Gazeteci yazar  Fehmi Koru kendisine ait kişisel internet sitesinde kaleme aldığı yazısında, “Teröre en fazla muhatap ülkeyiz, ancak terör konusunu tam bildiğimiz söylenemez.” diyerek nedenini açıkladı.

Fehmi Koru, “Türkiye, ülkemiz, yakın tarihinin her dönemecinde bugünküne benzer terör eylemlerine muhatap edildi; bazısını doğru diğerlerini yanlış değerlendirdiğimiz oldu. Doğrudan da yanlıştan da ders çıkartmamız ve bu son olayı yeni bir yanlışla değerlendirmekten kaçınmamız gerekir. Öyle yapabildik mi? Bu sorunun cevabını gerçekten bilmiyorum.” dedi.

Fehmi Koru’nun yazısı şöyle;

“ İstanbul’un en merkezi noktası İstiklal Caddesi‘nde önceki gün patlayan bombanın ardından yaşananlar bana tek bir şeyi düşündürüyor: Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yıldönümüne bir yıldan az bir süre kalmışken, bu tarihin neredeyse bütününde terör olaylarına muhatap edilmiş ülkemizde, bilmesi ve ona göre politikalar belirlemesi gerekenlerin bile künhüne tam vakıf olamadığı bir konu ‘terör’…
Maalesef öyle.
Sırasıyla açıklayayım.
Terör örgütlerinin,‘düşman’ belledikleri ülkeler, gruplar veya kişilere karşı fırsat bulduklarında uyguladıkları eylemin adıdır ‘terör’.
Evet, terör örgütleri ‘terör’ yaparlar.
Devletler bütün güçleriyle terör örgütlerine karşı mücadele verirken, terör örgütleri de kendilerine karşı mücadele veren devletleri zaafa uğratmak için ellerinden geleni yaparlar.
Onların ellerinden gelene ‘terör’ diyoruz.
Silahlı eylemler, katliamlar yapar, suikastlara başvurur, bazen de kendilerinin güçlü olduğunu hatırlatacak farklı çıkışlarda bulunur terör örgütleri.
İstiklal Caddesi’nde patlayan ve altı insanımızın canını alan, çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan patlama hiç kuşkusuz bir ‘terör’ eylemidir.
Sorulması gereken soru şudur: Terör eylemi olmasına terör eylemidir de, acaba hangi terör örgütünün eylemidir?
Fail olarak ele geçirilen kadının kimliği sebebiyle bu sorunun cevabı çok çabuk bulundu: PKK ile irtibatlı PYD/YPG örgütü…
Konunun ilk sıra görevlisi olan bakan bu adresi açıkladığı konuşmasında, o örgütlere sempatiyle baktığı bilinen bir ülkeyi de suçladı: ABD…
Devletin bu eylemle ilgili tespitinin “ABD destekli PKK/PYD/YPG eylemi” olduğu anlaşılıyor.
Elde fail dışında başka kanıtlar da varsa hiç kuşkusuz bu tespiti doğru olarak kabul edebiliriz.
Tabii ileri sürdüğüm şart olan ‘elde kanıtlar bulunması’ halinde…
Terör örgütleri yaptıkları eylemlerin kendilerine ait olduğunun bilinmesini genellikle isterler. Genellikle eylemden hemen sonra, örgütten, yapılanın üstlenildiğine dair açıklama gelir.
Reklam
Bu eylemde doğrudan suçlanan PKK örgütünden üstlenme değil üstlenilmediğine dair açıklama geldi.
Dolaylı suçlanan ABD’nin  Ankara Büyükelçiliği de, genel olarak terörü ve özel olarak da İstiklal Caddesi’nde meydana gelen canlar alıcı patlamayı kınayan bir açıklama yaptı.
Şu anda kanlı terör eylemi sahipsiz görünüyor.
Elbette her terör eyleminin mutlaka bir sahibi vardır, hiçbir terör eylemi sahipsiz değildir.
Üstlenilmeyen, sahipsiz görünen terör eylemlerini hangi örgütün yaptığı nereden bilinir?
Çok nadiren olsa da, örgütün hiç bilinemediği olaylara da rastlanır.
