Eskiden Yeniye Düğün Modas

 Eskiden Yeniye Düğün Modası                        

Evlilik, iki karşı cinsin bir araya gelerek gerçekleştirdikleri nikah akdiyle kutsal bir bağ oluşturmasıyla olur. Buna nikah sözleşmesi denir. İslam hukukunda nikah, tarafların (veya kızın/kadının vekalet vermesiyle) ve şahitlerin bir arada akdedilen medeni bir sözleşmedir. İlla resmi bir memurun veya bir din adamının huzurunda yapılması şartı yoktur. Aranılan şartların gerçekleştiği her akit, sahihtir. Nikahta anne babanın izni ve çevreye duyurulması da esastır.

OSMANLI AİLE HUKUKUNDA NİKAH 

Osmanlı aile hukuku, İslam aile hukukunun 600 yıllık uygulaması ile meydana gelmiştir. Osmanlı'da nikahın önemi ve cemiyet hayatında oynadığı rol nedeniyle, erken dönemlerden itibaren bu sözleşme, rastgele biçimde akdedilmemiş, hukuki tarafını bilen ve önüne gelen evlilikte bunun gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleyen bir meslek adamının huzurunda kıyılmasına önem verilmiştir. Bu insan bazan bir hakim ya da naib, bir nevi noter kimi zaman da hakim kontrolünde bir din adamı olmuştur. Mahkemece tarafların evlenmelerine aykırı bir durum bulmadığı takdirde, tüm şartlar gerçekleşmişse nikah mahkeme defterlerine kaydedilirdi. Kadıya ulaşmakta zorlanan kırsal yerlerde kadı izni olmayan nikahlar kabul edilmiş, fakat hukuki olarak geçerliliği olmamıştır. Keza evlilikler devletin kontrolünden uzak, alım satım gibi hususi bir kuruluş değildi. Nikah töreninde evlenecek kız genellikle bir vekil tarafından temsil edilir, bir mehir tespit edilir ve iki kişinin şehadetinde nikah kıyılırdı. Resmi belgeye izinname denirdi. Mehir, bugün dahi Anadolu'nun bazı yörelerinde devam eden ve kızın ailesine verilen başlık veya kalını farklıdır. Mehir ve başlık birbirlerinden ayrı, çoğu kez yan yana yaşayan biri hukuki, diğeri sosyal iki ayrı kurumdur. Tanzimat sonrası siyasi, hukuki, sosyal, kültürel koşullar gereği devlet nikah akdi denetimi sağlamak amacıyla bir dizi önlem almış, bu meyanda kanunlar çıkartmıştır. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi, İslam ülkelerinde aile hukuku sahasında yapılan ilk büyük kanundur. 

İSLAM'DA DÜĞÜN MERASİMLERİ

İslam'da kadın-erkek münasebetleri bellidir. Çarşıda pazarda namahreme karşı nasıl davranması gerekiyorsa, düğünde, cenazede vb. hep birlikte hareket ederken de kurallara uygun şekilde yaşamamız gerekmektedir. Düğünlere gelince; düğüne (helal dairesinde) iştirak etmek vacip, hediye götürmek ya da maddi katkı sunmaksa sünnettir. İslam'da düğün yapılırken, ''İlla camide yapmak zorunda değilsiniz illa Kur'an okutmak zorunda da değilsiniz. Hz. Peygamber(sav) düğünlerde eğlence de yaptı. Ensar'dan bir düğün evinin önünden geçerken ''Niye bu evden bir ses gelmiyor, bu evde düğün yok mu, hani sevinç?'' deyip sevince ait şeyler söyledi. Ama netice itibariyle ölçüyü koydu.''[2] Hz. Peygamber(sav) "Nikâhı ilan edin, onu mescitlerde kıyın ve üzerine def çalın.''[3]Nikâhta haramla helali ayıran fark def ve sestir."[4] Hz. Peygamber ölçüyü koyduğu halde bir dönem İslami olsun diye düğünler cenaze merasimine çevrilmişti.  Dönemin hocaları ateşli vaazlar vermişler, düğünde Kur'an okutmayanı, camiide yapmayanı neredeyse 'kafir' ilan edeceklerdi. Fakat ne hikmetse çocukları büyüyüp evlilik çağına gelince... neyse!

