Söz Uçar, Arşiv Kalır: Siyasetin Zikzakları
Tutarlılık mı, Takiyye mi?
Siyaset, zamanla değişen koşullara ve toplumsal dinamiklere göre evrilebilir. Ancak bu evrim, her zaman samimi bir fikir değişimiyle mi olur, yoksa çıkarların yön verdiği bir dönüşüm mü yaşanır? Dün “asla olmaz” denilenin bugün savunulması, halkın zihninde haklı bir sorgulama refleksi doğurur. Bu noktada temel soru şudur: Değişen fikir mi, değişen çıkar mı?
1974 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ’ın “Kendimle ters düşemem” diyerek kamuoyuna karşı sergilediği tutarlılık, dürüst siyasetin simgesi olarak hafızalara kazınmıştır. Bu söz, sadece bir kişisel duruş değil, aynı zamanda siyasal etik açısından da bir mihenk taşıdır. Benzer şekilde, merhum Necmettin Erbakan Hoca’nın söyleminde ve eyleminde tutarlılığı, onu dürüst siyasetin baş aktörü haline getirmiştir. Erbakan, hiçbir zaman dün başka, bugün başka konuşmamış; inandığı değerleri zamanın ruhuna teslim etmeden savunmuştur.
Ancak bu örneklerin karşısında, 2002 sonrası iktidara gelen bazı isimlerin “tevazu” söylemiyle halkın gönlünü kazanıp zamanla lüks yaşam tarzlarına yönelmesi, söylem-eylem farkının somut bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönüşüm, sadece bireysel tercihlerle açıklanamaz; aynı zamanda siyasal psikolojinin ve iktidar sosyolojisinin bir yansımasıdır.
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, iktidarı sonradan elde eden bireylerin “aşırı telafi davranışları” sergilemeye eğilimli olduğunu belirtir. Bu davranışlar, geçmişteki eksiklikleri veya aşağılanmışlık hissini telafi etme çabasıyla ortaya çıkar. Bugün tanık olduğumuz dönüşümler, Bourdieu’nün bu teorisinin canlı ve çarpıcı yansımalarıdır. Siyaset sahnesinde yükselen bazı figürlerin, geçmişteki mütevazı yaşamlarını unutarak gösterişli hayatlara yönelmesi, bu sosyolojik açıklamayla daha anlaşılır hale gelir.
Toplumun Görevi: Hafızayı Canlı Tutmak
Siyasetçiyi izlemek, sorgulamak ve gerektiğinde hatırlatmak halkın en temel görevlerinden biridir. Çünkü söz uçar, ama dijital arşiv kalır. Bugün bir siyasetçinin yıllar önceki konuşmasına birkaç tıklamayla ulaşmak mümkündür. Bu da halkın elindeki en güçlü denetim araçlarından biridir.
Kandırılmak istemiyorsak, sadece seçim dönemlerinde değil, her söylemde dikkatli olmalı; siyasetçilerin vaatlerini, tutumlarını ve davranışlarını sürekli izlemeliyiz. Siyasal zekâ, unutmak değil, hatırlamaktır. Unutan toplumlar, aynı hataları tekrar tekrar yaşar. Hatırlayan toplumlar ise siyasetçiye yön verir, onu denetler ve gerektiğinde hesap sorar.
Bu nedenle, birey olarak hafızamızı canlı tutmak, toplumsal sorumluluğumuzun bir parçasıdır. Siyasetin zikzaklarına karşı en güçlü silahımız, eleştirel düşünce ve dijital hafızadır. Çünkü gerçek demokrasiler, sadece sandıkta değil, her gün yaşanır.