Kadın ve Kadının Allah Katındaki Değeri

Kadın ve Kadının Allah Katındaki Değeri

İslamî Evlilikte Kadına Karşı Olmaması Gereken Davranışlar

İslam dini, kadın ve erkeği Allah katında eşit sorumluluklara sahip bireyler olarak yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünneti, kadının onurunu, haklarını ve toplum içindeki yerini büyük bir özenlekorumuştur. Kadın, sadece bir eş ya da anne değil; bir birey, bir kul ve ümmetin temel taşıdır. Bu nedenle, İslamî evlilikte kadına karşı davranışlarda adalet, sevgi, saygı ve merhamet esastır.

Kadının Allah Katındaki Değeri

İslam’da kadın, yalnızca bir eş değil; bir kul, bir birey, bir anne ve toplumun yarısıdır. Kadın; şefkatin, merhametin, sabrın ve inceliğin temsilcisidir. Allah Teâlâ kadın ve erkeği aynı özden yaratmış, üstünlüğü takva ile belirlemiştir:

“Allah katında en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.”
— (Hucurât Suresi, 13. Ayet)

Kadınların haklarının korunması, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren önemsenmiştir. Cahiliye döneminde kız çocukları diri diri toprağa gömülürken, İslam bu zulmü kaldırmış, kız çocuklarına ve kadınlara saygınlık kazandırmıştır.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Sünnetinde Kadın ve Evlilik

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ’in hayatına baktığımızda, kadınlara karşı daima şefkatli, anlayışlı ve adaletli olduğunu görürüz. O, evliliği sadece bir akit değil, aynı zamanda bir merhamet ve güven bağı olarak tanımlamıştır.

Efendimiz buyurur:

“Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en hayırlı olanınızdır. Ben, kadınlarına karşı en hayırlı olanınızım.”
— (Tirmizî, Radâ, 11)

Peygamberimiz eşlerine asla kötü davranmamış, onların fikirlerine değer vermiş, ev işlerinde yardımcı olmuş ve asla zulmetmemiştir.

İslamî Evlilikte Kadına Karşı Olmaması Gereken Davranışlar

1. Eşinden Gelen Uygun Olmayan Davranışlar

İslam'da evlilik, sevgi ve merhamet temeli üzerine kuruludur. Kur’an bu durumu şöyle anlatır:

“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, olabilir ki, Allah sizin hoşlanmadığınız bir şeyde birçok hayır yaratmıştır.”
— (Nisâ Suresi, 19. Ayet)

Olmaması gereken bazı davranışlar şunlardır:

  • Fiziksel ya da psikolojik şiddet: Peygamberimiz asla hanımlarına el kaldırmamış, hatta bunu kınamıştır. Eşine bağırmak, aşağılama, kıyaslama ve alay etme gibi davranışlar da psikolojik şiddettir.

  • Hakkını vermemek: Kadının nafakası, giyimi, barınması, güvenliği kocasının sorumluluğundadır. Bunları ihmal etmek zulümdür.

  • Kıskançlığı bahaneyle baskı kurmak: Kıskançlık bahanesiyle kadını sosyal hayattan soyutlamak, ailesiyle görüşmesini yasaklamak İslamî değildir.

  • Sadakatsizlik ve ilgisizlik: Kadına sadakat borcu vardır. Zina, flört ya da duygusal ihanet hem haramdır hem kadının ruhsal dengesine zarar verir.

2. Kayınvalideden (Valideden) Gelen Uygun Olmayan Davranışlar

Kadın, evlenince yalnızca eşine değil, onun ailesine karşı da sorumluluk sahibidir. Ancak bu, kayınvalidenin gelinine baskı kurma hakkını vermez.

Olmaması gereken davranışlar:

  • Sürekli eleştiri ve kıyaslama: Kadının davranışları, kendi gençliğiyle veya başka gelinlerle kıyaslanmamalıdır.

  • Oğlunu kadının önünde kışkırtmak: Kadının eşiyle olan özel ilişkisine müdahale ederek huzuru bozmak, fitneye sebep olur.

  • Kadını evin hizmetçisi görmek: Gelin, kayınvalidenin hizmetkârı değil, ailenin bir ferdidir.

3. Görümceler (Kocanın Kız Kardeşleri) Tarafından Yapılan Uygunsuz Davranışlar

Görümcelerle iyi geçim aile içi huzur için önemlidir. Ancak bazı tutumlar sınırı aşabilir.

