Eğitimci Araştırmacı Şair Yazar BEDRİYE ÇAMBEL:

ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERİN SORUNLARI VE DURUM TESPİTİ   Eğitim sistemimizin 12 yıllık zorunlu hale geçişle birlikte öğretmen açığı yaşandı. Devlet bu açığı ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalıştı. Buraya kadar her şey normal… Ücretli öğretmenlik okullarımızın artan acil öğretmen ihtiyaçlarını, kadro beklemeden ders saat ücreti üzerinden karşılamak amacıyla kurulmuş olan bir nevi geçici çözüm olarak düşünülmüştür. Ücretli öğretmenlik olmadığı dönemlerde dersler boş geçiyordu, çünkü ataması çıkan öğretmen bir şekilde tanıdığını bulup başka şehirlere gidiyordu. Kadro olmaması, hamilelik, askerlik, hastalık, eğitim ve benzeri nedenlerle öğretmen açığı çıkıyordu. Ücretli öğretmenlik sistemiyle okullarımız bulundukları bölgedeki fakülte mezunu yerel kişilerden yararlanmış oldu. Sistem bu açılardan faydalı olduğu gibi, ataması çıkmayan öğretmen adaylar da en azından öğretmenlik mesleğini bu şekilde gerçekleştirmiş oluyordu. Ücretli öğretmenliğin kadrolu öğretmenlikten farkı, işlerinin geçici olmasıdır. Kadrolu birisi geldiğinde ücretli öğretmen kapı önüne konulmaktadır. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığının personeli sayılmadığı gibi, özlük haklarından yoksun ve amirlerinin iki dudağı arasında yaşıyorlardı. Hiçbir güvenceleri olmadığı gibi, yarın çalışıp çalışmayacakları da belli değildi. Her sömestr döneminde sözleşmelerini yenilemeleri gerektiği için de işimiz var duygusuna sahip olamıyor, yarın için plan yapamıyorlardı. Ayrıca aldıkları ücret de asgari ücretin altında olup, modern köle olarak çalışmaktadırlar. Ücretli Öğretmenlerin net sayısı hakkında kimse resmi bir rakam telaffuz etmemesine rağmen toplamda 90 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ücretli Öğretmenlik her ne kadar bir sorun çözme yolu olarak ortaya çıkmış olsa da peşinden kendine ait başka sorunlar ortaya çıkardı. Bu sorunları kısaca şöyle özetleyebiliriz. 

1. Ücret Adaletsizliği: Ücretli öğretmenlerin sadece girdikleri ders kadar ücret ödenmesi ve bu rakamın da oldukça düşük olması. Hâlbuki ders saat ücretleri kadrolu öğretmenlere göre düzenlenmiştir. Kadrolu öğretmenlerin gireceği ek derse göre verilen ücretler, ücretli öğretmen için düzenlenmesi adaletsizlik. Bunun yerine ücretli öğretmenler için farklı bir ders saat ücreti düzenlenebilir. Böylece 20 saat derse giren bir ücretli öğretmenle 20 saat derse giren bir kadrolu öğretmen arasındaki uçurum azaltılmış olur.

2. Özlük Hakları: Ücretli öğretmenlerin hiçbir özlük hakkı bulunmamaktadır. Onların çalışması tamamen müdürlerin yani idari amirlerin tasarrufunda kalmıştır. Hastalandıklarında işe gitmedikleri vakit ücretleri kesilmektedir. Resmi tatil günlerinde kadrolu öğretmen ücretini alırken, ücretli öğretmen bundan mahrum kalmaktadır. Ücretli öğretmen, işi çıktığında izin aldığında ücreti kesilmekte, yazın çalışmadığı dönemde ücret alamamaktadır. Yani ücretli öğretmen olarak aile geçindiren birisi  ancak yılın 8 ayı çalışacağı gibi aldığı ücret asgari ücretin de altında bulunmaktadır. Örneğin haftada 30 saat derse giren bir ücretli öğretmen 2 bin lira alırken aynı saatte derse giren bir kadrolu öğretmen 4600 lira almaktadır. Ayrıca kadrolu öğretmenler 120 lira haftalık nöbet ücreti alırken, ücretli öğretmenler bu nöbeti bedava yerine getirmektedir. Bunun gibi okullarda açılan destekleme kurslarında kadrolu öğretmen ders saat ücreti iki ile çarpılırken, ücretli öğretmenlerde bu şekilde olmamaktadır.     3. İş Garantisi: Ücretli öğretmenin işinin bir garantisi bulunmamaktadır. Sömestr tatilinde bile iş çıkışı verilir ve tekrar giriş için başvuruda bulunması gerekir. Dönem sonunda da iş çıkışı verilir, tekrar işe başlaması için başvuruda bulunmaktadır. 8 ay çalışsa bile yaz tatilinde işsizlik maaşı alamaz.Tabi ki bu süreçler yıpratıcı olduğu gibi işe alınamama gibi bir riski de barındırmakta, amirlerinin onun hakkındaki yorumları önem kazanmaktadır. Sömestr ve yaz tatili döneminde ücretli öğretmenin çıkışı verildiğinden sigortası da yatırılmamakta ve bu süre esnasında hastalandığında gerekli desteği alamamaktadır. 4. İş Yerinde

