Yeni sermaye transferimiz: Doğalgaz ve elektrik kesintileri

Baskın Oran

Şu karakışın en vahim konusu olan doğalgaz ve elektrik kesintileri (ve fiyatları) üzerine konuşalım. 3 olguyu baştan netleştirerek: 

1) En genel ve en temelinden başlarsak, AKP+MHP iktidarının iç politikadaki başlıca amacı, önleyemediği ekonomik çöküşü mümkün olduğu kadar ertelemek. 

2) İktidar, kabinedeki bakanlar başta olmak üzere en alt seviyelere kadar yöneticileri liyakat’e göre değil sadakat’a göre seçiyor. Bu nedenle de bu insanlar karar alırken ne doğrudur ne yanlıştır bilemedikleri durumda Reis’in hoşuna gideceğini umdukları biçimde davranıyorlarlar. Bu liyakatsizlik, yukarıdaki erteleme politikasıyla eşleşince vahimleşiyor. 

3) İktidarın enerji politikası ülkenin normal beslenmesi üzerine değil, kendisine yakın şirketlerin anormal beslenmesi üzerine düzenleniyor. Bu açıkça bir sermaye transferi. Yani 1915-16’da Ermeni vatandaşların mallarına çöküşümüzle başlayan ulusal tecrübemizin son örneği. 

***

İran adı manşetlere çıkınca olay iyice netleşti. 20 Ocak tarihli haberlere göre İran bize bildirim yapmıştı: “Doğalgaz arzı mücbir sebep nedeniyle 20 Ocak 2022 tarihinden itibaren 10 günlük süreyle yapılamayacaktır”. Bunun üzerine BOTAŞ da henüz konutlara değil ama doğalgazla çalışan sanayi tesisleri ve elektrik santrallerine verilen gazda %40 kesintiye gidileceğini açıklamıştı.  

Çok tuhaf, çünkü doğalgaz ithalatımızda İran’ın payı sadece %10-12. Üstelik bu ülkeye borcumuz olmadığını bizzat CB Erdoğan söyledi. Dahası, bu ülkeyle hiçbir takışmamız olmadığı bir dönemdeyiz; gazı niye kessin? 

***

Fakat benim ayılmam açısından daha bile önemlisi, bu kesinti sebebinin mensup olduğu kavramsal kategori: “Dış mihraklar”. Yani, “beni buraya cami kapısından getirdiler, ben sütten çıkmış ak kaşığım, kabahat bende değil, onda!” hikayesi. Ezelden beri ürperirim bu kavramı duyunca. Üniversitedeyken de öğrencilerime hep tavsiye etmişimdir derslerde: “Dış mihraklar lafını duydunuz mu arkanıza bile bakmadan kaçın, çünkü beyzbol sopası büyüklüğünde bir kazık girmek üzeredir”. 

Ve hemen arkasında çapanoğlu ararım. Nitekim gaz akımı ertesi gün (21 Ocak) tekrar başlıyor ve vehbinin kerrakesi de ortaya dökülüyor. İran Milli Gaz Şirketi’nin yaptığı resmî açıklamaya göre durum:

“Bazergan istasyonunda iki yalıtımlı bağlantıdan gaz kaçağı meydana gelmesinin ardından Türkiye'ye gaz ihracatı azalmış olup, sorunlar giderilene kadar kısa bir süreliğine durdurulmuştu. Basınç kontrollerinin yapılmasıyla gaz ihracatının akışı sağlandı. Ancak Türk tarafındaki doğalgaz basınç yükseltme istasyonundaki teknik bir sorun nedeniyle ülke şu anda gaz alamıyor”.

Bu 24 saati bile bulmayan “kesinti”nin, Avrupa’nın yedinci en yüksek elektrik kurulu gücüne sahip ülke olmakla övünen Türkiye çapında tüm sanayi tesislerine ve elektrik santrallerine verilen gazda %40 kesintiye sebep olması, olayın yerli ve milli sebeplerden kaynaklandığı kuşkusunu uyandırmaktaydı. Şimdi o açıdan bakalım:

***

İktidarın ana stratejisinin ekonomik çöküşü elden geldiğince ertelemek olduğundan başlarsak, GazDay Enerji Genel Müdürü Mehmet Doğan şöyle anlatıyor: 

“Zaten gaz yetmeyecek şekilde girdik yeni yıla. Depolardaki gazlar yazın bitti. Gaz fiyatları yaz aylarında çok arttığı için yüksek fiyattan gaz almamak adına depolardaki gazlar tüketildi, yani bir anlamda zam yapmamak için stoklar kullanıldı” 

“Faiz Sebep, Enflasyon Netice” inadı yüzünden elde döviz kalmamış. Bu yüzden yaz aylarında dışarıdan gaz alınmıyor/alınamıyor. Zam yapıp seçmeni küstürmemek için Tuz Gölünün altındaki depolar ekonomik çöküşü ertelemek adına yaz aylarında tüketiliyor. Sonuç: Yeni yıla (kışa) gaz yetmeyecek pozisyonda giriliyor. Hemen ardından da sert bir kış bastırıyor.

