DİJİTAL VATANDAŞLIK VE TEKNOKRAT HÜKÜMET

DİJİTAL VATANDAŞLIK VE TEKNOKRAT HÜKÜMET

Dijital vatandaş olduğumuzun farkında mısınız? “Nerden çıkarıyorsunuz?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. HES KODU ile dijital vatandaşlığa geçmiş durumdayız. Artık özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. 

Farklı internet sitelerinde dijital vatandaşlığı şu şekilde izah etmektedir;

“Teknolojinin gelişmesi ile resmi işlemler, sosyal iletişim, eğitim, üretim gibi alanlarda bilgi teknolojilerini uygun ve doğru kullanma becerisine sahip kişiler bütününü ifade etmektedir.”

 Bu tanım teknolojiyi iyi kullanan insanın dijital vatandaş olduğunu ifade etmektedir. Oysa benim ifade etmek istediğim, yapay zekâ tarafından yaptığı her işlemi ve her fiili hareketi takip edilen ve köleleştirilen insan. Çin hükümetinin 2014 yılında başlattığı ve 2020 yılında uygulamaya koymaya düşündüğü toplumun davranışlarını gözetleyip vatandaşları ‘sosyal Kredi’lerine göre sıralayan devasa bir sıralama sistemi kuruyor. Bankalardan kredi alabilmek için nasıl bir puanlama sistemi varsa, Cin, kişinin davranışlarını takip edip, sosyal puan veren bir sistemi hayata geçirmeye çalışıyor. Bu sistemin bütün dünyaya dağılacağını, Covit19 virüsünün buna öncülük yapacağını düşünüyorum. 

  Yapay zekanın yönettiği bir ülke ancak teknokrat bir hükümetle yönetilir. Dünya teknokrasiye doğru gidiyor olabilir mi? Wikipedi’ye göre Teknokrasi; “bütün karar verme süreçlerinin teknik uzmanların ellerinde olduğu bir yönetim şeklidir. Yönetim kademelerinde sadece bilgi, deneyim ve yetenek sahibi bilim insanları, mühendisler ve teknolojistler yer alır.” Siyasetçilerin yerini mühendisler alabilir mi? Buna kesin olarak “evet” diyemem ama görünen o ki, dünyanın böyle bir yapılanmaya doğru yavaş yavaş kaydığını düşünüyorum.

Teknokrasi taslağını ilk önce 1912 yılında Amerikalı iktisatçı, sosyolog ve akademisyen Thorstein Veblen öne sürdü. Veblen’e göre, canlı ve cansız tüm karmaşık sistemlerin denetlenmesi ve yönetilmesini inceleyen bilim dalı sibernetik sistemlere hâkim olan mühendislerin devleti yönetmeleri gerekir. 

Bu düşünce, daha çok Büyük Bunalım’ın egemen olduğu 1929 sonrasında zemin bulmuştur; günümüzde ise Tunus'ta Arap Baharı ile devrilen hükûmetin yerine kurulmuş yönetimde görülmektedir. Bu durum pandemi salgınıyla beraber yeni dünya düzeninde yerini alır mı? 

Bekleyip, göreceğiz…