ESED’İ YENME DERDİ



 

Nihayet açıklandı.

“Türkiye’nin Esed’i yenmek gibi bir derdi yoktur!”

Olamaz da zaten. Bizim Suriye ile bir derdimiz zaten yoktu ki. Esed ile veya Suriye ile bir derdimizin olmadığını bir karış çocuk dahil, herkes biliyordu. Yukarıdaki cümleyi söyleyen de biliyordu. Biliyordu ama bir inat uğruna, bir kör bakış uğruna başka cümleler kuruyordu:

“Bir an önce gitmelidir, üç ay dayanamaz!”

“Eli kanlı katil!”

“Bunun babası da böyleydi!”

“Ey Batı, ey Amerika, Suriye’de petrol yok diye mi müdahale etmiyorsunuz?”

“Eğittik, donattık, onlar halledecekler!”

Benzeri söylemler 12 yıldır ifade ediliyor, olanlar oluyordu.

“Bizim Esed’i yenmek gibi bir derdimiz yoktur!” dedi.

Yeni dedi.

Bu cümleyi 12 sene önce söyleyip gereğini yapsaydı neler olurdu?

Emevi Camii’nde Cuma kılınabilirdi ama kardeşçe, el ele, aynı safta. Sömürgeci sırtlanlar bölgeye gelemezdi. Onları davet eden de olmazdı. Yüzbinlerce Müslüman kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar öldürülmezdi. Onbinlerce tecavüz olayı yaşanmazdı. Haneler, köyler, mahalleler, şehirler, bölgeler boşaltılmazdı. Milyonlarca Müslüman’a yurdunu yuvasını terk ettirip, sefalete ve felakete sürüklenmezdi. Sınırlarımız yol geçen hanına dönmez, yüzmilyarlarca dolar servetimiz muhacir barındırmak için değil, ülkemizin kalkınması için harcanırdı.

Bu cümleyi 12 sene önce söyleyip gereğini yapsaydı neler olurdu?

Denizler Müslüman cesetleri ile doldurulmazdı. Balıklar Müslüman etiyle doyurulmazdı. Suriye harabe haline gelmezdi. Binlerce yıllık tarihi miras paramparça olmazdı. Suriye’nin zenginlik kaynakları soyulup sırtlanlar yurduna götürülmezdi. Binlerce cami, mescit, bina, bayındırlık eseri, altyapı tahrip edilmezdi.

Bu cümleyi 12 sene önce söyleyip gereğini yapsaydı neler olurdu?

Süleyman Şah türbemiz kardeşlik nişanesi olarak yerinde durur, tarihi haklarımız baki kalırdı. Bin kilometrelik sınırımız kardeşliğimizin şahidi olurdu. Amerika ve diğer yabancı ülkeler ve onların kurduğu terör örgütleri Suriye’ye giremezdi. PKK’nın uzantısı örgütler kurulup Suriye’de mekan tutamazdı. Sırtlanlar onbinlerce TIR dolusu ağır silahları bölgeye sokup böğrümüze dayayamazdı. Mehmetçik bölgeye ancak dostluk, kardeşlik ve yardımlaşma amacıyla girerdi. Binlerce askerimiz şehit olmazdı. Sırtlan sürüleri ile mücadeleye giriştiğimiz Akdeniz’de güçlü bir müttefikimiz olurdu. İsrail’in bayrağına rüzgar taşımak zorunda olmazdık.

Bu cümleyi 12 sene önce söyleyip gereğini yapsaydı neler olurdu?

Erbakan Hocamızın ve Milli Görüş’ün onlarca sene önceden ifade ettiği Türkiyemizin aleyhine olan gelişmeler yaşanmazdı. İslam Birliği için altyapı hazırlanabilir, petrol, enerji kaynakları, stratejik madenler, stratejik geçitler Müslümanların inisiyatifi ile yönetilebilir, sırtlanların nefesleri kontrol edilebilecek durumda olunurdu. Batasıca batıl medya gücü kullanılarak Milli Görüş “Esetçilikle” ve “düşmanla işbirliği yapmakla” suçlanıp iftira bombardımanına tutulmaz, insanların kafaları bulandırılmazdı.

Kör bir dert olan “Esed’i yenme derdi” beyinlerine çivi gibi çakıldı. Hem de BOP uğruna. 12 yıldır Müslümanlar bu dert yüzünden büyük felaketlere uğradı. Büyük sarsıntılar geçirdi. Milyonlarca Müslüman mahvoldu. Bunlara mı yanalım, böyle bir derdinin olmadığını ancak 12 yıldan sonra açıklayanlar sırtlarına yüklendikleri bu korkunç veballerden kurtulabilecekler mi, bu vebali yüklenenler bizim kardeşlerimiz idi, bu kardeşlerimizin iki dünyalarının da harap olmasına mı yanalım? İftiralar atarak ve bunu korkunç medya gücü ile köpürtüp insanların zihnini bulandırarak gerilettikleri İslam Birliği gibi “iyilik hareketlerinin” durumuna mı yanalım?

“Esed’i yenmek” gibi bir derdimiz zaten yoktu.

12 yıl sonra bu itiraf geldi. Şam, Halep, Hama, Humus ve bütün Suriye harap olduktan sonra itiraf edildi.

Bari artık bu itirafın gereklerini yapsınlar. Yapsınlar ki, biz de destek olalım!

Bari giderayak bu olumlu adımları atsınlar!

SİLİNDİR ETKİSİ

Müslüman’la savaş bir kanlı oyun;

Yıkar, etkisi silindirlik olur.

Allah’ı dinleyin, Kur'an'a uyun,

Ayrılıkları silin, dirlik olur!..

Ekrem Şama