Vatikan'ın Nüfuz Diplomasisi: Egemenliğe Yönelik Çok Boyutlu Stratejik Tehdit

Vatikan'ın Nüfuz Diplomasisi: Egemenliğe Yönelik Çok Boyutlu Stratejik Tehdit

​Papa'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği ziyaretler ve buna karşılık geliştirilen yerel diplomatik eylemler zinciri, artık basit bir nezaket ziyareti veya kültürlerarası diyalog çerçevesinin ötesine geçmiştir. Bu eylemler bütünü, Türkiye'nin ulusal egemenlik sahasına ve hukuki düzenine yönelik stratejik, çok boyutlu bir nüfuz operasyonu olarak dikkatle değerlendirilmelidir. Özellikle Cumhurbaşkanlığı düzeyinde restore edilen Hristiyan yapılarına dair tek taraflı bilgilendirmeler ve protokole dâhil edilen tartışmalı dini uygulamalar, bu operasyonun taviz ve imaj yönetimi ekseninde nasıl bir diplomatik tuzağa dönüştüğünü gösteren somut kanıtlardır.

​I. Hukuki Egemenliğin Sistematik Aşındırılması

​Papa’nın ziyaretlerinin temel odak noktası, Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan egemenlik haklarının sistematik olarak ihlaline zemin hazırlaması ve uluslararası statü dayatmalarını meşrulaştırmasıdır.

​A. Lozan'ı Fiilen Reddeden Güç: "Ekümenik Statü" Dayatması

​Lozan Barış Antlaşması (1923), Patrikhaneyi kesin bir dille yalnızca İstanbul'daki Rum Ortodoks cemaatinin ruhani liderliği olarak tanımlamıştır [1]. Ancak Vatikan, Patriği sürekli olarak "Ekümenik Patrik" sıfatıyla muhatap almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin resmi tanımının [2] aksine uluslararası alanda bu sıfatın kullanılması, Türkiye'nin egemenlik kararlarına karşı bir yabancı otorite dayatmasıdır. Türkiye'nin buna sessiz kalması, Lozan Antlaşması'nın fiilen aşınması ve uluslararası emsal oluşturulması riskini doğurmaktadır.

​B. Heybeliada Paradoksu: İç İşlerine Doğrudan Müdahale

​Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması talebinin Papa tarafından diplomatik görüşmelerde sürekli ve ısrarla gündemde tutulması [3], Türkiye'nin laik eğitim ve din hukuku üzerindeki kararlarını dışarıdan etkileme çabasının somut bir örneğidir. Okulun açılıp kapatılmasına ilişkin karar yetkisi, Türkiye'nin ulusal egemenlik sahasındaki münhasır yetkisidir.

​II. Karşılıksız Jest Paradoksu ve Diplomatik Tuzak

​Cumhurbaşkanlığı diplomasisinde restore edilen kiliseler hakkında bilgi sunumu, stratejik ve diplomatik açıdan ciddi riskleri beraberinde getirmektedir.

​A. Tek Taraflı İmge Diplomasisi ve Karşılıklılık İlkesinin İhmali

​Türkiye'nin kültürel mirası olan tarihi Hristiyan yapılarını restore etmesi ulusal bir sorumluluk olmasına rağmen, bu eylemin Papa'ya veya Batı kamuoyuna bir lütuf gibi sunulması, Türkiye'yi tek taraflı fedakârlığa iten bir "Karşılıksız İmaj Diplomasisi"ne dönüşmektedir.

​Profesyonel diplomasinin temel taşı olan karşılıklılık (reciprocity) ilkesi [4], bu bilgilendirmede sistematik olarak göz ardı edilmektedir. Türkiye, iyi niyetini kanıtlama çabasındayken, Vatikan bu jestleri kabul edip meşruiyet kazanmakta, ancak kendi stratejik taleplerinden vazgeçmemektedir. Bu durum, Vatikan'a müzakere masasında üstünlük tanımaktadır.

​III. Tarihsel Revizyonizm ve Egemenlik Mücadelesi

​Papa'nın makamının tarihsel tarafsızlık kisvesi altında, Türkiye'nin ulusal kimliği açısından en kritik ve hassas konularda yaptığı açıklamalar, diyalog zeminini dinamitlemektedir.

​A. Ayasofya Kararına Karşı Egemenlik Savunması

​Ayasofya'nın cami statüsüne dönüştürülmesi kararına karşı Papa'nın sergilediği hayal kırıklığı veya tepki [6], Türkiye'nin kültürel ve tarihi mirası üzerindeki karar alma yetkisini uluslararası Hristiyan cemaatinin onayına tabi kılma girişimini ifade eder. Papa'nın bu karara tepki göstermesi, bir ülkenin kendi toprağı ve kültürel mirası üzerindeki egemenlik hakkına yönelik açık bir meydan okumadır.

