Hakkı Haykırması Gereken Alimler

De ki: ''Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?''[1]

Bilindiği gibi ''İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.'' [2]

Yani ilim kadına da erkeğe farzdır. İlmi talep etmek öğrenmek ve öğretmek çok mühimdir. Müslüman kişi farz-ı ayn(bir ibadet olup, her müslümanın kendisinin yerine getirmesi ve sakınılması emredilen, ibadetler ve dini hükümler.) ile olan ilimleri okuyup, öğrenmeli-vakıf olmalıdır. O halde öğrenmesi lazım gelen konularda bir şey kalmamalıdır. Çünkü bu konuda eksiği olduğu halde başka mevzulara yönelmesi caiz olmaz. Müslüman öncelikle İslam'ı öğrenmelidir. 

İLİM NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

''(Ne var ki) mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.'' [3]

Ayette görüldüğü gibi müslümanlar savaşa çıktıklarında geride bir kısım insan kalıp dini bilgileri müslümanlara ve savaştan dönenlere anlatmaya devam etmelidir. İlim adamları çoğu zaman savaştan muaf tutulacak kadar öncelikli ve önemlidir . Müslümanın en büyük serveti ilimdir, ilmi olmayanın din anlayışı, bakış açısı ne kadar doğru olabilir? İslam ileriki nesillere saf haliyle nasıl anlatılır? 

ASR-I SAADETTE ASHÂB-I SUFFA

Hz. Peygamber(sav) ve zengin sahabeler tarafından ihtiyaçları karşılanmış sahabilere Ashâb-ı Suffa denmiştir. Ashâb-ı Suffa ehlinin İslam ilimlerinin inkişaf etmesinde aracısız etkisi olmuştur. Ebû Hüreyre başta olmak üzere pek çok hadis rivayet edenler ehl-i Suffa’dandir. İslam hukukunun ilk temsilcileri Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Mes‘ûd vd. sahâbî efendilerimiz Suffa’dan yetişmiştir. Asabı Suffa, züht ve tasavvufun çekirdeğinin teşkil edildiği mekan olarak kabul edilmektedir.

OSMANLI DEVLETİ'NDE ALİMLER VE İLMİYE SINIFI 

Hz. Peygamber sonrası yine nice alim yetişmiştir. Hz. Peygamber(sav) alimlere o kadar değer vermiştir ki alimin ölümünü aleminin ölümü ile eşdeğer tutmuştur. Osmanlı Devleti'nin temelli Şeyh Edebali ile atılmıştır. Osmanlı devlet teşkilatı ve teşrifatının üç ayağı seyfiye(asker), kalemiye(bürokrasi), ilmiye(din, hukuk, eğitim-öğretim) sınıfından oluşur. İlmiye Sınıfı: Şeyhülislâm, kazasker, müderris, kadı, nakîbüleşraf gibi ulemâ sınıfının oluşturduğu kurumdur. 

Koçi Bey VI. Murat ve Sultan İbrahim'e sunduğu risalelerinde din ve devletin ilim ile, ilmin de ulemâ ile ayakta duracağını ifade etmiştir. Padişahların ulemaya evvelinde hiçbir hükümdarın  göstermediği saygınlığı gösterdiklerini, ulemâ tarafından ise bunu iyi değerlendirilemediğini belirtmiştir. Buna mukabil ulemanın akçeli işlere değer vermesi, sık sık yapılan aziller, medreselerin bozulması Osmanlı Devleti'nin çöküş nedenlerindendir

CUMHURİYETİN İLANIYLA DEĞİŞEN DENGELER

Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekildikten sonra yepyeni bir devlet kuruldu. İnkılaplar, batılılaşma temayülleri ile birlikte Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, eğitim-öğretimin batı tarzı yapılmasıyla ilmi manada zor bir süreç meydana geldi. Haddizatında gerileme dönemiyle ilim adamlarının niteliği düşerken üstüne sistem değişikliği, bu kabil baskıların çoğalması ile birlikte üstüne pek çok ilim adamının, yüksek okul mezunu gencin Çanakkale, Kurtuluş Savaşı'nda şehit olması ülkenin ilmi manada gerilemesinin nedenlerindendir. 

