Bazı hatalar var ki  her zaman telafisi mümkündür.? Bazı hatalar da var ki telafisi mümkün olmayıp yapılan hatalar kişide ve toplumda onulmaz yaralar açar. 

Yargının yaptığı hatalar, özellikle mahkûmiyet kararına ilişkin ise, istinaf veya Yargıtay aşamasında giderilmesi beklenir. Ancak Yargıtay aşamasında da bu hata giderilmemişse yargıda bir şeyler eksik gidiyor demektir. Kalite veya  hakim-savcı eğitiminde bir sıkıntı var demektir. 

Bu makalede konu edineceğim olay, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla ilgili.

Hayatımda yanlış olarak verilmiş çok karara tanık oldum. Ancak itiraf etmeliyim ki bunun gibi fahiş bir şekilde verilmiş  hatalı bir karara rastlamadım. Zira adaletin zerresi varsa bu karar mutlaka bozulur diyordum. 

Yargının yürütme organının etkisinde olduğu ve siyasallaştığının farkındaydım. Ancak tüm bunlara rağmen ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası gibi bir kararda yapılmış 50 den fazla fahiş hatanın mutlaka dikkate alınacağını düşünüyordum.

Yargıtay da 5 yıl kadar tetkik hâkimliği yaptım. Tetkik hâkimlerinin dosyayı anlatış tarzları çok önemlidir. Üyelerin tek tek dosyaları okuma imkanları olmadığından ehil olmayan bir tetkik hakiminin anlatımları, dosyanın yanlış şekilde karara bağlanmasını netice verecektir. Bu olayda bir kastın değil, ihmalin olduğuna inanmak isterim. Çünkü kimse bu kadar büyük bir vebalin altına girmek istemez.

İlgili kişi Birol K. adlı bir yarbay. İstanbul da görev yaptığı tugayda, 15 Temmuz gecesi, emri altındaki, çoğu astsubay ve subaydan oluşan  3 bölük askere “ Kesinlikle hiçbir olaya karışmayacaksınız. Evinize gidin” Dediği halde kışlaya yönelik taciz atışları üzerine alay komutanının, “ Kışlanın etrafını dolaşıp gelelim” emri üzerine uzun namlulu silahını bile almadan kışla dışına çıktığı için göz altına alınıp tutuklanmış ve yapılan yargılamada tüm bunları söylediği halde, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmıştır.

TEMYİZ DİLEKÇESİNDE YAZDIĞIMIZ  ANCAK YARGITAY TARAFINDAN DİKKATE ALINMAYAN ÖNEMLİ HUKUK İHLALLERİ  AŞAĞIDA MADDELER HALİNDE SIRALANMIŞTIR.

1- KASIT UNSURU DİKKATE ALINMAMIŞTIR.

KASIT UNSURUNUN BELİRLENMESİ İÇİN 15 TEMMUZ ÖNCESİNDE YAŞANAN TERÖR SALDIRILARINI HATIRLAMAKTA YARAR BULUNMAKTADIR.

15  TEMMUZ ÖNCESİ ÜLKENİN BİRÇOK YERİNDE CANLI BOMBA VE TERÖR SALDIRISI OLDUĞU, 15 Temmuz 2016 akşamı başta ATV olmak üzere tüm kanallarda, “ tüm ülkede terör alarmı” şeklinde altyazıların geçtiğini hemen herkes görmüştür.

Birol K. nin görev yaptığı birliğe 14 ve 15 Temmuz günü İŞİD VE PKK tarafından ülkenin önemli yerlerine terör saldırılarının yapılacağı uyarıları sürekli şekilde yapılmaktaydı. Alay Komutanı N. Z. A. da, 1.Ordu Komutanlığı Harekat Başkanı Tuğgeneral E. G., İŞİD ve PKK saldırıları nedeniyle uyardığı ve birliğinin başına geçmesi konusunda talimatlandırılmıştır.

Böyle bir durumda emrin ifa edilmemesi bir subay için teröristlere yardım etme ve vatan hainliği ile eşdeğer bir eylem olarak değerlendirileceği şüphesizdir. Komutanına güvenmeyen ve emrini ifa etmeyen bir astın askeri Emir komuta zinciri içerisinde yer alamayacağı herkes tarafından bilinir

2- KARAR ÖNYARGI İLE VERİLMİŞTİR.