​IV. Diplomatik Zafiyetin Zirvesi: Protokolde Ayin ve Kutsal Değerlerin Araçsallaştırılması

​Papa'nın Cumhurbaşkanlığı düzeyindeki ziyaretlerinde, karşılama protokolüne dair gerçekleşen ve haberlere yansıyan tartışmalı uygulamalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin seküler devlet yapısını ve ulusal egemenlik bilincini ciddi şekilde aşındırmaktadır.

​A. Yabancı Dini Ritüelin (Ayin/Kutsama) Devlet Protokolüne Dâhil Edilmesi

​Haberlere ve kamuoyuna yansıyan görüntülerde, karşılama sırasında Papa'nın makamına özgü ayin benzeri bir ritüel icra edilmiş, bu görüntülere yol açacak bir uygulama yapılmıştır. Bu durum, Anayasal teminat altındaki laiklik ilkesinin açıkça ihlali demektir. Bu eylem, uluslararası kamuoyuna, Papa'nın siyasi otoritenin üstünde "kutsama" yetkisine sahip olduğu gibi tehlikeli bir imaj sunmuş, devletin laik duruşunu zafiyete uğratmıştır.

​B. Müslümanların Kutsal İlahisinin Kullanılması: Manevi Değerin Trajik İhlali

​Bu yabancı ritüel imajına karşılık, protokolün Türk tarafında, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) ithafen söylenmiş bir ilahinin/kasidenin kullanılması ise, bir diplomasi hatasından çok, manevi bir trajedidir. Müslümanlar için en özel ve kutsal duyguları barındıran bir eserin, başka bir dinin liderini (Papa) onurlandırmak amacıyla kullanılması, o eserin kutsal amacını tahrif eder. Bu durum, protokolü hazırlayanların, manevi değerleri dahi yabancı bir gücü memnun etme uğruna feda edebileceği izlenimini pekiştirmiş ve ulusal kimlik hassasiyetlerini ihlal etmiştir.

​V. Stratejik Sonuç: Ulusal Duruş ve Risk Yönetimi

​Papa ziyaretleri, Türkiye için karşılıksız bir risk zinciri oluşturmaktadır. Bu süreçte görülen dört temel nüfuz operasyonu amacına karşı Türkiye Cumhuriyeti'nin uygulaması gereken tek geçerli strateji, şu temel ilkeler üzerine kurulmalıdır:

​Protokole Sıkı Sıkıya Bağlılık: Patrik'i yalnızca İstanbul Rum Cemaati Ruhani Lideri olarak tanımaktan sapmamak ve Papa'yı yalnızca Vatikan Devleti Başkanı sıfatıyla ağırlamak. Dini ritüellere (ayin, ilahi) kesinlikle izin verilmemesi ve seküler protokolün tavizsiz savunulması.

​Karşılıklılık İlkesinin Tavizsiz Uygulanması: Yapılan her jestin karşılığında, Batı'daki Türk ve Müslüman cemaatlerin hakları konusunda somut ve ölçülebilir adımlar talep etmek.

​Ulusal Egemenlikten Zerre Kadar Ödün Verilmemesi: Heybeliada ve Ayasofya gibi iç meselelerde dış baskıyı kesinlikle reddederek, Türkiye Cumhuriyeti'nin tartışılmaz karar alma yetkisini en üst düzeyde savunmak.

​Papa'nın makamı ve ziyaretleri, basit bir nezaket eylemi olarak değil, ulusal çıkarların en üst düzeyde savunulmasını gerektiren politik bir mücadele alanı olarak algılanmalı ve bu çerçevede profesyonel, ilkeli bir diplomatik yanıt geliştirilmelidir.

​FATMA YILDIZ

​KAYNAKLAR

​[1] Türkiye Cumhuriyeti. Lozan Barış Antlaşması. (İlgili maddeler: 40, 42 - Azınlıkların Korunması).

[2] T.C. Dışişleri Bakanlığı ve Kamuoyu Açıklamaları. Fener Rum Patriği Bartholomeos'un "Ekümenik" unvanına dair T.C. Hükümetinin resmi tanımı.

[3] T.C. Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı Resmi Görüşme Notları. Papa ziyaretleri ve Patrik ile görüşmelerdeki Heybeliada Ruhban Okulu talebinin sürekli gündeme gelmesi.

[4] Kissinger, Henry. (1994). Diplomacy. Simon & Schuster. (Karşılıklılık ilkesi ve uluslararası ilişkilerdeki önemi).

[5] Vatikan Basın Ofisi/Uluslararası Haber Kaynakları. Papa Franciscus'un 1915 olaylarına dair "soykırım" ifadesini kullandığı tarihlerdeki resmi açıklamaları.

[6] Uluslararası Medya ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Açıklamaları. Ayasofya'nın statü değişikliği sonrasında Papa Franciscus'un konuya dair yaptığı yorumlar.