SORUN SENDE DEĞİL GENÇ KARDEŞİM

SORUN SENDE DEĞİL GENÇ KARDEŞİM

Güzel ülkemiz gelişmekte olan ülkeler sınıfına dâhil olan ve genç nesli ile ön planda olan bir vasıftaydı. Vasıftaydı diyoruz çünkü git gide yaşlanan bir nüfus profilimiz var. Artık erken yaşlarda yapılan evlilikler neredeyse görülmemekte. Tabi bu da nüfusun hızlı bir şekilde yaşlanmasına sebep olmaktadır. Bu hızlı toplumsal evrilme bizim yaşadığımız coğrafya için pek memnuniyet verici bir gelişme değildir elbette ki. Çünkü henüz yeterli refah düzeyine kavuşamamış, asgari şartlarda hayatını idame ettirmeye çalışan halkımız ve ülkemiz böyle bir değişim ile yerinde saymaya devam edecek. Genç beyin takımları oluşturamadığımız müddetçe de muasır medeniyetler seviyesine asla kavuşamayacağız. Bu toplumsal değişimin altında yatan yüzlerce sebep sıralanabilir. Burada geleceğin mimarı olan ülkelerin ilerleme ve kalkınmasında gerekli beyin gücüne sahip gençlerimiz üzerinden bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. 

Üzerinde yaşadığımız topraklar tarımsal üretim, hayvancılık, sanayi, madencilik gibi birçok kalkınma aracının elverişli olarak kullanılabileceği özelliklere sahiptir. Ancak yazıktır ki liyakat ehillerine teslim edilememiş ve yanlış politikalar neticesi canım ülkemiz bugünkü ekonomik ve toplumsal buhranlara dûçar olmuştur. Bu buhranlara maruz kalan ve en çok etkilenen de hiç kuşkusuz genç neslimizdir. İlkokul ile başlayan eğitimimiz ailelerin de yönlendirmeleri ile üniversite ile perçinlenir. Genelde biz ebeveynler çocuklarımızın iyi bir meslek sahibi olarak müreffeh bir hayat yaşamasını isteriz. Bu sebeple de onların eğitimleri için gerekli olan özel dersler, dershaneler etütler vs.. tüm yollara başvururuz.  Okullar bitirirken çocuğumuzun tek düşüncesi vardır: Diploma sahibi olabilmek. Bu süreçte odaklandığı sınavlar harici çok fazla düşündüğü mesele yoktur. Sadece sınav odaklı bir çalışma da sadece diploma getirir. Ve neticesi kâğıt üzerinde yazılı bir meslek sahibi olur genç, olmak zorundadır. Çünkü bu toplumun kuralları bunu gerektirir. Mühendislik fakültesine giden bir gencimiz nasıl bir proje tasarlarım da ülkeme faydalı olabilirim diye düşünemez. Veyahut iktisat fakültesinde okuyan genç bu yanlış ekonomi politikalarına karşı “Faizsiz Ekonomik Düzen ve İslami İktisat Politikaları” üretmenin üzerinde durmaz hatta düşünemez bile. Hukuk Fakültesi okuyan genç hukukçu, “Adil Düzen” üzerine tezler sunmaz. Üniversitede verilen belli kalıpları ezberlemek, öğrenmek ve sınav kâğıdına bunları işlemek zorundadır çünkü. Üretmek isteyen gencimizde güzel ülkemizde beklediği değere kavuşamayacağını anladığında o kıymetli projesi-tasarımı ile ülke dışında eğitim almaya yönelir. 

Yeditepe Üniversite ve MAK Danışmanlık tarafından yapılan “Gençlik Araştırması” adlı rapor sonucu da bunu destekler nitelikte. Ülkesinde bir gelecek göremeyen gençlerimizin %76’sı daha iyi bir gelecek için yurt dışında yaşamayı hayal etmekte. Yine “Gençlerin en önemli sorunu nedir?” sorusuna verilen cevaplar %39 işsizlik ve istihdam, % 30 gelecek kaygısı oluyor. Üniversite mezunu gençlerimizin %78’i istihdam için kayırmacılık ve torpilin ön planda olduğu fikrine sahip. Yani bu araştırma bile kısaca gençlerin halet-i ruhiyelerini anlamak için yeterli düzeyde. Gencimiz geleceğinden emin olamadan adımını atamıyor. Üniversite mezunu olmak gayesi ile senelerini harcıyor ancak kendi mesleği ile ilgili iş imkanına sahip olamıyor. Mevcut sınav sistemleri içerisinde bocalayıp duruyor. Memur olmak önceleri çok mühim görülmez iken şimdilerde gencimizin son çıkış kapısı. Devlet kapısında bir yer edinebilmek adına senelerini KPSS sınavına ve türevlerine heder ediyor gencimiz. Seneler geçiyor ve gencimizin hayatı aynı seyrinde devam ediyor. Çünkü memuriyet de artık teşbih yerinde ise aslanın ağzında değil karnında. Sınavı başarı ile geçen mülakat engeline takılıyor. Zaten yalnızca senede 1 kere yapılan bir sınav için tekrar bir maraton başlıyor. Ve bu kısır döngü devam edip duruyor. Halbuki gencimiz istihdam olanağına sahip olsa ve sevdiği işi mesleği yapsa çok mutlu olacak ve toplumumuz da refah düzeyini yakalayacak. Çünkü genç kardeşim kariyerinde istediği hedefe ulaşınca aile kurma hedefini de hayatına alacak. Evet, artık gençlerimiz evliliğe de mesafeli. Bu aslında çok ciddi bir toplumsal sorun. Çünkü geleceğin devamı için gerekli nesil aileden teşkil eder. Lakin artık en son kısma bırakılan aile mefhumu ötelenerek önemsiz hale gelebiliyor. Aile kurmayı öncelemek isteyen genç kardeşim de ekonomik sorunlar ile karşılaşıyor. Evlilik masrafları, kira, fatura, ev iaşesi, çocuk masrafı liste uzar da gider. Haliyle bu listeyi çevreden gören gencimiz de zaten mesafeli olduğu evliliğe karşı negatif bir tutum takınıyor. 

Sözün özü genç kardeşim sorun sende değil sana dayatılan bu yanlış eğitim sistemi ve yanlış politikalarda. Şimdilerde senin iş beğenmediğini ve kolay yoldan para kazanmak hedefinde olduğunu söyleyen orta yaş kesim senin aldığım eğitimleri adeta hiçe saymakta. Önceleri yalnızca ilkokul-ortaokul düzeyinde eğitim almış olan kişilerin memur yapıldığı bir dönemde yaşayan kişilerin senin diploman üzerine diploma eklemeni, master-doktora eğitimini, yabancı dil düzeyinde başarılar elde etmeni hiçe saymaları oldukça ironik doğrusu. Bunun toplumsal en büyük sorunu da kuşaklar arası çatışmanın daha da belirgin hale gelmesi oluyor ne yazık ki. Orta yaş kesimimiz gencimizi tatminsizlik ile suçluyor, genç kardeşim de kendisini anlamayan bir orta kuşaktan şikâyetçi. Sözüm size genci yetiştiren neslimiz. Ülkemizin çarpık eğitim sisteminin çarkında ezilen gencimizi daha da büyük bir çıkmaza girdirmemeniz gerekir. Genç kardeşimizi yermek, eleştirmek yerine sorununa bir kulak kabartmanın, ne istediğini anlayabilmeye çalışmanın daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Toplumsal sağlığımız için hepimizin bu anlayış ve idrake ihtiyacı var. 

Selametle…