SAADET PARTİSİ'NİN KADROLARI

SAADET PARTİSİ'NİN KADROLARI

Bir kandırmacadır gidiyor:

“Saadet Partisi’nde kadro mu var ki, oy versinler.”

Böyle diyorlar!

İtiraf edelim ki, bizde onların dediği türden kadrolar yok.

Görev yaptığı makam ve mevkisini şahsi ranta çevirme derdinde olan kadrolar bizde yok. Önüne getirilen dosyaları rant sevdasıyla bekleten veya en öne çıkaran kadrolar bizde bulunmaz.

Ülkeye ve insanına en gerekli, onları insani yaşam seviyesine yükseltecek, ülkenin üretimini arttırıp kalkındıracak yatırımları arayıp bulup, hayata geçirme derdi yerine, çılgın, süper, “prestij arttırıcı” projeler üreterek, çılgın menfaatler devşirme peşinde olan kadrolar bizde yok.

Halkın seviyesi neyse kendi yaşamını ona uydurmak yerine, makam ve mevkiini güçlendirerek, egosunu uçurmaya çalışan, makam odalarını birer kaşane olarak her fırsatta yenileyen, saunasını, jakuzisini, aynayla kaplı fantezi odalarını, en lüksünden makam araçlarını dizi dizi kapısının önünde bekleten, eşine ayrı, çocuklarına ayrı makam araçları tahsis edip onları paşalar gibi yaşatan, burnundan kıl aldırmayan, halka karşı ceberrut, yukarıya karşı ise ayak yalayarak makamını güçlendiren kadrolar bizde bulunabilir mi?

İtiraf edelim ki, kaç yerde lüks konutu olduğunu kendisi bile hatırlamayan, yatak odalarını para kasaları ile dekore eden, para sayma makinalarını tabii ihtiyaç olarak kullanan kadrolarımız yok.

Kokaini pudra şekeri, esrarı kuvvet macunu, eroini uçan halı niyetine kullanan, bunların tedarik ve ticareti için süper vurgunlar ve soygunlar yapan kadrolar da yok.

Kendini krallar gibi uğurlayıp karşılatan, ayaklarını yalatan, “çok özel ihtiyaçları” için Rusya’ya, Ukrayna’ya sık sık kaldırılan uçaklarda demirbaş VİP yolcu olan, istismar aracı olarak kullandığı umre ziyaretlerini asla ihmal etmeyen kadroları da bizde bulamazsınız.

Rüşveti istihkaka açıktan dahil eden, vurgunu en tabii hakkı olarak gören, ihaleleri kendisinin himmet ve gelir kaynağı olarak görüp kullanan kadrolarımız yok.

Millete sabır ve tasarruf tavsiyeleri ve emirleri yayınlarken, kendisi ve yakınları lüksün ve şatafatın da üstüne çıkan yaşamlarını devam ettiren kadrolarımız yok.

Peki bizim kadromuz hiç mi yok?

Olur mu öyle şey?

50 yıl içinde toplam o da koalisyonlarla 3 yıla yakın ülkeyi yönetti Milli Görüş. Bu yıllara bakıldığında görülecektir ki:

Memleketimizin yetiştirdiği dürüst ve maharetli kadroların hemen hepsi bizim kadrolarımıza dahil olmuştur. Milli Görüş işbaşına geldiğinde, yetişmiş dürüst kadrolar nerede olursa olsun, hangi siyasi görüşte olursa olsun, mezhebine meşrebine bakmadan, liyakat ve ehliyet esasına göre göreve davet edilerek sorumluluk verilmiştir. İşte bu yetişmiş ehliyetli, liyakatli kadrolarla mesela ASELSAN gibi, TUSAŞ gibi, TEMSAN gibi, TAKSAN gibi, daha burada saymamızın mümkün olmadığı kuruluşlar kısa sürede kalkınmanın motoru olmuş, destanlar yazmıştır ve yıktırılmayanlar da halen yazmaya devam etmektedir. Bugün 94 ruhu diye belediyelerde efsane hizmetlerin kasdedildiği ve herkesin hasretle aradığı ruh işte bu kadrolarla oluşturulmuştu.

İşte bu ehliyetli, liyakatli kadrolar kısa süre içinde “Havuz sistemini” kurabilmiş, tefeciye, soyguncuya dur demeyi başarabilmiştir. Denk bütçe yaparak borçlanma ihtiyacını sıfırlayabilmiştir. İsçi, çifçi, sanayici, memur, emekli, küçük esnaf, velhasıl her kesim berekete kavuşmuştur. Prof. Dr. Osman Altuğ hocamızı arayın sorun, bu dediklerimiz yanlış mı?

Bu kadrolar, dış politikada bir efsane olan ve bugün hala, önü bu iktidar tarafından kesilmemiş olsaydı, dilden dile muhtemel getirileri sayılmakta olan D-8’i kurarak, barış merkezini inşa edebilmiştir.

Bizim kadrolarımız kendi ülkesine hizmet edememekten dolayı bugün içi yanarak dışarıya kaçmakta olan beyin göçünün fertleridir.

Zerre kadar abartımız var mı yok mu, geçen 50 seneye bakın görün. Bütün saydığımız bu kadroları toparlayıp memleketin hizmeti için çalıştıran motorun adı ise Milli Görüş’tür.

HEYBECİ KADROLAR

Üstün işi soygunsa, astın vurgun,

Para yok ise onlar bıkkın, yorgun!

Para görünce gözler çakmak, çakmak,

Olur mu heybe dolmadan çivi çakmak?

Ekrem Şama