Örneğin,gerekçeli kararda, hiçbir somut delil olmamasına rağmen, “ N.Z.A.ve sanık Birol K. ‘ ın, FETÖ-PDY silahlı terör örgütünün üyesi olduğu açıktır. ZİRA ANCAK BÖYLE ÖNEMLİ BİR GÖREV, TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİNE VERİLİR VE BÖYLE BİR GÖREVİ ANCAK TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ KABUL EDER” şeklindeki tamamen şahsi kanaat  içeren beyanı.( Karar, sayfa-44 )

Mahkeme başkanı, alay komutanının, 15 temmuz gecesi gibi karmaşık bir gecede  kışlada, odasında 3 astıyla tv izlemesi, sohbet etmesini bile darbe eylemi olarak görecek kadar önyargılıdır. Örneğin, 1 celse sayfa 81 de( 1  celse Segbis çözümleri) “ Dört kişi bir araya gelmişsiniz, yani ben de orda olsam, senin yanında olurdum, darbe ile yargılanırdım” demesi korkunç bir önyargıyı  göstermektedir.

3-ÖNYARGISININ BİR DİĞER KANITI

TCK md. 61 de yer almayan” Sanıkların yargılamaya yapmış oldukları katkı, atılı suç nedeni ile pişmanlıklarının bulunmayışı” gerekçesi ile TCK md. 62 deki indirim uygulanmamıştır. OYSA, TCK md. 61 de cezanın belirlenme kıstasları belirtilmiş olup, Sanıkların yargılamaya yapmış oldukları katkı, atılı suç nedeni ile pişmanlıklarının bulunmayışı “ gibi bir gerekçe bulunmamaktadır. HEM MÜVEKKİLDEN, İŞLEMEDİĞİ BİR SUÇTAN ISRARLA PİŞMANLIK DUYMASINI BEKLEMEK, MAHKEMENİN BAŞTAN BERİ TARAFLI VE ÖNYARGILI OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR.

4- MÜVEKKİLİN EMRİ ALTINDA, ÇOĞU ASTSUBAY 150 DEN FAZLA UZMAN, PROFESYONEL ASKER BULUNDUĞU VE HEPSİNE, “ HİÇBİR OLAYA KARIŞMAYACAK VE EVİNİZE GİDECEKSİNİZ” ŞEKLİNDEKİ EMRİ BİLE MÜVEKKİLİN  DARBECİ OLMADIĞINI, MASUM OLDUĞUNU GÖSTERMESİNE RAĞMEN DİKKATE ALINMAMIŞ, EMRİNDEKİ BU KİŞİLER, İSTEMEMİZE RAĞMEN DİNLENMEMİŞLERDİR.

  • Polise imkanı olduğu halde hiçbir mukavemet göstermemesi, bilakis albay Z.A.’ ya, “ Madem desteğe gidiyoruz, niye polise direniyorsunuz?” şeklinde tepki vererek araçtan inip, diğer askerlerinde silahlarını teslim etmesine öncülük ederek polise destek olduğu,( Bkz. Murat K. ın 2016-249 sorgu sayılı savunması )

  • Bulundukları kışlaya sivil bazı unsurların saldırısı haberi üzerine, Albay Z. A.’ nın talimatı üzerine Kışlanın güvenliği için keşfe çıktıklarını,

  • Üstünde sadece beylik tabancasının olduğu, başka hiçbir silah ve teçhizatı yanına almamış olması,

  • 15 Temmuz 2016 günü kendisine nöbetçi olarak yazan Alay Karargahında görevli Volkan H.’ a, sitemde bulunup, (Ağustos 2016 da albaylığa terfi edecek ve albaylar nöbetten muaf olurlar )”son nöbetimi neden Cuma ya yazdın “ dediği, Volkan H.’ un ise “ Efendim devir –teslim töreni var ve izinler var, mazur görün”  şeklindeki beyanını,

  • 15 Temmuz 2016 akşamı başta ATV olmak üzere tüm kanallarda, “ tüm ülkede terör alarmı” şeklinde altyazıların geçtiği,


 

5- DELİLLELRİN YASALLIĞI TARTIŞILMADI

Delillerin CMK nın 206 ve 217 madde hükümlerine uygun bir şekilde elde edilip edilmediği hususu incelenip  tartışılmadı.

