Seçimler ve Neo Milliyetçilik

Seçimler ve Neo Milliyetçilik

14 Mayıs seçimleriyle ortaya çıkan tabloya göre Türkiye, yeni bir milliyetçilik ideolojisiyle şekilleniyor.

Dinbazlık ve ırkçılık izdivacından (karışım) yeni bir “Türk Milliyetçiliği” doğdu. Adına da “Neo Milliyetçilik” denilmesi isabetli olacaktır.

Diyanet, din adamları, tarikatlar, cemaatler, dini gruplar, akademisyenler, entelektüeller, bilerek/bilmeyerek bu projeye destek oldu.

Irkçılar, ulusalcılar ve PKK, bu izdivaçta “Halay” ve “Şiddet” yöntemiyle toplumu da tezgahın içine alarak katkı sundu.

“Müslüman”, “muhafazakâr” ve “milli siyaset” iddiası üzerinden inşa edilen “Neo milliyetçilik” ideolojisi, ulusalcı ideolojiyle de bütünleşmiş durumdadır.

“Neo Milliyetçilik” projesinin mimarı R. T. Erdoğan olmasa da O’nun liderliğinde gerçekleştirildiği gün gibi aşikardır. Rotasını Batıdan Ortadoğu’ya çevirmesi, İhvan ve Hamas ile iş birliği, aslında Neo milliyetçiliğin alt yapısını oluşturmak amacıyla çok ustaca planlandığı artık açıkça görülmektedir.

Batı düşmanlığı ile demokrasi ve muasırlaşma projesi gerilerken, dinbazlık ve milliyetçiliğin de yüksek düzeye çıkması sağlanmıştır.

Çok iyi biliyoruz ki Dini; politikacıların, Siyaseti; din adamlarının yönlendirdiği bir toplumda uyanış, değişim, demokrasi ve muasırlaşmak mümkün değildir.

Aydınların ve mütefekkirlerin yok hükmünde olduğu, samimi ve ahlaklı dindarların korktuğu, dürüst ve bilge siyasetçilerin sindiği bir toplumda dinbazlık ve milliyetçiliğin egemen olması kaçınılmazdır.

Medeniyet, hürriyet ve hukuk devleti taleplerine karşı devleti ve milleti yücelterek “dik duruş” hamasetiyle set çekenler, Türkiye’yi demokrasiden bilerek ve kasten uzaklaştırdılar.

Böylece kurumsal ve toplumsal milliyetçiliğin kaldırım taşlarını döşediler. 

Halkın bu tezgâhı boşa çıkaracak bilinçten yoksun olması da projenin hayat bulmasına yol açmıştır. Hamaseti milliyetçilik, dinbazlığı dindarlık bilen bir toplumun söz konusu tezgâhı boşa çıkarması da beklenemezdi.

Açıkça belirtmeliyim ki ya hiç okumayan ya da okuduğunu anlamayan ve cehaleti bir yaşam biçimi olarak benimseyen Müslüman toplumların dini hassasiyeti dindarlık değil, dinbazlıktır.

Demokrasi ve özgürlük ancak evrensel insanlık değerlerinin, kimlik, çoğulculuk, hak, hukuk ve adaletin özümsenmesi ve hayat bulmasıyla gerçekleşebilir. Bu ilkelerin milliyetçilik ve dinbazlıkla bağdaşmadığı açıktır.

Bu nedenle öncelikle söz konusu ilkeler, algı yönetimi ile “devletin bekası” için bir tehdit ve tehlike haline getirildi ve toplumsal destek sağlandı.

PKK, Dış Güçler ve Batı düşmanlığı ile toplumsal destek sağlayan Neo milliyetçilerinin, Rusya ile doğrudan, PKK ile de dolaylı iş birliğinin sorun oluşturmaması dikkat çekicidir. 

Özellikle “Bağımsız Kürdistan” karşıtlığı noktasında PKK ile yürütülen iş birliği, Neo milliyetçiliğin bölgesel boyutunu da çok açık biçimde tanımlamaktadır.

Kürtlere ve Kürt meselesine yönelik sinsi politikaların da iş birlikçi din adamları, politikacılar ve Kürt iş insanlarıyla yürütüldüğü, ortaya çıkan iddialarla örtüşmektedir.

14 Mayıs seçimlerinde oluşan siyasi tablo, Neo milliyetçiliğin kurumsal ve siyasal bir ideoloji olarak yeni dönemde, siyaseti, dini ve toplumu biçimlendireceği ve bu çemberin dışında kalanların düşmanlaştırılacağı gözükmektedir.

Yeşil Sol Partisi ile parlamentoya giren bazı politikacıların da bu projeye katkı sunabilecekleri düşünülebilir.

Kanaatime göre, siyasal alanda ve TBMM’sinde HDP dışlanarak, düşmanlaştırılarak, bilinçli olarak terörize edilerek, gerektiğinde kapatılarak ve önümüzdeki Yerel seçimlere katılması engellenerek “Neo Milliyetçilik” ideolojisi daha da güçlendirilecektir.

Yeni krizlere hazırlıklı olmalıyız.

Abdulbaki Erdoğmuş