Uygunsuz davranış örnekleri:

  • Kıskançlık ve çekememezlik: Abilerini paylaşamama duygusuyla gelini dışlamak.

  • Sürekli dedikodu ve küçük düşürme: Kadının her hareketini ailesine aktarmak.

  • Ev içi huzursuzluk çıkarma: Özellikle maddi durumlar ya da çocuk terbiyesi üzerinden eleştiri yapmak.

4. Kadının Kendi Ailesinden Gelen Uygunsuz Davranışlar

Kadının ailesi de evlilikte dengeyi bozmamalıdır.

Uygunsuz davranışlar:

  • Evliliğe sürekli müdahale: Kadının kocasıyla yaşadığı her sıkıntıya doğrudan dahil olmak huzursuzluk yaratır.

  • Kocasına karşı doldurma: Sürekli “o zaten böyleydi”, “zaten sana layık değil” gibi ifadelerle aile bağlarını zayıflatmak.

  • Hediye, eşya, çocuk gibi konularda baskı yapmak: Maddi ya da manevi baskılar, kadını sıkıştırır, evliliği çatlatır.

Eşi ve Ailesi Tarafından Hakkı Yenen, Hor Görülen Erkekler Üzerine

1. Eşinin Kocasına Karşı Yapmaması Gereken Davranışlar

Kadınlar eşlerine karşı hem dinî hem ahlakî olarak saygılı, destekleyici ve anlayışlı davranmakla yükümlüdür. Kur’an-ı Kerim'de evlilik için şöyle buyrulur:

“Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.”
— (Bakara, 187. Ayet)

Elbise gibi yakın, koruyucu ve örtücü olmak gerekir. Dolayısıyla kadının kocasına karşı bazı davranışlardan kaçınması önemlidir.

Yapılmaması gerekenler:

  • Saygısız ve küçümseyici konuşmak: Erkeği sürekli eleştirmek, eksiklerini yüzüne vurmak ve başkalarının yanında küçük düşürmek kalp kırar.

  • Ailesiyle arasını bozmak: “Annen şöyle, kardeşin böyle” diyerek eşiyle kendi ailesi arasına duvar örmek, şeytanın işini kolaylaştırmaktır.

  • Kocasını başkalarıyla kıyaslamak: “Bak Ayşe’nin kocası ona şunu almış”, “Sen de biraz adam ol!” gibi sözler hem kırıcıdır hem evliliği zedeler.

  • Erkeği sadece maddi kaynak olarak görmek: Sadece para kazanmakla yükümlü görmek, manevî ihtiyaçlarını görmezden gelmek yanlıştır.

  • Erkekliğini zedelemek: Sinir anında "adam değilsin", "senin gibi koca mı olur?" gibi sözlerle erkeklik onuruna saldırmak, kalıcı yaralar açar.

2. Kayınvalideden ve Kayınpederden (Kadının Ailesi) Erkeğe Karşı Olmaması Gereken Davranışlar

Erkek damat olduğunda, kadının ailesi onu ailenin bir ferdi olarak görmeli; düşman değil, dost olarak kabul etmelidir.

Yapılmaması gereken davranışlar:

  • Kızını sürekli doldurmak: “Kendini ezdirme”, “o da kim oluyor” diyerek evliliği yönlendirmek.

  • Maddi olarak erkeği sıkıştırmak: Sürekli beklenti içinde olmak: “Şunu da al, şuraya da götür” gibi isteklerle zorlamak.

  • Evli çiftin özel hayatına karışmak: “Niye çocuk yapmıyorsunuz?”, “Kadının nerede çalışacağına sen karar veremezsin” gibi baskılar.

  • Kendilerini kızlarının üzerinde otorite olarak görmeleri: Erkek, eşini korumakla görevli iken ailesine karşı da sürekli ezilmek zorunda değildir.

3. Görümce veya Kadının Kardeşlerinden Gelen Uygunsuz Davranışlar

Gelin için erkeğin kardeşleri nasıl sınırlarını korumalıysa, damat için de eşinin kardeşleri öyle davranmalıdır.

Yapılmaması gerekenler:

  • Damatla alay etmek, dışlamak: "Bizim ailenin seviyesinde değil", "kız kardeşim daha iyisine layıktı" gibi laflar düşmanlığa neden olur.

  • Kendi ailelerini damada baskı olarak yansıtmak: “Bizde kadınlar çalışır, sen karışamazsın” gibi sert ifadeler kullanmak.