ESKİ TÜRKLER'DE DÜĞÜN 

Türkler'de aile çok önemli bir unsur kabul edilmiştir. Aile kurumu bozulmuş, sosyal yapının lazım olan özelliklerini terk etmiş Türk boyları ne yazık ki zamanla çeşitli kültürler içinde erimiş, tarihten beri bulunan özelliklerini yitirmişlerdir. Türklerde düğün törenleri bir evladın kendi yuvasını kurmasında ilk adımdır. Evlilik için yapılan düğünlerden başka İslamiyet'i kabul etmekle birlikte sünnet merasimleri de düğün şeklinde yapılır olmuştur. Dolayısıyla sosyolojik bakımdan son derece mühim olan düğün, bununla birlikte eğlence kültürünün bir parçası, insanların güzel vakit geçirdiği şenlikler meydanlarına dönüşmekteydi. Düğünlerde şarkıların söylenir, oyunların oynanır, yemek ziyafetlerinin verilirdi. Toplumun her kesiminden insanın katılımıyla düğünler, Türk toplumunun birleştirici, kaynaştırıcı özelliğini göstermekteydi. Düğünlerde ata binmek, cirit oynamak, güreş yapmak gibi yarışmalar düzenlenir, rekabet içinde kardeşçe düğünler düzenlenir, geline de izlettirilirdi. 

OSMANLI'DA DÜĞÜN MERASİMLERİ 

Gelin hanım istendikten sonra, ifade ettiğimiz gibi Osmanlı'da evlenecek taraflar kadıya başvurur gerçekleştirilen akit ile gelinin hakları güvence altına alınır, israftan kaçınılması, bunun dinen caiz olmadığı şartı eklenen izinname alınır, düğün törenine geçilirdi. Eski Türklerdeki İslam'a uygun gelenekler Osmanlı düğün merasimlerinde de devam ederdi. Erkek tarafında hazırlıklar başlar, bir tellal vasıtasıyla düğün herkese duyurulurdu. Tüm civara davetçiler gönderilirdi. Damadı düğüne hazırlayan kişiye ''Sağdıç'' ya da ''Güveyi Vekili'' denirdi. 

Yöreye göre genelde pazartesi bazan Cuma öğleden sonra ''Bayrak dikme'' merasimi yapıldı. Bayrak dikilen evde ''Bayrak hayvanı'' kesilir, kazanlarca yemekler pişirilir, başka ikramlarla birlikte gelen davetliler ağırlanırdı. Öylece tanıdık tanımadık, yolda kalmış, misafir herkes düğüne iştirak ederdi. Salı günü gelin hamamı olur, giderleri damat tarafı karşılardı. Çarşamba öğleden sonra kınacılar gelin evine gider ve yemek faslından sonra kına gecesi yapılırdı. Kına türküleri söylenir, hem eğlenilir hem ağlanırdı. Perşembe günü gelin almaya gidilir, gelin alayı denilen büyük bir kalabalıkla ''Seymenler'' gelini damat evine getirirdi. Gelin geldikten sonra damat evinde yine eğlence yapılırdı. Gelin ''Bindallı'' vb. giyer yüzüne yeşil ve al örtü örtülürdü.  Gelinin yaşayan en büyük erkek mahremi geline ''Şal kuşağı'' bağlardı. Dönemin şartlarına, ailenin maddi durumuna göre özel olarak yaptırılan bir kuşaktı bu. Beşi bir yerde ile aynı kıymette olup gelinin başı sıkıştığında kullanması içindi, kimi zamanda kıymetli boncuklardan oluşurdu. Gelin alayı yola çıkar, ''Nahıl ağacı'' hazırlanır, gelinin çeyizi ile birlikte gelin ata biner ve yeni yuvasına doğru hareket ederdi. Zifaf gecesi iki rekat namaz kılınır, hayırlı nesiller için dua edilirdi  Cuma günü her yörede farklı isimle anılan salaya kadar yalnızca kadınlara özgü bir eğlence tertip edilir ve para ya da çeşitli hediyeler geline takdim edilirdi. Günümüzde de devam eden kapı bastırma, saçı saçma, testi kırma, geline tatlı yedirme, kucağına çocuk verme, damadın ayakkabısını saklama, sırtına vurma, yüz görümlüğü vb. düğün adetlerinden sadece birkaçı. 

Düğünlerde silah atılması adeti nedeniyle düğün ve eğlence esnasında bazan yaralanmalara ve hatta ölümlere sebep olabilmekteydi. Bundan mütevellit 19. yüzyılda  Osmanlı toplumunda da yaşanmış ve konu Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye‟ye kadar intikal etmiştir. Konu burada görüşülerek, ''âdet hükmüne girmek ve bu madde tehlikeli şey bulunmak hasebiyle'' topluluklarda tüfek ve silah atılması men edilmiştir. Buna rağmen eğer silahla ateş açmaya cüret eden olursa 6 ay süreyle prangaya vurulacak, şayet ölüme sebebiyet vermişse katil muamelesi görecek, gerekli ceza tatbik edilecekti, Padişah'ın emriyle Takvim-i Vekayi'de de yayınlanmıştır.[5] Düğünlerde silah atılmamasıyla alakalı pek çok emirname yayınlanmıştır. 

CUMHURİYET SONRASI DÜĞÜNLER YAPISINI KORUYABİLDİ Mİ? 

