ÖFKEYİ YÖNETME  VE  KONTROL ETME  YÖNTEMLERI

ÖFKEYİ YÖNETME  VE  KONTROL ETME  YÖNTEMLERI

Değerli takipçilerim ve okuyucularım öncelikle yoğun ilginize teşekkür  ederim bununla birlikte yapıcı yorumlarınızı  yazının  altına yazmanızı rica ederim.

Şimdi Sizinle öfkemizi doğru yönetme ve onu kontrol etme yöntemleri hakkındaki yazımı Sizlerle paylaşmak istedim;

Bilişsel Yöntemler: Öfke kontrolünde bilişsel yöntemler denince akla, zihinsel anlamlandırma süreçleri ve düşünceler gelmelidir.


Bilişsel Yeniden Yapılandırma: Bu strateji en basit anlamıyla düşünme tarzınızı deǧiştirmek demektir. Kızgın insanlar düşüncelerini küfrederek, baǧırıp çaǧırarak ifade etme eǧilimindedirler.


• Kızgın olduǧunuz zaman genellikle düşünceleriniz gerçeǧi yansıtmaktan çok, olayların abartılmış ve çarpıtılmış bir şekilde algılandıǧını yansıtır. Bu tür düşünceleri fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin. Örneǧin; kendi kendinize “Eyvah! Şimdi her şey mahvoldu!” gibi bir şey söylemek yerine, “Evet, çok can sıkıcı!


Neden kızdıǧımı çok iyi anlıyorum. Ama dünyanın sonu deǧil ve buna kızmam, bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Kızgınlıǧınızın hangi düşünceyle arttıǧını ya da azaldıǧını görün.


• Farkında olmadan çok sık kullandıǧımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan, “asla!” ya da “her zaman!” gibi sözcükleri zihninizde yakalamaya çalışın. “Bu asansör asla çalışmaz!” ya da “Zaten her zaman telefon etmeyi unutursun!” gibi cümleler sadece hatalı deǧildir; aynı zamanda kızgınlık duygunuzda haklı olduǧunuzu düşünmenize de yol açar ve siz durumla ilgili yargıyı vermiş olduǧunuzdan, problemin çözümüne de katkıda bulunmaz.
Örneǧin, randevularına sürekli olarak geç gelen bir arkadaşınız olduǧunu düşünelim. Hemen saldırmaya kalkmayın. Bunun yerine, neyi elde  etmek istediǧinizi, amacınızı düşünün. Sizin asıl istediǧiniz arkadaşınızın randevuya  sizinle  aynı saatte gelmesi deǧil mi? O halde “Her zaman geç kalırsın! Tanıdıǧım en sorumsuz ve kayıtsız kişisin!” gibi yargılardan kaçının. Bu tür cümleler sadece arkadaşınızı incitmeye ve onun da kızmasına yol açacaktır. Ancak sorunun çözümüne katkıda bulunmayacak, hatta ilişkiyi bozarak zorlaştıracaktır. Bunun yerine; eǧer bu arkadaşınız sizin için önemliyse, problemin ne olduǧunu ortaya koyup her ikiniz için de işe yarayacak bir çözüm yolu bulmaya çalışabilirsiniz. Kendinize; öfkelenmenin hiçbir şeyi çözmeyeceǧini, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olmayacaǧını, hatta daha da kötü hissedebileceǧinizi hatırlatın.
• Mantık öfkeyi yener, çünkü haklı bir nedene baǧlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiǧinizi hissettiǧinizde mantıǧınıza sıǧının. Yıllarca dünyayı ve karşılaştıǧı olayları belli bir bakış açısıyla deǧerlendiren birine, yeni bir anlamlandırma biçimi  kazandırmak  uzun  ve zorlayıcı bir çaba gerektirir. Sinirlendiǧinizde tepki vermeden önce 5 kere nefes alıp verin ya da içinizden 10’a kadar sayın. Bu arada olaya olumlu bakma konusunda kendinizi uyarın. Hem karşınızdaki kişiyi ya da kişileri kırmamış olursunuz, hem de kendinizi öfkenin zararlı etkilerinden korumuş olursunuz. “Öfkeyle kalkan, zararla oturur” sözü, bu yöntemin tarihinin ne kadar eski olduǧunu bize gösteriyor.