Baskı ve Mobing: Normal şartlarda eğitim camiasındaki idarecilerin ücretli öğretmene normal kadrolu öğretmen gibi davranmaları gerekir. Çünkü o öğretmen de kadrolu öğretmenin okuduğu okulu okumuştur, fakat pratikte öyle olmamaktadır. Okul idarecileri kadrolu öğretmenlere söz geçiremediklerinden tüm angarya işleri ücretli öğretmenlere yıkmakta, okul etkinlikleri, duvar süslemeleri ve her türlü organizasyonu onlara yaptırmaktadırlar. Bir ücretli öğretmen, dersi bittiği halde okulun idari işlerine yardımcı olurken, ondan çok daha fazla ücret alan bir kadrolu öğretmen evine gitmektedir. Ücretli öğretmen, idarenin kendisinden istediği işleri yapmadığı zaman işinden olacağını bilerek her türlü teklife boyun bükmektedir. Aynı zamanda velilerin şikâyet durumunda da hemen kapının önüne konulabilmektedir. 5. İşyeri Huzursuzluğu: Ücretli öğretmenler geçici bir çözüm olarak düşünüldüğünden veliler ve öğrenciler de onlarla çalışmak istememekte, ilkokullarda da veliler çocuklarına ücretli öğretmenlerin ders vermelerini istenmemektedir. Çünkü bu öğretmenlerin geçici olduğu veya deneyimsiz olduğunu intibası bulunmaktadır. Bütün bu baskılar zaten az ücret alan öğretmenleri daha da bunalıma sürüklemektedir. Saadet öğretmen olayında görüldüğü gibi zayıf öğretmenlerin psikolojik sorunlar yaşamasına yol açmaktadır. 6. Sendikal Haklar: Maalesef ücretli öğretmenlerin sendikal hakları da bulunmamaktadır. Türkiye’deki eğitim sendikaları Milli Eğitim mensubu kadrolu öğretmenlerin dışındaki ücretli öğretmenler, özel okul veya kursların öğretmenlerini yok saymakta ve onları üye almadığı gibi sorunlarıyla da ilgilenmemektedir. Bu da anayasamızda güvence altına alınmış olan emekçilerin sendikal haklarının gasp edildiğini ve bu sendikaların da gerçek sendikacılık yerine sarı sendikacılığı tercih ettiğini göstermektedir. Acilen ücretli öğretmenlerin ve özel kurumların öğretmenlerinin sendikal hakları elde etmesini sağlayacak yasal düzenleme yapılmalıdır. Yukarda anlattığımız tablo özellikle işsizlik nedeniyle öğretmen adaylarımızın katlandığı vahim tablodur. Ülkemizin yetişmiş insanları böyle bir durumdaysa gerisini konuşmanın bir anlamı bulunmamaktadır. Bir nevi eğitim sistemimizin köleleri konumunda bulunmaktadır ücretli öğretmenler. Birçok haksızlığa maruz kalan ücretli öğretmenler, haklarını arayacakları bir yer olmadığı gibi, zaten bir talep durumunda bir sonraki sözleşme yenilenmeme riski ve endişesini de taşımakta ve bu durum onları savunmasız kılmaktadır. Geleceğimizi teslim ettiğimiz bu öğretmenler, kendi haklarını bile savunamazken, çocuklarımıza nasıl özgür bireyler olacaklarını ve haklarını savunmayı öğretebilirler.     SORUNUN ÇÖZÜM YOLLARI VE ÖNERİLER….   Peki, bu sistem nasıl ıslah edilebilir? Tabi ki her sistem gibi sorunu doğru tespit edip ıslah edebilme kapasitesine sahibiz. Sağlıklı bir eğitim sistemi için ücretli öğretmenlik sistemi yeniden elden geçirilmelidir. Bu konuda çözüm önerilerimiz ana başlıklar halinde şu şekildedir: 1. Ücretli Öğretmenleri Kadroya Almak: Her yıl Milli Eğitim, binlerce öğretmen alımı gerçekleştirmektedir. Bu öğretmen alımlarında öncelik ücretli öğretmenlere verilebilir. Bu sayede gerçekten deneyimli ve tecrübeli öğretmenlerimizi değerlendirmiş olacağız. Yıllarca ücretli öğretmenlik yapan ve ciddi deneyime sahip olan öğretmenler dururken hiçbir deneyimi olmayanları almak öncelikle mevcut insan malzememizi heba etmek demektir. Örneğin üç eğitim yılı ücretli öğretmenlik yapmış olanlar KPSS şartı aranmaksızın kadroya geçişte öncelikli hale getirilebilir. Kimsenin gitmek istemediği ülkemizin en ücra noktalarında bile ücretli öğretmenlerimiz fedakar bir şekilde çalışmaktadırlar. Çünkü büyük bir çoğunluk kendi bölgelerindeki okullarda görev almaktadırlar. Yani ücretli öğretmenlik istihdamında her şehir kendi insan alt yapısını kullanmış olmaktadır. Bu da şehir beğenmeme veya gitmeme gibi bir sorunun yaşanmasını ortadan kaldırmaktadır.