekette bir çocuk yatağa aç giriyorsa ben uyuyamam ya. Hz. Ömer boşuna mı demiş? ‘Dicle’nin kenarında iki koyun kaybolsa sorumlusu benim’ diyor ya. Şu adalete bakın Allah aşkına ya. Biz, bırak Dicle’nin kenarında koyun kaybolmayı, milyonlarca insan işsiz, yatağa aç giriyor. Beyefendi sarayda, her taraf ışıl ışıl. Sanıyor Türkiye öyle.

ESKİDEN SAĞDUYULU İNSANLAR VARDI: Gerçeklerden koptu, gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Önce ne yaptı? Son attığım videoda söylemiştim onu. Önce ne yaptı? Kendi etrafında sağduyulu insanlar var. Bunların tamamını temizledi.  Mesela birisi Sayın Cemil Çiçek’ti. Hepsini çıkardı, devre dışı bıraktı. Sonra bürokratları, liyakati yok etti. ‘Benim adamım olsun’ dedi. Niye benim adamım olsun diyor. Çünkü ben ne dersem onu yapacaklar. Yolsuzluk yapın, onu yapacaklar. Eskiden başlangıçta Erdoğan’ın etrafında devleti bilen, tanıyan, sağduyulu insanlar vardı. Doğruya doğru, eğriye eğri. AK Parti’ydi, rakibimizdi ama doğruyu söylemek zorundasın. Onlar tasfiye edildi. Kişinin, egosu ve kibri eleştiriyi, farklı görüşü tahammül edilemez noktaya taşıyabiliyor insanı. Kibriniz o kadar yüksek ki, ‘Benim dışımda kimse doğruyu söyleyemez, düşünemez. Kimse bana akıl veremez. Akıl akıldan üstündür. Hayır, bunu kabul etmiyorum. Benim aklım en üsttedir zaten, başka bir akıl yoktur’. Bu kibirden yola çıkarsanız, ülkeyi bu noktaya taşırsınız. Bunu yaptılar, sonra liyakati yok ettiler. Oraya yandaş bir sürü bürokrat getirdiler.

SİZ BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİPLERİSİNİZ: İmzalamayanlar var, imzalamadıkları için görevden alınanlar var. Görüşüyorum onlarla. Memur Teoman’dan söz ettim. Rüşvet teklif ediyorlar. Rüşveti memur Teoman almıyor. Gümrükte çalışan. Ne oluyor biliyor musunuz? Sürüyorlar niye rüşvet almadın diye. Buradan namuslu bürokratlara sesleniyorum, siz bu ülkenin gerçek sahiplerisiniz. Siz liyakatli bir devlette, liyakatin egemen olduğu bir devlette çalışmayı hak ediyorsunuz. Sizin hakkınızı, hukukunuzu savunmak benim boynumun borcu olacaktır. Sakın ola ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bir evrakın altına imza atmayın.

ERDOĞAN’A DAHA ÇOK SÜRPRİZLERİM VAR: (Karaismailoğlu’nun ‘Erdoğan böyle şeylere imza atmaz’ sözleri) Erdoğan’a daha çok sürprizlerim var. Daha çok sürprizlerim var. Erdoğan’ın ıslak imzasının olduğu iki belgeyi de gösterdim. Daha çok sürprizlerim var. ‘Tazminat davası açtım, Kılıçdaroğlu susacak.’ Yemezler. Onların parayla işi var. Çok şükür benim parayla işim yok. Karnım doyuyor mu, aldığımız maaş yetiyor mu, birisine muhtaç mıyım, birisine gebe miyim?  Değilim. Birisine verilmeyecek hesabım mı var? Öyle bir hesabım da yok. Ben onlar gibi değilim. Dolayısıyla ben hesabını sorarım.

CUMHURBAŞKANI, SORUNLARIN ÇÖZÜM ADRESİDİR: (Parlamenter sistem çalışması) 7 yıl süreyle bir kez seçilmesini yeterli görmüşler. Şöyle, devletin sigortasını üstlenen bir kişinin, yani cumhurbaşkanı dediğimiz, sorunların çözüm adresidir. Siyasi parti liderlerini bir araya getiren, kilitlenmiş sorunları çözen pozisyondadır. Cumhurbaşkanlığını normal bir siyasetçi gibi düşünememek lazım. Mesela 18 yaşını bitiren bir kişi milletvekili olabilir, düşüncesini ifade edebilir. Cumhurbaşkanlığı biraz daha farklı; akil, kişiliği oturmuş, sorunları daha akılcı yöntemlerle çözmeye çalışan, çözüm için çaba harcayan, devleti temsil eden, günün 24 saati konuşmayan, çok önemli saatlerde konuşan, dolayısıyla konuştuğu zaman toplumun, ‘durun bakalım sayın cumhurbaşkanı ne diyecek’ diye bekleyen, eğer bir olay çıkar siyasi partiler arasında ciddi bir uyuşmazlık çıkarsa çağırıp hakem rolünü üstlenen böyle bir yapı olması lazım. Bizim devlet geleneğimizde de var, ‘aksakallılar’ deriz.