Tepki vermeden önce kendinize tanıyacaǧınız 15 saniyede hızlı bir deǧerlendirme yapabilirsiniz:
 Nerdeyim?
 Kimlerleyim?
 Neler oluyor?
 Zihnimden neler geçiyor?
 Olaya nasıl bir anlam verdim?
 Beklentilerim neler?
 Neler yapıyorum?
Günlük yaşamda, zamanı dondurup kendimizi deǧerlendirmemiz mümkün deǧil kuşkusuz. Ancak bu soruların tümünü olmasa bile, hiç deǧilse 2-3 tanesini kendimize sorabileceǧimiz 15 saniyelik bir mola, tepkilerimizi yumuşatacak ve daha az öfkeli olmamıza yardımcı olacaktır.

Problem Çözme:Sizi öfkelendiren bir durumla karşı karşıya olduǧunuzda, bunu sadece bir problem olarak düşünüp bir isim koymaya çalışabilirsiniz.
Isimlendirdiǧiniz problemi çözmeye çalışmak, ad koyamadıǧınız ve duygusal boyutu ile mantıksal boyutunu ayrıştıramadıǧınız bir sorunu çözmekten daha kolaydır.


Şimdi önce isim verme ve problemi tanıma sürecine bakalım:

1. Problemi Belirleme:
- Problem hakkında bilgi toplama,
- Problemi alt problemlere indirgeme,
- Problemin bir yönünü seçip somutlaştırma,
- “Bu neden bir problem?” sorusuna cevap arama,
- “Kimin için bir problem?” sorusu üzerinde düşünme,
- “Bu probleme benim katkım ne?” (Bu konunun problem olmasına nasıl bir katkıda bulundum?) sorusu üzerinde düşünme,
- “Başka kimin katkısı var?” (Bunun problem haline gelmesinde içten içe suçladıǧım birileri var mı, kimler?) sorusu üzerinde düşünme,
- “Ideal çözüm ne olurdu?” sorusuna cevap arama,
- “Nasıl bir sonuçla yetinebilirim?” sorusunu cevaplandırma.
Ilk aşamada bu sorular üzerinde düşünerek, detaylarıyla birlikte problemin farkına vardıktan sonra ikinci aşamaya geçilebilir. Bu aşamaların tümünü mümkünse yazarak yapmak çok yararlı olacaktır. Sorunun tümüyle üstesinden gelene kadar yazdıklarınızı atmayın ve özellikle deǧerlendirme aşamasında tekrar onlara göz atın.

2. Seçenek Listesi:
- Tüm seçenekleri sıralama: Aklınıza gelen ve çözüme yararı olabilecek tüm seçenekleri (saçma bile olsa) düşünün ve kaydedin.
- Listenize “kaçma” (görmezden gelme) seçeneǧini yazmayı unutmayın. Bu çok doǧal bir tepki ve sizin hakkınız.
- Kabullenme seçeneǧi de listenizde bulunması gereken alternatiflerden biri. Bazı sorunlar (özellikle sizin dışınızdaki insanların kişilikleriyle ilgili olanlar) çözülemeyebilir ve bu noktada durumu olduǧu gibi kabullenmek çok gerekli ve rahatlatıcı bir çözüm yolu olabilir.
- Tüm seçenekleri sıraladıǧınız yazılı bir listeniz olsun.


3. Plan Yapma:
- Seçenek listenizin tüm alternatiflerini inceleyin ve aklınıza yatan, içinize sinen bir tanesi üzerinde karar verin.
- “Karar verdiǧim seçeneǧi nasıl gerçekleştirebilirim?” sorusunu sorun kendinize ve buna verdiǧiniz cevapları yazın.
- Ihtiyaçlarınızın listesini çıkarın. “Bu sorunu, bu yolla çözmek için ne(lere) ihtiyacım var?” diye sorun kendinize ve ihtiyaçlarınızı sıralayın.
 - Plan yapma aşamasında karşılaşacaǧınız engelleri de tahmin etmeye çalışmak yararlı olacaktır. “Beni ne engelleyebilir?” sorusunu sorun kendinize ve engel olarak karşılaşma olasılıǧınız olan her noktayı yazın.
- Bunlardan sonra kendinize bir eylem planı oluşturun. Yapacaǧınız her şey, yazılı olarak, adım adım belirlenmiş olsun.