***

Yukarıdaki (2) numaralı olguyla yani liyakatsizlik ile devam edelim. TMMOB Nükleer Enerji İzleme Komisyonu Üyesi Bülent Damar anlatıyor:  

Dışarıdan yakıt temininde sıkıntı yaşandığı zamanlarda barajlardaki hidroelektrik santrallar derhal devreye alınarak elektrik darlığı giderilir. Bizim gibi doğalgaz yönünden tamamen dışarıya bağlı ama barajlı santrallara sahip tüm Avrupa ülkelerinde bu seçenek daima elde tutulmaktadır. Bu olanak, arz güvenliği sağlamada yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biridir.

Ülkemizde de geçmişte arz güvenliğini garantilemek için bu yöntem kullanılmıştır. Nitekim geçmişte birkaç kez olduğu gibi özellikle İran’dan gelen doğalgaz kesildiğinde barajlı santrallar kısa sürelerle tam yükte çalıştırılarak elektrik kesintilerine gidilmesi önlenmiştir. 

Oysa barajlardaki su kapasitesi 2021’de azaldığı halde barajlı santrallar, olmayan dövizin dışarıya verilmemesi için yüksek kapasiteyle çalıştırılıyor. İleride ortaya çıkabilecek sıkıntılı günler için alınabilecek tedbirler önemsenmiyor. Ve sonuçta şu andaki durumlar için barajlarda yeterli su kalmıyor. Sebep lazımsa, elektrik kesintilerinin nedeni olarak, doğalgaz verilemeyen santralların üretimi durdurması gösteriliyor.

***

Üçüncü olguya, yani bazı şirketlerin iktidar tarafından beslenmesine gelelim. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği Başkanı Önder Algedik anlatıyor: 

Elektrik maliyetinin 6 katı, özel üretim ve dağıtım şirketlerine bahşediliyor. Bir kamu kuruluşu olan Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) verileriyle konuşursak; EÜAŞ 1 Ocak’ta üreteceği elektriği özel dağıtım şirketlerine 31,86 kuruşa satacak. Aynı elektriği üreten şirketlerin vatandaştan alacağı fiyat ise 79,5 kuruş. 150 KW üstü için 134,88 kuruş. 

Ö. Algedik şu kaçınılmaz sonucu ekliyor: “Bu elektrik faturası değil, sermaye transferidir.” 

***

Her şeyin bir “çok iyi”si varmış, bir de “fazla iyi”si. İktidar ve favori şirketleri için ikincisi tecelli etmiş olacak ki, yeni yapılan asgari ücret artışının %43’ünü tek başına eriten enerji zamlarına (Bodrum’dan ve Trabzon’dan bile!) kitlesel tepki patlayınca, AKP Gn. Bşk. ve CB Erdoğan biraz geri basar gibi yapıyor: “İlgili kurumlara elektrik tarifelerinin yeniden düzenlemesi talimatı verdik; en düşük tarifede aylık tüketimi 150 KW’tan 210 KW’a çıkarıyoruz”.  

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Başkanı Bülent Pala’ya göre “en fazla iki lamba daha fazla yakmaya” imkan tanıyan bu yeni durumda, ayda 210 KW tüketen bir vatandaş Aralık ayında 193 TL öderken Ocak'ta 329 TL ödüyordu, şimdi Erdoğan’ın “müjde”siyle 288 TL ödeyecek. Yani tam 41 TL kârlı! Zarardan kâr!

Bakın aklıma ne geldi. Vatandaş bu “kâr”a cebinden 6,5 TL daha eklerse kilosu 95 TL olan dana kıymadan o ay yarım kilo alabilir. Tam, atalarımızın “Yeme de yanında yat” dedikleri bi durum. Üstelik, arkadaşım M. Tiğrek hatırlatıyor, bu vaziyet AKP Elazığ Milletvekili Z. Demirbağ’ın ekonomik sıkıntıya bulduğu çareyle de bire bir örtüşmekte: “Eti gramla, domatesi taneyle alın”. 

Bu arada Ak Saray’ın tüm ışıkları sabaha kadar ışıl ışıl yanmaya devam ediyor. Çünkü itibardan tasarruf olmaz. 

***

Her şerde bi hayır varmış: Bu kesintiler, Türkiye üzerine polis baskısıyla empoze edilen ölü toprağını kaldırıp attı. Haksızlığa uğrayan tüm kesimler sokağa dökülüp sesini duyuruyor artık. Köylülerden ve kuryelerden başlayıp seyislerden geçerek maden işçilerine ve doktorlara kadar hak direnişleri başladı.