DOĞU TÜRKİSTAN MI? DOĞU PERİNÇEK Mİ?

Bana göre dünyanın en önemli problemlerinden biri, Doğu Türkistan ya da başka bir adıyla Uygur Türkleri meselesidir. Doğu Türkistan’ın kuruluşu, tarih olarak milattan önceye kadar dayanmaktadır. Tarih boyunca Doğu Türkistan, bir yandan Rusya diğer yandan da Çin’in baskısıyla karşı karşıya kalmış ve yaşam mücadelesine zorlu şartlarda devam etmiştir. Ancak 1949 yılından itibaren Doğu Türkistan, Çin Komünist Partisi’nin başındaki Mao hâkimiyetine girmiştir.

Uygur Türkleri, yaşadıkları bu coğrafi alanda çeşitli mücadeleler vermiş ve varlıklarını günümüze kadar sürdürmüştür. Yaşanan problemlerin sebebi, temel insan haklarının ihlal edilmesidir. Yani Çin, Uygur Türklerine karşı kamplar kurarak insanları burada toplamış, halkın Müslüman olması nedeniyle dini yaşamlarını kısıtlamış ve hatta onlara karşı asimilasyon politikası uygulamıştır. Ancak bu asimilasyon politikası halen sistematik bir şekilde devam etmektedir.

Ülkemizdeki siyasetçilerin bir kısmı bu zulme tepki gösterirken, bir kısmı da maalesef ses çıkarmamaktadır. Cumhur İttifakının ortağı ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de Uygur Türklerini “teröristlikle” suçlamaktadır. İdeolojik bir yaklaşım olmalı ki Perinçek, arada bir Maocu olduğunu hatırlıyor ve hem Türk hem de Müslüman olan bu insanlara iftira atıyor. Nasıl bir hukukçu ki Uygur Türklerine terörist diyebiliyor?

Doğu Perinçek’in kasılarak söylediği “Türk yargısı son 50 yılın altın devrini yaşıyor” söyleminin ne kadar boş olduğunu varın siz düşünün. Bu zihniyete sahip bir insanın, akli melekeleri kontrol edilmeli ve televizyonlara dahi çıkarılmamalıdır. Cumhur İttifakına yani hem Ak Parti’ye hem de MHP’ye akıl verdiğini söyleyerek televizyonlarda konuşması, bu ittifakta karşılık buluyor ki eleştiri ihtiyacı dahi hissedilmiyor. En basit meselelerde bile konuşan Ak Parti’nin ve onun ortağı MHP’nin sesi dahi çıkmıyor.

Doğu Perinçek’in 1991 yılında PKK’nın Lübnan’da bulunan Beka Vadisi kampına yaptığı ziyarete ve Apodan aldığı gelincik çiçeğine bakmadan fütursuzca insanlara iftira atması tam bir aymazlık örneğidir. Üstelik bu durumu bir TV programında “Ben onu (Apoyu) teslim almaya gittim” derken, başka bir programda “Ben gazeteciydim. Gazeteci olarak görüştüm” dedi. “Bana gelincik toplayıp verdi ne yapsaydım” diyerek de Apodan aldığı gelincik çiçeğini savundu. Doğu Perinçek’in sık sık fikir değiştirmesine alıştık artık.

Aydınlık Gazetesi eski yazarı Halil Berktay, vermiş olduğu bir röportajda şöyle demiştir: “Doğu Perinçek, 1980'lerin ikinci yarısından sonra Türkiye'de devrimci bir krizin olduğunu kanıtlamak için PKK'nın varlığına başvurdu. Bu yüzden PKK'nın gücünü abarttı ve göklere çıkardı. Sadece Maocu hareketin çöplüğünün horozu olarak kalmakla yetinmedi ‘ben acaba daha büyük bir çöplüğün horozu olabilir miyim’ diyerek Abdullah Öcalan'la ittifak aradı. Sen on yıllar boyu bir ideolojiyi savunacaksın, ‘Kemalizm Türkiye'de bitmiştir’ diye yazılar yazacaksın ondan sonra 180 derece çark edeceksin, orduyu göreve çağıracaksın.”

