Ahlaki İkilem ve Çin Faktörü: Rohingya Zulmü Karşısında İslam Dünyasının Sınavı

Ahlaki İkilem ve Çin Faktörü: Rohingya Zulmü Karşısında İslam Dünyasının Sınavı

​Utancın Gölgesi: Myanmar Soykırımı ve Realpolitik Duvarı

​Güneydoğu Asya’nın jeopolitik fay hatlarında, Myanmar, on yıllardır süren askeri tahakkümün ve etnik çatışmaların acımasız laboratuvarı olarak kalmaya devam etmektedir. Bu zulmün en keskin ve kanlı yüzü, Birleşmiş Milletler'in (BM) dahi "soykırım kastı" şüphesiyle işaret ettiği Rohingya Müslümanlarına yönelik sistematik şiddettir. Myanmar krizi, sadece bir ulusal kriz değil, aynı zamanda uluslararası toplumun, özellikle de İslam dünyasının, kendi vicdanıyla ve Realpolitik duvarıyla yüzleştiği küresel bir hesap verebilirlik ve insanlık meselesidir.

​Bu analizin temel tezi, Rohingya krizinin çözümündeki en büyük engelin, uluslararası hukuki çabaların ve dini dayanışmanın, ulus devletlerin Realpolitik kaygıları, Çin faktörünün ekonomik gücü ve BM Güvenlik Konseyi'ndeki tıkanıklık duvarına çarpmasıdır. Bu çarpışma, zulmün kurumsal cezasızlık zırhını kırmakta yetersiz kalan bir küresel tepki doğurmaktadır.

​I. Vahşetin Kurumsal Zırhı: Cezasızlığın Ekonomisi ve İdeolojisi

​Myanmar'daki şiddet ve baskı, rastgele eylemlerin ötesinde, ülkenin kurumsal yapısına kök salmıştır. Askeri rejim, Tatmadaw'ın Mutlak Dokunulmazlığı üzerine inşa edilmiştir. Silahlı Kuvvetler (Tatmadaw), anayasal düzenlemeler ve MEHL ile MEC gibi askeri holdinglerin oluşturduğu devasa ekonomik çıkar ağı sayesinde, sivil otoritenin üstünde, denetimsiz bir konuma sahiptir [1]. Ordunun kontrolündeki bu ekonomik güç, işlenen insan hakları ihlallerinin neredeyse tam bir cezasızlık ortamında gerçekleşmesini sağlamakta, cuntayı uluslararası hukukun yaptırımlarından korunacağına inandırmaktadır.

​Zulmün ideolojik temeli ise şoven milliyetçiliktir. Bamar çoğunluğunu ve radikal Budist milliyetçiliğini savunan gruplarca körüklenen bu nefret, Rohingya Müslümanlarını "ulusal kimliğe tehdit" olarak damgalayarak, 1982 Vatandaşlık Yasası ile resmen vatansızlaştırmış ve sistematik yapısal ayrımcılığa maruz bırakmıştır. 2017'deki kitlesel operasyonlar, yüz binlerce kişinin Bangladeş'e zorla göç etmesine neden olan bu yapısal şiddetin zirvesini oluşturmuştur [2]. 1 Şubat 2021 askeri darbesiyle rejim, sivil direniş hareketine karşı işkenceler, keyfi tutuklamalar ve savaş suçu teşkil eden hava saldırılarıyla zulmün kapsamını daha da genişletmiştir. Bu kurumsal ve ideolojik yapı, hesap verebilirliği sistemli bir biçimde engellemektedir.

​II. Uluslararası Hukuk Cephesi: Adaletin Sınırları

​Myanmar'daki zulmün hesap verebilirliği için Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) mekanizmaları devreye girmiş olsa da, bu süreçlerin yavaşlığı ve engelleri, yereldeki sistematik şiddeti durdurmakta yetersiz kalmaktadır. UAD'nin Soykırım Sözleşmesi kapsamında Myanmar'a ihtiyati tedbir kararları getirmesine rağmen [3], bu kararların icrası tamamen BM Güvenlik Konseyi'nin siyasi iradesine bağlıdır.

​İşte bu noktada Realpolitik duvarı devreye girmektedir: Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya'nın Güvenlik Konseyi'ndeki veto gücü, Myanmar'a karşı etkin yaptırımlar veya UCM'ye sevk gibi güçlü adımları sürekli olarak engellemektedir [4]. Bu durum, hukuki çabaların en yüksek düzeydeki jeopolitik çıkarlara çarparak anlamsızlaştığı en somut örneği teşkil etmektedir.