6-MÜVEKKILE ISNAT EDILEN ANAYASAYI  IHLAL SUÇUNUN YASAL ŞARTLARI OLUŞMADIĞI  TÜM DOSYA KAPSAMINDAN RAHATLIKLA GÖRÜLEBILMEKTEDIR.

Zira müvekkil, 1. Ordu komutanlığında darbe ile ilgili 1 gün önce düzenlenen toplantıya çağrılmamış ve bu konuda bilgilendirilmemiştir

Anayasal düzenin değiştirilmesi için cebir kullandığına ilişkin dosyada hiçbir veri bulunmamaktadır. Müvekkil böyle bir suçu işlemediği gibi isteyenlere de iştirak etmemiştir

Komutanı tarafından verilen Emre hukuka uygunluğu olan askeri hiyerarşi içinde bu esnada denetlenmesinin fiilen mümkün olmadığı son derece açıktır. Müvekkilin cezalandırılmasına esas teşkil eden TCK 309 kapsamında anayasayı ihlal suçunun yasal unsurları müvekkil yönünden oluşmamıştır.

7- MÜVEKKİL, SİLAH- CEBİR VE ŞİDDET KULLANMAMIŞTIR.

Müvekkil silahlı kuvvetler mensubu olmasına ve Emri Altında 150'den fazla profesyonel subay astsubay olmasına rağmen hiç kimseye karşı silah kullanmamış bu yönde darbeye teşebbüs edenlere yardım amaçlı herhangi bir talimat vermemiştir. hem de kışladan çıkarken yanına uzun namlulu silahını bile almamıştır.

8-MÜVEKKİLDE, SİLAHLİ TERÖR ÖRGÜTÜNE AİT HİÇBİR DELİL BULUNMAMAKTADIR.

9- YAPILAN ARAMADA, HERHANGİ BİR SUÇ UNSURUNA RASTLANMAMIŞTIR.

Müvekkil yönünden teknik olarak iş yerinde yapılan aramada elde edilen kamera kayıtları iletişimin tespiti tutanakları müvekkile ait dijital cihazlar ayrıca işyerinden alınan iletişim ve bilişim cihazları, HTS raporları isnat edilen suç önünden suçsuzluk karinesi olarak lehine önem arz etmektedir.Elde edilen bu delillerde müvekkilin atılı suçu işlediği yönünde en ufak somut bir delil bulunmamaktadır

10- DARBECİLERE EN UFAK BİR YARDIM SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

Kaldı ki suçun işlendiği saatlerde müvekkil darbe teşebbüsünde bulunanlarla birlikte hareket ederek köprüyü trafiğe kapatma eylemine yardımcı olmamış halka ve güvenlik güçlerine karşı silah kullanmamış komutanı tarafından bir askerce önemsenen kışlanın güvenliği için taciz atışlarının önlenmesi amacıyla sadece sabah-akşam mutad olarak gidilen yol güzergahında seyir edilmiştir.Kışlada onlarca araç ve yüzden fazla personel olduğu halde, alay komutanın emriyle sadece 1 araç ve 8 personelle çıkılmıştır.Polisin durdurması üzerine rahatlıkla karşı koyma imkanı varken hiçbir şekilde karşı koyulmadan araçtan yenilmiş ve gereken tüm kolaylıklar gösterilmiştir

Müvekkilim olay tarihinden önce terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığı yönünde herhangi biri var ve istihbari bilgi akışı mevcut değildir  

b-  Müvekkilin bulunduğu kışlada 8 mobil tim aracı varken tek bir mobil tim araçla çıkış yapılması( Astsubay Serdal U.nın 03.08.2016 tarihli savcılık ifadesi ), bu güvenlik tim birliklerinin 2010 yılından beri faaliyette olduğu, ( Birol K.- 1. Duruşmadaki beyanı, Bkz. sanık Sinan A. ın 1. Celse sayfa 102 deki beyanı-Segbis çözümü ) 

  • Kendi ve habercisini bile silahlandırmaması ve habercisi Uğur ATİK tarafından getirilen G-3 piyade tüfeğini,” Gerek yok” diyerek geri çevirmesi,