Cumhuriyet dönemi düğün gelenekleri kısmen devam etmiş olmasına karşın 1930'lardan itibaren Batı tarzı düğünler başladı ve 80'li yıllara kadar Batı tarzı salon düğünleri dediğimiz düğün merasimleri büyükşehirlerde adet haline geldi. Pek çok masrafın yapıldığı, lakin kimsenin pek de bir şey anlamadığı tabiri caizse ''Ne İsa'ya ne Musa'ya yaranılmayan'' orta direğin yerin yedi kat altında kiralanan salonda, yüksek sesli  müzik eşliğinde, kadın erkek karşılıklı oyun, dans gibi etkinliklerin yapıldığı birkaç saatlik 'eğlencelerdi'. 

Günümüzde bazı kırsal kesimlerde gelenek ve görenekler yaşatılmaya çalışılıyor, ama modernizmin etkisiyle kırsal ve kentlerde modern düğünler yapılmaktadır. 80-90'lı yıllarda İslami düğün dediğimiz haremlik selamlık düğünler yapılmaya başlandı. Başta ifade ettiğimiz gibi hâlâ tam olarak İslami bir düğün modeli oluşmamıştır. Sosyo-ekonomik ve kültürel şartlar buna pek de müsaade edememektedir. Umarız bu konuda hassas girişimciler çıkar, İslam'a, örf adetlerimize ve her bütçeye uygun düğün modeli geliştirilir zamanla...

GÜNÜMÜZ VE SON MODA 'YENİ TREND DÜĞÜNLER'

Günümüzde düğünler ise ne örf, adete göre ne de tam bir modern düğün şeklindedir. Maddi durumu olmayanlar salon tutamazken, durumu iyi kişiler abartarak su gibi para harcayıp israf üstüne israf yapmaktadır. Olay o kadar mübalağa edilmiş ki kına gecelerine artık damat bey de katılmaya başlamıştır, hatta öyle ki kadın erkekli kına geceleri dahi yapılmaktadır. Görgüsüzlüğün zirve yaptığı düğünlerde İslami hassasiyeti olan insanların bile kılık kıyafetten, yeme içme, oyun eğlence anlayışı düğünlerde rafa kalkmakta, ''Bir kere evleniliyor'' denilerek hem maddi israf yapılırken hem de İslami hassasiyetler çiğnenmektedir. Salgın öncesi düğünlerin çoğu ne İslam'a uymakta ne de gelenek göreneğe uymaktaydı. Gençler ise birkaç arkadaşı ile parti tarzında ilginç bir mekanda ya da deniz kenarında veya sadece nikah kıyıp doğru balayına gitmekteler. Düğün masrafları o kadar arttı ki evlilik yaşı erkeklerde ortalama 30-35 kızlarda 25-30 aralığındadır. Nohut oda bakla sofadan, bir çok mobilya, beyaz eşya, iğneden ipliğe her şeyin alınması lazım gelen eşya isteği nedeniyle düğün zorlaşmaktadır. Erkekler artan ekonomik koşullar karşısında artık çalışmayan kızla evlenmeyi çok da tercih etmiyorlar. Annelerse kızını ''Koca eline bakmasın'' diye yetiştiriyor, en küçük bir tartışmada taraflar kendini mahkeme salonlarında bulmaktalar. Damadın gücü dışında takı istemek, düğün masrafı, mobilya, beyaz eşya, balayı derken gençler evlenmek istemiyor. Birde eş kriterleri var ki ona hiç girmeyelim, başlı başına bir dosya konusu!..

SALGIN SONRASI NİKAH MERASİMLERİ

Salgınla birlikte daha çok kır düğünleri, İstanbul'da yatta, yalnızca samimi arkadaşların davet edildiği 5-10 kişilik mikro  düğünler ve sadece belediyede nikah merasimi şeklinde düğünler yapılmaya başlamıştır. Dünkü düğünler meşakkatli olsada, israflı olmuyor, ayrıca zenginin, yoksulun düğünü arasında fark olmuyor, imece usulü ile yoksulun düğününe herkes yardımcı oluyor, devlet de kolaylaştırıyordu. Şimdiyse tam aksi hükûmetlerin batı yanlısı ekonomik, sosyal politikaları evliliği bizzat zorlaştırmakta...

Velhasıl evlilik sünnettir ve evliliği kolaylaştırmak lazımdır. Hayırlı bir nesil için gençler ersin muradına biz çıkalım kerevetine.

Selam ve dua ile...

Kaynak:  [1] Kaynak: M. Akif Aydın ''OSMANLI HUKUKUNDA NİKAH AKİTLERİ''

               [2] Muhammede Emin Yıldırım

               [3]Tirmizî, Nikâh 6. 

               [4]Tirmizî, Nikâh 6; Nesâî, Nikâh 72. 

               [5] Takvim-i Vekayi, Def‟a: 250) 

Maaile Dergisi 58. sayı