Bir kez daha Hz. Yunus Peygamber kıssası...

 Hz. Yunus As., Hz. İbrahim Peygamberin soyundan, Hz. Yakup Peygamberin torunlarındandır. Peygamberlik kendisine otuz yaşında verilmiştir. Puta tapan bir toplum olan Ninova halkına peygamber olarak gönderilmiştir. Bu şehir Musul yakınlarında yüz bini aşkın kişinin yaşadığı tarihin de Asurlular olarak bildiği bir toplumdur.
  
Zenginlik ve refah ile şımarmış olan bu zalim toplumun eli ile Allah yine zalim bir topluluk olan İsrailoğullarını cezalandırmıştı. Bunu da zalim Asur kralı Buhtunnasır ile yaptırmıştı. Bu kavim her ne kadar zalim de olsa Allah bu kavme fırsat vermiş ve uyarıcı olarak Hz. Yunus Peygamberi göndermiştir.
  
  Hz. Yunus As. gönderildiği kavme otuz üç yıl hiç durmadan Allah’ı  anlatmasına rağmen sadece iki kişi iman etmiştir. Bu davette tabi ki rahatlıkla olmamış her türlü hakaret, horlanma gibi kötü muamelelere maruz kalmıştır.  Ama vazifesi gereği yılmamış, bıkmamış, usanmamış tebliğe devam etmiştir. Haddizatında hiç kimse iman etmese dahi tebliğine devam edecekti.

  Kavminin iman etmemesi Hz. Yunus As.’ı çok üzüyordu. Kavmine bu yüzden kırgındı ve iflah olmaz bu toplumu Allah'a havale etmeye karar verdi. Ancak murâd-ı  İlahi bir süre daha kavmine tebliğ yapması yönündeydi. Cenab-ı Hak Hz. Yunus As.’a şöyle vahyetmişti “ Kullarımı bana havale etmekte acele etme! Onların yanına dön ve kırk gün daha imana davet et. Eğer davetini kabul ederlerse ne âlâ...Aksi halde onlara azap göndereceğim" diye buyurmuştur.
  
  Bunun üzerine tebliğ vazifesine  otuz yedi  gün daha devam etti. Son üç gün kala tekrar uyardı ise de inkara kilitlenmiş kavmi işin ciddiyetini anlayamadı. “Eğer iman etmezseniz üç güne kadar,  muhakkak size azap gelecektir. Bu azabın ilk işareti de yüz renginizin değişmesi ve benizlerinizin uçup solmasıdır.“ diyerek kavmini uyarmıştır.
  
  Hz. Yunus As. kavmine verilen kırk günlük sürenin dolmasına bir gün kala aralarından ayrıldı. Bununla birlikte de gelecek azabın işaretleri görünmeye başlamıştı. Ve bu kavminden ayrılışı İlahi emir ile olmamıştı. Kırk gün dolmadan ayrılmıştı kavminden. Peygamberlerin hatası söz konusu değil ancak bu mevzuyu zelle nev’inden değerlendirmek gerekir.
  
  Ve Ninova halkı üç günün sonunda azabın ilk işareti ile karşılaştılar. Herkesin beti benzi atmış, yüzleri sararıp solmuştu. İşte o an her şeyi anladılar ve büyük bir korku ile paniğe kapıldılar. Akıllarına ise tekrar Yunus Nebiye müracaat etmek gelmişti ve “Bir bakın, eğer Yunus geceyi aramızda geçirirse azaptan emin olabiliriz, yok aramızdan çekip gitmişse biliniz ki azap bizi yakalayacaktır" dediler. Ertesi gün ise şiddetle duman saçan simsiyah korkunç bir bulut onların üzerine çıkageldi her yer simsiyah olmaya başladı. Helak olacaklarını anladılar Allah'ın ilhamı ile yaşlı bir zatın tavsiyesi üzerine samimi bir şekilde tevbe ettiler. Hak sahiplerine haklarını iade ettiler öyle ki binalarında başkasına ait bir taşı bile söküp sahibine verdiler.
  
  Sonunda tevbe etmeleri üzerine Allah üzerlerindeki azabı kaldırdı, bu gün ise Aşure gününe rastlayan çarşamba günü idi. Bu kavimden ne daha önce ne de daha sonra helâkten kurtulan başka bir kavim olmamıştır. 

  Hz. Yunus As. ise uzun yolculuk yapmış ,bir gemiye binmiş  ve gemi bir müddet sonra bir yerde takılıp kalmış, ilerleyememiş, dalgalar yükselmiş, fırtına başlamıştır. Bunun üzerine gemide şöyle bir konuşma olmuş “Bu aramızdaki birinin günahı yüzündendir”. 
Hadisenin neden olduğunu anlayan Yunus Peygamber gemiden atılmasını istedi. Gemidekiler yanaşmayınca üç kez kura çekildi, üçünde de Yunus As. çıktı yine yanaşmayınca bir gece kendisi indi.

  Sonra pişman bir şekilde dalgalar arasında iken bir balık onu yutuverdi. Allah’ın izni ile balık Yunus Peygambere hiçbir zarar vermedi. Geniş günlerinde Mevla’sına zikirden duadan geri durmayan Hz. Yunus As. zor anında da Rabbine sığındı. Kurtuluş için bütün maddi sebepler yok olmuştu. Onu öyle bir zat kurtarmalı idi ki hem balığa, hem geceye, hem fırtınaya hükmü geçsin. 

  “Ya Rabbi! Sensin İlah, Senden başka yoktur İlah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim" (Enbiya 21/87) demiş, Allaha yakarmış, münacatta bulunmuştur. Duasını kabul buyuran Cenab-ı Allah balığın karnından Ninova’ya yakın bir sahile bıraktırmıştır. 
   
  Bir kaç gün sahilde kalmış ve Allah tarafından gönderilen  yiyeceklerle beslenmiş, yine Allah’ın emri ile kavmine dönmesi, kavminin tevbelerinin kabul edildiği bildirilmesi istenmiştir. Hz. Yunus As.  seksen üç yaşına kadar kavminin arasında kaldı ve Peygamberlik vazifesine devam etti.
  
  Bir çok tarihi hadiseyi Allah bize Kur'an aracılığı ile bildirmiştir. Özellikle de Peygamber hayatlarından alınabilecek nasihatler ziyadesi ile fazladır. Bu hadise tarihi bir mesele olmakla birlikte inananlar için çok şey ifade eder. 

  Günümüz dünyasına azıcık göz gezdirince sanki fırtına ortasında balığın karnında karanlıkta gibiyiz. Problem sarmalları o kadar büyük ki gücümüz kuvvetimiz düzeltmeye yetmeyecek. Fırtınaları dindiremiyoruz karanlığı aydınlığa çeviremiyoruz, bulunduğumuz halden kurtulamıyoruz . Şu halde biz inananlara Hz. Yunus Peygamber gibi Allah’a yönelip münacat etmek düşüyor ki hem gecemizi gündüz yapsın, hem fırtınaları dindirsin, hem de bizi ne yuttu ise artık, oradan kurtarsın. 

     Rabbim biz kendimize zulmettik , Affını bekliyoruz Allah’ım....