  • Damadı ailesinden uzaklaştırmaya çalışmak: Kendi aile bağlarını aşırı kutsayıp, erkeğin ailesini küçümsemek.

4. Günümüzde Erkeğin Üzerine Yüklenen Aşırı Sorumluluklar

Modern çağda erkeğe hem evin reisi, hem para kazanıcısı, hem duygusal destek, hem güçlü kalması gereken birey, hem eşine “romantik partner” olması gibi çok yönlü roller yüklenmiştir. Bu yük altında ezilen birçok erkek, sessizcepsikolojik baskı yaşamaktadır.

Halbuki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sade yaşar, eşine destek olur, sabırlı ve anlayışlı davranırdı. Ama erkekliğini dayatmaz, merhametiyle liderlik yapardı.

Erkeği de Anlamak, Yargılamadan Yaklaşmak

İslam’da sadece kadın değil, erkek de korunması gereken bir emanettir. Evlilikte iki taraf da saygı, anlayış ve merhametle davranmalıdır. Kadın eşini sevmeli ama ona hükmetmeye çalışmamalı, ailesi ise damadı ezmemelidir. Erkeğeverilen değer, evliliğin direncini belirler.

Çünkü "Erkek kadının kalesi, kadın erkeğin huzurudur."

Günümüz Nesli ve Evlilik Anlayışı

Bugünün genç nesli, teknolojiyle büyüyen, daha bireysel düşünen ve özgürlük kavramına daha bağlı bir yapıya sahiptir. Kadınlar artık eğitimli, çalışan, kendi kararlarını verebilen bireylerdir. Erkekler de bu yeni dengede kendilerinimaddî olarak yeterli hissetmeye çalışmakta, bu da ciddi bir stres oluşturabilmektedir.

1. Kadınların Maddî Beklentileri

Bazı kadınlar, evliliği yüksek düğünler, gösterişli takılar ve maddî güvenceye bağlayabiliyor. Bu da özellikle genç erkekleri evlilikten uzaklaştırmakta.

Oysa Peygamber Efendimiz’in evlilikleri son derece sade idi. Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın evliliğinde mehir, sadece bir zırh idi. Peygamberimiz, kızının düğününü mütevazı şekilde yapmış, israfı hoş görmemiştir.

2. Erkeklerin Maddî Yetersizlik Korkusu

Birçok genç erkek, "önce ev, araba, iş, kariyer, para" şartını yerine getirmeden evlenmek istemiyor. Bu da evliliği geciktiriyor. Ancak Allah, rızkı veren olduğunu şöyle bildirir:

“Eğer fakir iseler, Allah kendi lütfuyla onları zengin eder.”
— (Nûr Suresi, 32. Ayet)

Yani evlilik rızka engel değil, bilakis berekettir.

3. Evlilikte Aşırı Beklentiler ve Modern Kriterler

Bugünkü çiftler, ilişkilerde çok fazla beklenti içinde. Kusur aramak, mükemmeli istemek, sosyal medya ile kıyas yapmak, gerçekliği zedeliyor. Peygamber Efendimiz’in evlilik anlayışı ise fedakârlık, anlayış ve merhamet temelliydi.

Kadının ve Erkeğin Sınırlarını Aşan Beklentileri Dengelenmeli

  • Erkek, sadece maddî yükü değil, kadının manevî ihtiyaçlarını da karşılamayı sorumluluk bilmeli.

  • Kadın ise eşinden bir servet değil, adalet, sadakat ve sevgi beklemeli.

  • Taraflar birbirini "olduğu gibi" kabul etmeyi öğrenmeli.

  • Ailelerin evliliğe karışması da sınırlandırılmalı. Ne erkek annesine karşı pasif, ne kadın ailesine karşı aşırı bağımlı olmalı.

İslam’ın evlilik anlayışı; sade, şefkatli ve karşılıklı anlayışa dayalıdır. Kadının değeri, sadece “eş” ya da “anne” olduğu için değil, bir kul olduğu için yücedir. Günümüzde değişen şartlara rağmen, evliliğin ruhunu bozmadan, Peygamber Efendimiz’in sünnetine uygun bir şekilde yürütmek mümkündür. Bu da ancak israftan, kibirden, aşırı beklentilerden ve dünyevî hırslarımızdan uzaklaşarak olur.

Gerçek huzur, sadelikte, tevazuda ve Allah’a güvenerek kurulan evliliklerdedir.