Sözcü gazetesi yazarı ve Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli’nin yeni kitabı “Filistin Benimdir: Ortadoğu’nun Kanlı Tarihi” Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Uzun yıllardır üzerinde çalıştığı yeni kitabını Odatv’ye anlatan Hüsnü Mahalli, Filistin meselesinin dününü ve bugününü değerlendirdi. Türkiye’nin Filistin politikasının nasıl olmasını anlatan Mahalli, İsrail istihbarat servisi MOSSAD’ın “Kürt sorunuyla” yakından ilgilendiğini vurguladı. Mahalli, MOSSAD’ın Fırat’ın doğusunda çok etkin olduğunu söyledi. İşte Hüsnü Mahalli ile yapılan söyleşi: - Kitabınıza baktığımız zaman Filistin meselesinin dünü ve bugününü kapsamlı bir şekilde ele alıyorsunuz? Sizi bu kitabı yazmaya iten motivasyon neydi? Ben tam 43 yıldır gazeteciyim ve bölgemizdeki tüm savaşları, kargaşaları izledim, birçok ülkenin lideriyle konuştum ve onlarca bölgesel ve uluslararası zirveye katıldım ve her zaman Filistin ana gündem maddesi olmuştur. Filistin deyince yalnızca 27 bin kilometrekarelik Filistin’i değil bu coğrafyada son on bin yılda olup bitenlerden söz ediyoruz. Bunun dışında Filistin benim için bir vicdan meselesidir. Haksızlığa uğramış Filistin halkıyla dayanışma içinde ilkesel bir tavırdır. Vietnam’da emperyalist saldırıya karşı koyanlar Filistin’de bir samimiyet testiyle karşı karşıyadır. - Filistin ve İsrail arasında yaşanan veya iki halk arasında yaşanan sorunun esas kaynağı din mi, yoksa daha maddi temeller mi? Kavganın ağırlıklı olarak belki de tek nedeni din. Çok basit bir örnekle Rusya’da, Fransa’da, Etiyopya’da, Çin’de, Brezilya’da ya da dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Yahudiler durduk yerde neden bulundukları ülkeleri terk edip Filistin’e göç etmişler ya da hala ediyorlar. Bir düşünün; kışın eksi 30-40 derece olan Sibirya’yı bırakıp bir Yahudi, yazın artı 40-45 derece olan Filistin’de nasıl uyum sağlayacak? Ortada bir inanç konusu var. Yahudiler kendi inançlarına göre Filistin Allah tarafından onlara verilmiş. Yani Yahudi takvimine göre 5781 yıl önce. Filistin Hıristiyan ve Müslümanlar için de kutsaldır. Bu durumda 1,7 milyar Müslüman ve 2,2 milyar Hıristiyan Filistin’e gidip yerleşmelidir. İş Filistin’le de bitmiyor. Yahudiler “Nil’den Fırat ve Dicle’ye kadar hatta Kızıldeniz’den Akdeniz’e kadar bütün bölge bizimdir” diyor. Son zamanlarda Mekke ve Medine de bizimdir diyorlar. “TÜRKİYE HEP ÇELİŞKİLERLE HAREKET ETMİŞ” - Sizin de vurguladığınız gibi Filistin aslında sadece Filistinlilerin sorunu değil, birçok bölgesel ve küresel aktörün işin içinde olduğu bir sorun. Her devlet kendi menfaatine göre meseleye farklı bakıyor. Sizce Türkiye’nin Filistin’e bakış açısı nasıl olmalı? Batılı ülkeler Filistin sorununa daha çok bildik emperyalist çıkarlar bağlamında yaklaşıyor. Yani “petrol al silah ve mal sat” ilkesiyle hareket ediyor. Türkiye ise hep çelişkilerle hareket etmiş. İsrail’i tanıyan (1949) ilk Müslüman ülke olmuş, sonra da gelgitler yaşamış. 1950-1960 döneminde Ankara İsrail’le çok yoğun işbirliği yapmış. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan gibi onlarca Türkiyeli devrimci Filistin örgütlerine katılmış, İsrail’e karşı savaşmış ve bazıları şehit olmuştur. AKP dönemine gelince bu dönem de çok çelişkili. AKP başlangıçta İsrail ve Yahudi lobileriyle iyi geçinmiş sonra da birçok nedenden dolayı kavgalı olmuş. Mavi Marmara olayı somut bir örnek. Bu soruyla ilgili kitapta çok detay var. - Filistinlilere yapılan zulümlerden bahsedip de MOSSAD’dan söz etmemek olmaz. Kitapta da bahsediyorsunuz ayrıntılı bir şekilde. MOSSAD bu kadar etkili mi? Ne yazık ki evet etkili. Ama sorun M0SSAD’ın etkinliği değil, daha çok