Kitabın ortasından konuşmak bu olsa gerek,
Ne güzel söylemiş Nicolo makyavelli

"İnsan yığınları büyük hırsıza kızmaz. Özlemi odur…

İnsan yığınları yalancıya kızmaz.

Kendiside yalancıdır da, ondan…

İnsan yığınları yoksula kızar. “Aptallığından” der.

Yığın, toplum değildir.

Yığın, otoriteye itaat ederek hareket eder.

Toplum, bireylerden oluşur, sorgular örgütlenir.

Kitlenize bakın, anlarsınız.

Yığın mıdır, toplum mudur?

Kararınızı ona göre verin"

               *  *  *

Sosyal yığın ve kalabalık.

Biz, günlük dilden ayrı olarak, sosyolojik açıdan, tesadüfen bir araya gelmiş, yanyana birlikte bulunan, beraberce yürüyen insanları zaman ve mekân yakınlığı bulunsa da sosyal grup olarak adlandır(a)mayız. Belirli sosyolojik özelliklerden yoksun olan insan yığınlarını bunlar ancak yalnız fiziki anlamda temas halinde oldukları, buna karşılık karşılıklı bir etkileşim ve iletişimde bulunmadıkları için sosyal yığın diye adlandırmaktayız. Demek ki sosyal yığında sosyal kategoriden farklı olarak zaman ve mekân birlikteliği bulunmasına karşılık bir sosyal grubun teşekkülü için şart olan karşılıklı etkileşim ve birlikte mensubiyet duygusu gelişmediği için sosyal yığını da sosyal gruptan ayırmak gerektiği gerçeğinin farkında olmalıyız.

Günümüz Türkiye'sinin siyasal ve sosyal durumuna ışık tutabilecek bir yazı olduğunu düşündüğüm için Yılmaz BEZGİN'in yığın ve toplum başlıklı yazısını sizinle paylaşmak istedim.

Mesele zaten topluma mesaj vermek farkındalık oluşturmak değil mi?

O halde Buyrun değerlendirelim. Hakikatte bizler TOPLUM muyuz, yoksa büyük bir YIĞIN mı?

Mevlana Celaleddin-i Rûmî “Sen ne söylersen söyle, söylediğin,karşındakinin anladığı kadardır.” der. Yani siz sabahlara kadar anlatsanız da anlattıklarınızı en sağlam delillerle destekleseniz de anlattığınız karşınızdakinin anladığı ile sınırlıdır. Dolayısıyla kişilerin algılarının açık ya da kapalı olması bilgiden faydalanmalarını direkt etkiler. Toplumları yönetenler bunları çok iyi bildikleri için her zaman toplumları bu yönde etkilemeye çalışmışlardır. İşte tam bu noktada bir ülkenin vatandaşlarının bir TOPLUM mu yok sa İNSAN YIĞINI mı olduğu ortaya çıkar.

TOPLUM; Algıları açık, anlatılanları doğru anlayan, anladığını doğru anlatabilen, fikri hür, vicdanı hür, ne istediğini bilen ve asla provoke olmayan bilinçli insanların bir arada olduğu oluşuma denir. TOPLUMU yönetmek zordur. Çünkü TOPLUM yaptığınız her hareketin nedenini sorar. Sonucunu merak eder ve sorgular. Daima TOPLUMA hesap vermeniz gerekir. Onları kandıramazsınız. Bugün ak dediğinize yarın kara demeye kalkarsanız TOPLUM reaksiyon gösterir. Bu keskin dönüşünüzü TOPLUMA izah etmeniz gerekir. Öyle ‘ben yaptım oldu’ diyemezsiniz. TOPLUM otokontrol mekanizmasıdır. Yönetici yanlış yola saptığı zaman kolundan tutup doğru yola dönderir.

YIĞIN; Düşünmeyen, sorgulamayan, mutlak teslimiyet içinde olan, peşine takıldığı kişilerin gütmesiyle hareket eden, kendi başına asla karar veremeyen, karar verecek bilgi birikime sahip olmayan, ağam ne yaptıysa doğrudur mantığıyla gönüllü kölelik yapan insanların oluşturduğu kalabalığa denir. Bunlar TOPLUM olamamış sadece kalabalık bir YIĞINDAN ibarettirler. Asla soru sormazlar. Asla sebep sonuç ilişkisine bakmazlar. Sevdikleri yöneticinin dün ne dediğinin hiç bir önemi yoktur. Bugün ne diyorsa doğru odur. Dün onun sevdiklerini onlarda severler. Ama o bugün aynı kişiden nefret ediyorsa onlarda sorgusuz sualsiz nefret ederler. Yöneticilerin en sevdiği insan modelidir bu. Yönetmesi çok kolaydır. Yöneten birazcık hatiplikten anlıyorsa bu YIĞINI istediği tarafa çevirir. Hemen provoke olurlar. Hedef göstermesi yeterlidir. Sebebini sormaz, sorgulamazlar.

İşte bu yüzden YIĞIN olmaktan çıkıp TOPLUM olabilmemiz için algılarımızı sürekli açık tutmalıyız. Kimsenin bizi zehirlemesine izin vermemeliyiz. Bizi yönetenleri çok sevsek de nefret etsek de yaptıklarını sorgulamalıyız.

Doğru bakalım, doğru görelim, doğru anlatalım ki TOPLUM olabilelim.