4. Deǧerlendirme:
- Planınızı uygulamaya başladıǧınız andan itibaren deǧerlendirme yapmanız yararlıdır. Arada durup “Durum ne yönde deǧişti?” sorusuna cevap arayın.
- Bulduǧunuz çözümün size neye mal olduǧunu kendinize sormanızda büyük yarar var. “Bana neye mal oldu? Kazançlarım, kayıplarım neler?” sorularına cevap bulmaya çalışın. Bu sorulara verdiǧiniz yanıtlar olumluysa planınızı uygulamayı sürdürebilirsiniz. Ancak size çok şeye mal olduǧuna ve kaybettirdiklerinin kazandırdıklarından çok olduǧuna karar verirseniz ikinci aşamaya geri dönüp, yeni bir çözüm yolu bulmakta yarar var demektir. Bu durumda yeni bir plan yapıp uygulamak uygun olabilir.
• Yaptıǧınız planı uygularken elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın, ama yanıtları hemen bulamıyor ve sonuca hemen ulaşamıyorsanız kendinizi cezalandırmayın. Eǧer soruna iyi niyetle yaklaşır, çabalar, “ya hep, ya hiç” tarzı düşünmez, elinizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ederseniz, sabrınızın taşma ihtimali de düşük olur.


• Bazen kızgınlık ve engellenmişlik duyguları, yaşamdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. “Her problemin bir çözümü vardır!” şeklindeki kültürel inançlarımız da, çözüm bulamadıǧımızda bu engellenmişlik duygularını artırır. Kızgınlık duyguları böyle durumlarda yaşanan doǧal ve saǧlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum, önce durumu deǧiştirip deǧiştiremeyeceǧimizi araştırmaktır.


Deǧiştirebileceǧimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir ve yukarıda anlatıldıǧı gibi bir planlamayla problem çözme teknikleri kullanılabilir. Deǧiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm üzerinde odaklaşmak yerine, en iyi strateji, sorunla yüzleşmek ve kabullenmektir.

Önerilerimizi Gerçek Hayattan Örneklendirelim:


• Zamanlama: Eǧer sevdiǧiniz biriyle belli konuları belli saatlerde konuşuyorsanız ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi deǧiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ve belki sadece zamanlama hatasından sinirleniyorsunuz ve tartışma çıkıyordur.
 
• Kaçınma: Eǧer babanızın televizyonda maç izlerken sinirli olması sizi de etkiliyor ve sinirlendiriyorsa, o saatte odanıza çekilin. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama öfkelenmemem için babamın baǧırıp çaǧırmaması lazım” demeyin. Konu şu anda bu deǧil. Konu kendinizi olabildiǧince sakin tutabilmeniz.


• Alternatifler bulma: Eǧer her hafta sonu arkadaşlarınızla buluşmaya giderken yoldaki trafik sizi engellenmişlik ve öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi iş edinin. Elinize bir harita alıp aynı yere farklı, belki daha uzun ama daha rahat, manzaralı, hoş bir yoldan gitmeyi ya da evden daha erken/geç çıkmayı deneyin.


Eğer Siz veya bir yakınınız öfke kontrol sorunu yaşıyorsa mutlaka bir uzmandan profesyonel yardım alınız. Bunun için 0544 724 3650 den bana da ulaşabilirsiniz. Çünkü bu yazımdaki bilgiler ve açıklamalar asla birebir terapi veya seans yerine geçmez.

Önerdiğim Kaynaklar:
(1) http://www.psc.uc.edu/sh/SH_Anger.htm [05.02.2001, Internet].
(2) Handling Anger http://www.counseling.swt.edu/handling_anger.ht m [31.10.2002, Internet].
(3) Coping with Anger http://usweb.usf.edu/counsel/self-hlp/anger.htm [5.09.2001, Internet].
(4) Türk Psikoloji Bülteni, 3 (7), 79-85. Öfke: O Sizi Kontrol Edeceǧine Siz Onu Kontrol Edin. http://www.psikolog.org.tr/bulten/yazilar/07_ofke
.htm