  • Albay Zeki A. nın ne olur, “ ne olmaz yanına silah al, dışarı karışık “sözüne, “ Gerek yok, kışlanın etrafını gidip döneceğiz zaten “  dediğinin, habercisi Uğur A., ve EH Tb. Bölükler nöbetçi Assubayı Cihan G. ın 1. Ordu K.lığı ve Elektronik Harp Tugay K.lığının idari tahkikatlarında verdikleri ifade ile sabittir.( 3. Celse sayfa- 12 )

  • Kışladan çıkış saatinin 22:00 değil de, darbeciler yönünden her şeyin bittiği, Havaalanı, TRT gibi yerlerin polisin eline geçtiği, darbecilerden temizlendiği bir saat olan 03.00, 03-30 oluşu, 

  • Kışladan uzaklaşılması konusunda Alay komutanı ile tartıştığını, memnuniyetsizliğini ifade ettiğini, en son PATLAMA NOKTASINA GELİP, “ NEREYE GİDİYORUZ, BAŞIMIZA BİRŞEYLER GELECEK, GERİ DÖNELİM” ÇIKIŞINI YÜKSEK SESLE YAPTIĞI, sanık N. Z. ve tanık Murat K.  tarafından da ikrar edildiği ( 1.celse sayfa-90,Murat K. ın sulh ceza hakimliği beyanı, Müvekkilin 17.07.2017 tarihli dilekçesi sayfa-29  )

- Zeytinburnunda bulunan lojmanlara geçileceği algısı ile, araç şöförü Murat Karataş’ ı, ANIT MEZAR CİARINDA, SAĞ ŞERİDE GİTMESİ KONUSUNDA İKAZ ETTİĞİ,

HEP BİRLİKTE DİKKATE ALINDIĞINDA, ZEKİ A. İLE FİKİR BİRLİĞİNDEN SÖZ EDİLEMEZ. 

-Müvekkilin telefonunun şarzı bitmek üzereydi, Murat ve habercisi Emre’ nin “Torpido dan şarz edebileceklerini” söylemeleri üzerine, “ GEREK YOK, DÖNÜŞTE ŞARZ EDERIM “ dediği,

  • Müvekkil ve diğer askerlere sanık N.Z.A. nın gideceği yeri söylemediğine, sadece “ Beni takip edin “ şeklindeki beyanı

  • Mobil timin her sabah akşam İkitelli, Küçükçekmece, Halkalı civarında devriye gezdiği ve bu şekilde, KIŞLA DIŞINDA MUTAD GÖREVİNİN OLDUĞU ( Bkz. sanık Sinan Arslan ın 1. Celse sayfa 102 deki beyanı )

  • 1.celsede dinlenen tanıklar Ahmet D.( sayfa- 112),Ahmet C. Y.( sayfa- 115), Cihan G.( sayfa- 117), Güven D. ( sayfa- 122,123), Hakan A. ( sayfa- 125), Hasan Ç.( sayfa- 128), Kadircan E.( sayfa- 129),’  in, müvekkilin “ HİÇBİR HAREKETLİLİK OLMAYACAK, EVLERİNİZE GİDİN “ şeklindeki beyanları  DİKKATE ALINMAMIŞTIR.

         Nizamiyeden çıkarken yaşanan olaylara, tanıkların ifadelerinden ziyade sanıkların ifadeleri esas alınmıştır.

d-Müvekkilin yazdığı onlarca dilekçede Zeki A., aracı ile birlikte nizamiyeye gittiğinde Serdal U. ile ilk diyaloğa girdiği araçta müvekkilin olmadığı, bu esnada Hamdi Y.’ la telefonla görüştüğünü, daha sonra Zeki A. nın da Murat K. ile birlikte araçtan inerek Serdal U. ve diğerleri ile görüşme yaptığını uzaktan gördüğünü, tüm bunları kamera görüntüleri ile ve HTS kayıtları ile ispat edebileceğini müvekkil belirttiği halde ne kamera görüntüleri ne de, ne de HTS kayıtlarına yönelik müvekkilin talepleri yerine getirilmedi.

e- 31.05.2017 tarihli dilekçe ile kamera görüntülerinin tarafıma verilmesi uygun değil ise, nizamiye görüntülerinin kendisine izletilmesi talep edildiği halde olumlu – olumsuz bir cevap verilmemiştir. Bu talep 22.06.2017 tarihinde tekrar dile getirildiğinde, “ BURASI ÇALIŞMA YERİ DEĞİLDİR “ denilerek müvekkilin tüm savunma argümanları elinden alınmıştır. 