Eylemler aslında eylemcinin yakalanmamasını da sağlayacak dikkatle planlanır ve öyle icra edilir. Öyle durumlarda devletler ‘olağan şüpheliler’ üzerinden sonuca ulaşacakları için çoğu kez yanlışa da düşebilirler.
Bizde örgütler tarafından işlenmiş ve meydana geldiğinde toplumu derinden sarsmış bazı cinayetler ve suikastların failleri olarak yakalanmış, yargılanmış ve hatta mahkum da edilmiş kişilerin gerçek failler olduğundan kuşku duyulmaz mı? İşte sebebi budur.
Terör örgütleri veya o tür örgütleri kullananlar, sahneye koydukları terör eylemleriyle, devletleri zaafa uğratmanın yolu olarak, bazen adres şaşırtma anlamı taşıyan yöntemlere de başvurabilir.
Her zaman olmasa da, terör örgütlerinin, eylemci olarak –İstiklal Caddesi patlamasında kullanıldığı öğrenilen kadın gibi- her halinden hemen belli bir örgüte mal edilebilecek birini özellikle seçtikleri de olur.
Adres şaşırtmak için…
İstenen, hedef ülke ile teröre verilen yanlış adres arasının açılması olabilir.
Terör eylemini planlayan ‘A ülkesi’ yanlış adres yöntemini kullanarak ‘R ülkesini’ veya ‘R ülkesi’ o yöntemle ‘A ülkesini’ teröre hedef seçilen ülke nezdinde ‘düşman’ haline getirmeyi amaçlayabilir.
Eylemle hiç ilgisi bulunmayan bir ülke terör eyleminden ötürü suçlu bilinirken esas suçlu olan ülke pekala gözden kaçabilir.
Örnekleri teröre muhatap olmuş pek çok ülkeden de bizden de verilebilir.
Terörü ve terör örgütlerini kullanan pek çok ülkenin bu tür yanlış adres yöntemli eylemleri bulunmaktadır.
Literatürde buna ‘false flag’ (yanlış bayrak) yöntemi denilmekte.
Yalnız yabancı ülkeleri suçlamak için kullanılmaz bu yöntem; bazen ülkelerin, başka hiçbir türlü elde edemeyecekleri sonuca ulaşabilmek için kendi içlerinde böyle bir yola geçit verdikleri de görülmüştür.
İlle kendilerinin baştan sona öyle bir eylemi planlayıp uygulamaya koyması gerekmez; çoğu kez terör örgütleri tarafından planlanmış eylemlerin meydana gelmesine göz yumarak da sonuca gittikleri olur devletlerin…
Almanya’da Naziler bu yönteme birden fazla kez başvurmuşlardır. 27 Şubat 1933 tarihinde Alman Parlamentosu’da çıkan ve tarihe ‘Reichstag yangını’ olarak geçen olay, Hitler ve propaganda bakanı Goebbels’e muhaliflerini yok etme fırsatı sağlamıştı. Polonya’yı işgal etmeye karar verdiklerinde, Naziler, oradan kendilerine yönelik bir saldırı başlatıldığı izlenimi veren eylemler düzenlemişlerdi; o da tarihe ‘Operation Himmler’ olarak geçti. Polonya işgali düzmece saldırıdan hemen sonra, 1 Eylül 1939’da, öyle başladı.
[Ajanslar dün AB üyesi Polonya’ya  Rusya’dan füze atıldığı haberini geçtiler.  Ukrayna savaşına yeni bir veçhe kazandırabilecek bu gelişmeyi Moskova nasıl değerlendirmiştir dersiniz?]
Lafı fazla uzatmaya gerek yok, işin özeti şu: Terör eylemi meydana geldiğinde yanlış bir tespit yapmaktan kaçınmak ve çok taraflı düşünerek konunun üzerine gitmek gerekir. En başta yapılan bir yanlış başka yanlışların önünü açabilir ve hedef ülkeyi hiç istemeyeceği vahim bir sonuçla karşı karşıya getirebilir.
Türkiye, ülkemiz, yakın tarihinin her dönemecinde bugünküne benzer terör eylemlerine muhatap edildi; bazısını doğru diğerlerini yanlış değerlendirdiğimiz oldu. Doğrudan da yanlıştan da ders çıkartmamız ve bu son olayı yeni bir yanlışla değerlendirmekten kaçınmamız gerekir.
Öyle yapabildik mi?
Bu sorunun cevabını gerçekten bilmiyorum.”