DÜNYA ÇAPINDA İLİM ADAMLARI YETİŞMEDİ

Günümüzde durum maalesef daha da vahimdir. İlmi ile amil insan yok denecek kadar azalmıştır. İlim adamlarına güven sarsılmış, alimler itibarsızlaşmıştır. Bununla birlikte bugün dahil en güvenilen alimler yine Osmanlı dönemi yetişen, cumhuriyetin ilk döneminde hizmet eden alimler ve eserleri olmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında bunca baskıya rağmen ilim adamları cesurca İslam davasında mücadelelerini vermişler, İslam'ı, müslümanları her zaman ve şartta müdafaa etmişlerdir. Bugünse bırakın dünya çapında bir alimi, çevresindeki müslümanları uyaracak alim yok denecek kadar azdır!

İLİM ADAMLARINA GÜVENEMEYECEKSEK KİME GÜVENECEĞİZ? 

Bilhassa son dönemlerde ilim adamlarına karşı yüksek bir güven kaybı yaşanmaktadır. Bugün hiçbir baskıdan söz edilemez, 74 yıldır muhafazakarların idaresiyle yönetilmektedir ülke. 22 yıldır ise ahlaki çöküş, yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluklarla ilgili ülkedeki diğer sorunlar ve İslam dünyasında yaşanan zulümler karşısında ilim adamlarının, hocaların, kanaat önderlerinin suskunluğunun izahı ne yazık ki yapılamıyor! Gazze'de bebekler, kadınlar katledilirken, soykırım uygulanırken nasıl susabilir insan? 

HANİ HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDI? 

Bırakın İslam ilimlerini bilen birinin sıradan bir müslümanın dahi susmayacağı katliamlar karşısında ilim adamları adeta ''üç maymunu oynuyorlar''. Hz. Ömer bir gün hutbede: “Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız ” Cemaat içinden bir sahabe kalkarak cevap verdi: “Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!” yine Ebu Hanife'nin zindana atılmasına sebep neydi? Dönemin yöneticilerine eleştiri yapmak, boyun eğmemesi değil miydi?

Yürek yakan katliamlara karşı hukûmetleri harekete geçirecek sözler, adımlar atılmazsa o ilim ne işe yarayacak? 

Batıda çoğu gayrimüslim ülkede protestolar, yürüyüşler yapılırken bizdeki suskunluk ve hatta hukûmeti müdafaa neyin nesidir?

Seksen doksan sene evvel zulümleri gören dillerine dolayan hoca efendiler nedense bugün canlı yayında işgal, soykırım ve katliam yapan Siyonist İsrail'e gönderilen stratejik öneme sahip ve lojistik sağlayan ticari gemileri göremiyorlar. Aslında görüyorlar, ancak o gemileri sahipleri ile kendi sahipliklerinin aynı olduğunu susarak itiraf mı etmiş oluyorlar? Kendi konumlarına zarar gelmesin diye bu konuda susuyorlar fakat vatandaşın hassasiyetini de sorgulamaktan geri kalmıyorlar. Allah kelamına vakıf biri bunu nasıl yapar?

EMANET EHLİNDE MİDİR?

İlim, mal mülk, silah, para da olsa kıymetini bilmeyenin eline geçerse harcanır gider. Emaneti ehline vermek lazımdır. İlim bugün ehlinin elinde midir? 

Alimlerin geneli bir vakıf veya dernek üzerinden çalışmalarına devam ediyor.
Vakıfların kuruluşu bir akar bir gayrimenkul vakfedilmesi gibi sürekli bedelsiz bir gelire tabi olması gerekirken iktidarın ulufeleriyle ayakta durmaya çalışmaları alimlerin ilmini ortaya koymasına ve yanlışlara dur demesine en büyük engel teşkil ediyor. Amaçla araç yer değiştirmiş oluyor. Çünkü iktidarın yanlış politikalarını veya statükonun baskılarını eleştirince vakfın geleceğinden endişe edilebiliyor. Dernekler veya tüm STK'larda kurumsal kimlik kazanan alimler veya hocaların durumları benzerlik arz ediyor maalesef. Bu yetmezmiş gibi üstüne birde ilim suistimal edilmesi durumu daha da vahim bir hale sokuyor. 

AYETLER GİZLENİYOR MU?

''Allah'ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır.'' 

''Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış![5] 

Müslümanlara, mazlumlara yapılan zulme karşı gereğini yapmayanlar, ahirette bu vebalin altından kalkamazlar!

Dua ile...

Kaynak : [1]Zümer Suresi/9. ayet

                [2]İbn Mace, Mukaddime, 17

                [3] Tevbe Suresi/122. ayet

                [4]Tevbe, 9/122) 

                [5]Bakara Suresi/174-175. Ayetler

                Maaile Dergi 90. sayı ''Her Dönem Hakkı Haykırması Gereken Alimler Nerede!''