           f-24.07.2017 tarihli dilekçe ile müvekkil kendisine ait HTS kayıtlarını istemiş fakat, kendisi ile ilgili olmayan kayıtların geldiğini görüp itiraz ettiği halde bu durum düzeltilmemiştir. 

g- Mahkeme ve duruşma savcısının görevi sadece müvekkilin aleyhine olan delilleri değil, lehine de olabilecek delilleri toplama olmasına rağmen müvekkil lehine hiçbir delil toplama yoluna gidilmemiştir.,  

Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.CMK Md.160-2

B-  DURUŞMADA TARTIŞILMAYAN VE GÜNDEME GETİRİLMEYEN DELİLLER HÜKME ESAS ALINMIŞTIR.

1-

  1. Zeki A. ya ait HTS kayıtlarından yola çıkarak olay gecesi Zeki A.’ nın astı olan müvekkili araması, terör örgütü üyeliği olarak yorumlanmış ve bu iki telefon görüşmesinde Gayrettepe Telekomu işgal etme planı kurduğu kanaatine varılmıştır. OYSA BU TELEFON GÖRÜŞMELERİ DURUŞMA ESNASINDA HİÇ GÜNDEME GELMEMİŞ, MÜVEKKİLE BU DURUM SORULMAMIŞTIR. 


 CMK 217-2 de “ Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir”

              Müvekkil ile Zeki A. arasında Gayrettepe deki Telekom un işgali ile ilgili olarak aralarında diyalog geçtiği hususunun dayanağı ve delili bulunmamaktadır.Bu hususu doğrulayacak ne bir tanık ne de sanık vardır. Tamamen varsayımdan ibarettir.

               Mahkemece müvekkile bu konuda tek bir soru dahi sorulmamış hem de, müvekkilin itirazları Gayrettepe telekomu işgal planını teyit etme gibi algılanmıştır.

3- TANIKLARA USULÜNCE YEMİN YAPTIRILMADAN BEYANLARI ALINDI.  

4- CÜRÜMLERDE KASTIN ESAS OLDUĞU İLE İLGİLİ TCK MD. 21 TAMAMEN GÖZARDI EDİLMİŞTİR            

  • Gündüz  kışlanın yanında yangın çıktığı ve 3 yabancı kişinin kışlaya sızmaya çalıştığını,

  • Bulundukları kışlaya sivil bazı unsurların saldırısı haberi üzerine, Albay Zeki A.’ nın talimatı üzerine Kışlanın güvenliği için keşfe çıktıklarını müvekkilin bildiği,

Üstünde sadece beylik tabancasının olduğu, başka hiçbir silah ve teçhizatı yanına almamış olması,  

          Savunma makamı, tevsii tahkikat taleplerini yeterli gerekçe sunulmaksızın reddetmiştir. .  

               Kişinin anılan silahlı örgüte amaçlarını bilerek ve isteyerek katıldığı ve darbe yapmak amacıyla hareket ettiğininin tespiti zorunlu iken kişinin bu yönde bir ÖZEL KAST  ının var olup olmadığı, örgütün hiyerarşik yapısındaki yeri, hiyerarşik üstü, emir ve talimat aldığı kişi yada kişiler, aldığı ve uyguladığı talimatların neler olduğu delilleri ile gösterilmemiştir. 

TÜM BUNLARA rağmen sayın yerel mahkeme, müvekkilin tüm itirazlarını ve lehe olan olguları yok sayarak güvenli olmayan delillerle, tahmin ve şahsi yorumlarla müvekkile müebbet ağır ceza gibi çok ağır bir ceza vermiştir.

              ATILI SUÇUN İŞLENDİĞİ YÖNÜNDE HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN VE YETERLİ DELİL OLMADIĞI HALDE, ÇOK ZAYIF DELİLLERLE MÜVEKKİL MAHKUM EDİLMİŞTİR.”Şüpheden sanık yararlanır “ ilkesi tersine uygulanmıştır.


 

  5- ELVERİŞLİLİK DURUMU DİKKATE ALINMAMIŞTIR.