27 Ekim 2019 tarihinde Suriçi Buluşmaları’nda konuşan Doğu Perinçek, 28 Şubat süreci ve Rahmetli Erbakan ile ilgili yaptığı açıklamalarda ise şöyle demiştir: “Erbakan ile çok iyi dostluğumuz vardı. Büyük bir vatanseverdi. 28 Şubat, Tansu Çiller ve FETÖ’ye karşı yapıldı, Erbakan’a karşı değildi. Erbakan’ın tasfiyesi Türkiye açısından zararlı olmuştur. 15-16 Temmuz darbenin bastırılması da 28 Şubat’ın devamıydı. Türkiye tarikatlar, cemaatler ülkesi olmasın diye yapıldı. Ağalığın, beyliğin sosyal temelleriyle kaldırılmasıdır. Devrim Kanunlarından korkacak bir şey yok.”

Bu açıklamayla 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan darbeyi masum göstermek başlı başına fecaattir. Muhafazakâr olduğunu iddia eden ve darbeleri reddeden bir parti bu açıklamaları yapan bir kişiyle nasıl ittifak yapabilir ki? Hele ki bu parti bir de iktidarda olursa siyaset bakımından bana göre daha da sıkıntılı bir durumdur. Doğu Perinçek başka bir açıklamasında, “AKP bizim mevzimize geldi ve hayatımın en güzel dönemlerini yaşıyorum” diyerek iktidar ortağı olduğunu pekiştirmiştir.

Daha birçok örnek vermek mümkündür. 140journos ekibinin hazırlamış olduğu “Kısmen İktidar” belgeselinde Cumhur İttifakı’nı desteklediğini söyleyen Doğu Perinçek, “AKP’nin müttefikiyiz. İktidarı desteklemiyoruz. Tayyip Erdoğan bizi destekliyor. Aynı gemideyiz. Onlar gemiyi yönetiyor biz Rota çiziyoruz” demiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Vatan Partisi’nin bulunduğu milli kuvvetlerin tarafına geçtiğini söyleyen Doğu Perinçek, “Şu anda Türkiye’de Vatan Partisi’nden sonra en milli olan AKP ve MHP’dir” demiştir.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Çankırı İl Kongresi'nde “Sizin geminizin dümeninde küçük ortak oturuyor. Rotayı en küçük ortak çiziyor” demiş ve kendisine “Siz bu gemiden indiniz” diyenlere de “Küçük ortağın rotasını çizdiği bu gemiye hiçbir zaman binmedik. Biz esnafla, çiftçiyle aynı gemideyiz” diyerek Perinçek’in söylemlerini tamamen reddetmiştir. Perinçek, en son İYİ Parti grup toplantısında Genel Başkan Meral Akşener tarafından kürsüye davet edilen Doğu Türkistanlı Nursiman Abduraşid’e, HaberTürk Televizyonu’nda “terör örgütünün militanı” diyerek hadsizliğini bir kez daha belli etmiştir.

CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’ni hainlikle suçlayacak kadar şirazeden çıkmış bir siyasetçi, nasıl olur da iktidar ortağı olur?  İktidara nasıl yön verir? Varın gerisini siz düşünün. Ancak Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan zulmü kimse basitleştiremez. Hem soydaşlarımıza hem de dindaşlarımıza yapılan bu soykırımı lanetlemek insan olan herkesin görevidir. Müslüman olmayan ülkeler bu zulmü kınarken, İslam dünyasından ve Türk dünyasından sadece cılız sesler çıkıyor. Ülkemizdeki siyasetçiler, özellikle iktidar ve ortağı artık karar vermeli, Doğu Türkistan mı? Doğu Perinçek mi? Unutmamalıyız ki “Zulme rıza zulümdür, küfre rıza küfürdür.”  Hz. Muhammed (s.a.v) ise “Küfür devam eder, zulüm devam etmez” demiştir.