​III. İslam Dünyasının Sınavı: Retorik ve Realpolitik Arasındaki Uçurum

​Myanmar’daki zulmün, dindaşları olan Rohingyalara yönelik olması, İslam dünyasının kolektif vicdanını ve eylem gücünü derinden sorgulatmaktadır. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) tepkisi, güçlü siyasi ve ekonomik baskı oluşturmaktan uzak, sembolik kınamalar ve sınırlı insani yardımların ötesine geçememiştir [5].

​Bu sessizliğin ve kolektif eylemsizliğin ardındaki en büyük engel, Myanmar cuntasına diplomatik ve ekonomik destek sağlayan Çin Faktörüdür. İİT üyesi birçok ülke, Çin ile derin ticari bağlara ve altyapı projelerine bağımlıdır. Bu ekonomik bağlar ve Çin’in BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto gücüne duyulan çekince, İslam ülkelerinin kararlı ve birleşik bir duruş sergilemesini fiilen felç etmektedir [6].

​Ekonomik Bağımlılık: Çin ile olan yoğun ticari ilişkiler, İİT üyelerinin insan hakları ihlallerine karşı sert yaptırımlar uygulama iradesini aşındırmaktadır.

​ASEAN İçindeki Çekinceler: Endonezya ve Malezya gibi bölgesel Müslüman ülkeler bile, ASEAN içerisindeki diplomatik istikrarı koruma adına sert yaptırımlardan kaçınarak, ulusal çıkarlarını dini dayanışmanın önüne koymuştur.

​İslam dünyasının bu kolektif tepkisizliği, Myanmar ordusuna uluslararası baskıdan kaçınma lüksü vermekte ve zulüm altındaki Rohingyalarda derin bir terk edilmişlik duygusu oluşturmaktadır. Retorik ile eylem arasındaki uçurum, yalnızca Rohingya halkını değil, "ümmet" idealinin kendisini de zedelemektedir.

​IV. Sonuç: Vicdanın Sesi ve Tarihin Hükmü

​Myanmar’daki kriz, küresel bir hesap verebilirlik ve insanlık meselesidir. Askeri cunta, uluslararası toplumun bölük pörçük ve zayıf tepkisinden cesaret almaktadır. Kalıcı bir barış ve demokrasi için atılması gereken adımlar nettir: Cuntanın mali kaynaklarını hedef alan koordineli ve kapsamlı yaptırımlar derhal devreye sokulmalı; hukuki süreçlere siyasi ve finansal destek artırılmalı; ve Rohingya halkının vatandaşlık haklarının iadesini esas alan kapsayıcı bir siyasi diyalog teşvik edilmelidir.

​Tarih, bu vahşete karşı dini dayanışmayı realpolitik kaygıların ardına atan liderleri ve kurumları affetmeyecektir. Rohingya krizini çözme iradesi, sadece uluslararası hukukun değil, bizzat insanlığın ve "ümmet" kavramının kendi varoluş sınavıdır. Bu sınavdan geçmek, vicdanın gereği olan, ertelemeye tahammülü olmayan, ahlaki bir zorunluluktur.

​FATMA YILDIZ

​Kaynakça

​[1] Human Rights Watch & Amnesty International. Özellikle 2017 ve 2021 sonrası dönemlere ait, Tatmadaw'ın ekonomik holdingleri (MEHL/MEC) ve cezasızlık mekanizmaları üzerine yayımlanmış detaylı raporlar.

[2] Birleşmiş Milletler (BM). BM Uluslararası Bağımsız Gerçekleri Araştırma Misyonu'nun (FFM) 2018 ve sonraki raporları; "soykırım kastı" ve sistematik şiddet bulguları, özellikle 2017 operasyonlarına dair.

[3] Uluslararası Adalet Divanı (UAD). (The Gambia v. Myanmar davasında, 23 Ocak 2020 tarihli İhtiyati Tedbir kararı ve buna ilişkin mahkeme tutanakları.

[4] Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM). Başsavcılık Ofisi'nin, özellikle sınır ötesi suçlar (Bangladeş'e zorla yerinden etme) bağlamında Rohingya soruşturmasına dair yargı yetkisi ve ilerleme raporları.

[5] İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT). Dışişleri Bakanları Konseyi'nin (CFM) Myanmar'a ilişkin son yıllardaki kararları ve İslami İşbirliği Fonu'nun insani yardım faaliyetlerine dair belgeler.

[6] Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Kriz Grubu (ICG) ve çeşitli medya kuruluşları. Çin'in Kuzey Myanmar Boru Hattı ve altyapı projeleri üzerinden Myanmar cunta rejimine sağladığı ekonomik ve diplomatik destek ile ASEAN'ın diplomatik çekincelerine dair analizler.