Arap ve Müslüman ülke yönetimlerinin ihanetidir. Bu tür iktidarların yönettiği ülkelerde doğal olarak MOSSAD çok kolay iş yapacaktır nitekim de yapıyor. Adamlar stratejik müttefik ABD’de bile casusluk faaliyetinde bulunuyorlar. - Mustafa Kemal Atatürk’ün veya genel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Filistin’e bakışı nasıldı? Bu soruyla ilgili kitapta oldukça uzun bir bölüm var. Mustafa Kemal Suriye, Libya ve Filistin’de savaşmıştır. Yani bu bölgeyi çok iyi bilmekteydi. Abdülhamitçi İslamcı yazarlar Filistin’in 1917’de kaybedilmesinde Mustafa Kemal’i suçlayacak kadar ileri giderler. Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk Filistin’e büyük bir ilgi gösterir ve Yahudilerin Filistin göçüne karşı çıkar. Sonraki dönemlerde Ankara’nın Filistin ve İsrail politikası daha çok Türkiye’nin ABD ile ittifak ilişkileri çerçevesinde devam etmiştir. Rahmetli Ecevit dönemi hariç. - Bir dönem Türkiye’de de çok tartışıldı “Kürt Yahudileri”; siz de kitapta MOSSAD’ın Kuzey Irak’taki Kürtlere “siz Kürt Yahudisisiniz” propagandası yaparak birçok Kürdü İsrail’e götürdüğünü söylüyorsunuz. Bu konuyu biraz açabilir misiniz? Kürt Yahudisi olduğu gibi Türk Yahudisi, Arap Yahudisi, Rus Yahudisi, Afganistan Yahudisi, Etiyopya Yahudisi ya da Arjantin Yahudisi var. Yahudilik bir ırk değil, Müslümanlık ve Hıristiyanlık gibi bir dindir. 1948’de kurulduğu ilk günlerden itibaren İsrail; Fırat ve Dicle’nin bulunduğu Suriye, Türkiye, İran ve Irak gibi dört önemli ülkeyi ilgilendiren Kürt sorununa özel ilgi göstermiş, Kürtlere yardım etmiş ve onları Filistinlilerin kovulduğu topraklara taşımıştır. Bugün bile MOSSAD’ın Fırat’ın doğusunda yoğun faaliyet içinde olduğu bilinmektedir. “KIBRIS BİRÇOK NEDENDEN DOLAY İSRAİL İÇİN ÇOK ÖNEMLİ” - Doğu Akdeniz’de zengin yeraltı kaynaklarının bulunmasından sonra Filistin meselesi de yeni boyut kazandı. Bir önceki Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Cihat Yaycı hem Filistin hem de İsrail ile Libya’yla yapılan anlaşmanın benzerinin yapılmasını savunuyor. Doğu Akdeniz’deki bu gelişmeler Filistin sorununu nasıl etkiler? Doğalgaz olmadan da Doğu Akdeniz tarih boyunca önemli bir bölge olmuştur. Gazla birlikte şimdi herkes bu bölgeye özel ilgi göstermektedir. Gaz; İsrail’le birlikte Kıbrıs, Mısır, Lübnan, Suriye ve Gazze’nin deniz sınırları içinde bulunuyor. Bu gazın çıkarılıp batıya taşınması hatta sağlıklı bir şekilde ilgili ülkelerde değerlendirilmesi için barış ortamı gerekmektedir. Türkiye’nin Libya’daki Sarraj hükümetiyle imzaladığı anlaşmaya karşılık Yunanistan gidip Mısır’la benzer bir anlaşma imzaladı. İki anlaşmanın belirlediği münhasır ekonomik bölgelerin sınırları çakışmaktadır. İsrail ya da Gazze ile imzalanmasından söz edilen anlaşmalar için de aynı durum geçerli. Kaldı ki Gazze, İsrail kuşatması altındadır ve İsrail’in Türkiye ile ilişkileri birçok nedenden dolayı çok kötü. Bunun için de İsrail gidip Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile askeri, siyasi ve ekonomik işbirliği anlaşmaları imzaladı. Benzer şeyi Mısır da yaptı. Kaldı ki Kıbrıs birçok nedenden dolay İsrail için çok önemlidir. Kitapta bu konu hakkında özel bir bölüm var. Özetle var olan koşullar ve veriler çerçevesinde Doğu Akdeniz’deki sorunlar yakın gelecekte çözülemeyecektir. Bunun için Başkan Trump Körfez ülkelerinin kral, sultan, emir ve şeyhlerini İsrail’le barıştırmaya çalışmaktadır. ABD’nin derdi bölge zenginliklerini ele geçirmek, İsrail’in güvenliğini sonsuza dek garanti altına almak ve sonunda kendi egemenliğini kurmaktır. Ama artık bu çok zor, çünkü Ruslar Suriye’deki deniz ve hava üsleriyle “burada artık biz de varız” diyorlar.