     Müvekkil, yanında alay komutanı, araç şoförü ve arkada 5 askerden oluşan bir grubun Gayrettepe Telekom Müdürlüğünü işgal etmelerinin fiilen mümkün olmadığı, böyle bir amaç ve niyetleri olsa, müvekkilin emrindeki 3 bölük ve 25 stajer assubaydan oluşan  kalabalık birliklerle yola çıkacağı, uzun namlulu silah ve teçhizatlarını alacağı, kendilerini durduran polise teslim olmayıp çatışma emri vereceği HUSUSU HİÇ DİKKATE ALINMAMIŞTIR.

Oysa, 50- 100 kişilik  kalabalık ve teçhizatlı birlik yerine 8-9 kişiden oluşan bir grubun, darbe için değil, kışlanın ve yol güzergahının emniyeti için çıktığı açıktır. Kaldı ki bu 8-9 kişilik tim, müvekkil tarafından değil, albay Zeki A.’ nın  emri ile, KIŞLANIN YAKIN ÇEVRESININ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMA amacı ile   yola çıkmıştır.

Çağlayan adliyesi kadar bir binayı 6 askerle işgale gidilemeyeceği, müvekkilin ilk defa polis durdurunca, alay komutanı Albay Zeki A.’dan “Türk Telekom binasının güvenliği için gidileceği” sözünü işittiğine ilişkin, ve aksi ileri sürülmemiş beyanları; 


VII-  KIŞLADAN DIŞARI ÇIKAN MOBIL EMNIYET TIMININ, 15 TEMMUZ ÖNCESI DE ASKERIN EMNIYETI IÇIN SÜREKLI DIŞARI ÇIKTIĞI VE VALİLİKTEN IZNININ OLDUĞU GÖZ ARDI EDILDI.( Bkz. Sanık Muhammed Mustafa Çelik ve Serdar UZEL in 03.08.2016 tarihli savcılık beyanları, sanık Sinan Aslan ın 1. Celse sayfa 102 deki beyanları ) Askerin ve kışlanın emniyeti için bu şekilde 8 adet  mobil emniyet tim aracı bulunmaktadır.MÜVEKKİLİN DARBE VE KUVVET KULLANMA AMACI OLSA, bir mobil tim aracı ile değil, kışlada bulunan 8 mobil tim aracı ile yola çıkılacağı hususu göz ardı edildi. 

6- MÜVEKKİL TUZAĞA DÜŞÜRÜLMÜŞTÜR.

     Medyada çıkan haberlere göre, darbe ihbarının çok önceden alındığı halde, yetkililerce bilerek önlenmediği belirtilmektedir. Örneğin;  

    15.07.2016 tarihi saat 10: 00 da darbe yapılacağı Binbaşı H.A.’nın MİT’e gelerek darbe girişimini ihbar etmesiyle, darbe girişiminin başlaması arasında yaklaşık 7-8 saatlik bir süre var.H.A Tarafından bizzat MİT müsteşarlığına gidilerek haber verildiği ve gerekli önlemler alındığı takdirde böyle bir kalkışmanın olmayacağı ve gerekli önlemlerin alınmadığı TBMM darbe araştırma komisyonunca dile getirildiği bilinmektedir.

Darbenin önlenebilir bir darbe olduğu  medyanın etkili kalemlerince dile getirilmiştir. 

           Yargıtay  16 Ceza Dairesinin 15.01.2019 tarih ve 2018- 4590 Esas, 2019- 391 sayılı kararında, “ sanığın sunduğu katkı tek başına vehamet arz etmiyorsa ve fail, fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurmamışsa, niceliği ve niteliği itibariyle bu gibi suçlara fer i iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından failin sorumluğunun TCK 309 maddesine yardım etmek olarak değil, ve fakat konumu, eylemin niteliği, ve delil durumu itibariyle TCK nın 314-2 ya da 220-6 veya 220-7 maddesi delaletiyle 314-2, 315 maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 

SONUÇ:

Bunca önemli ve esaslı hatanın olduğu, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla ilgili karar, ne yazık ki Yargıtay 16. Ceza Dairesince onanmıştır. CMK 308 maddesi uyarınca Yargıtay başsavcılığına başvurulmuş olup, umarım bu talep dikkate alınır. Aksi takdirde büyük bir hukuk cinayetine imza atılmış ve suçsuz yere bir kişinin yıllarca cezaevinde kalmasına neden olunacaktır.