Yargıtay Başkanı’nın Adli Yıl açılışında yaptığı konuşma gazetelerde fazla haber değeri bulmadı. Ali Duran Topuz’un şikayetine yol açan bu durumun aslında basit bir nedeni vardı.


https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/09/06/yargitay-baskanini-dinliyorum-gozlerim-faltasi/


Sn. Başkan’ın Külliye ya da Saray denilen yerleşkede yaptığı konuşmada, farklı sözler duysak bu haber değeri taşırdı. Bir tür insanın köpeği ısırmasının gazeteye çıkması gibi.

Başkan beyin “Kuvvetler Ayrılığı” kavramı gibi bir temel ilkeye dair söyledikleri, tam da siyasi iktidarın kurmak istediği sistemin ifadesiydi. Kuvvetler ayrılığına karşın kuvvetler birliği gibi bir yaklaşımdan söz eden Başkan, zamanda yolculuk yapıp üniversitenin ilk yıllarına gidebilse ve ‘Anayasa Hukuku’ dersinde bunu ifade etse, muhtemel ki kendisini bugün sadece Yargıtay Başkanı olarak değil, ünivesite mezunu olarak da göremezdik oysa ki. 

Cumhuriyetin kuruluş aşamasında Batılı Hukuk disiplinlerinden istifade etmesine karşı, eleştirel bir duruş gösteren Başkan, yerli ve mili bir Hukuk düzeninin faydalarından bahsetti.

Ülkemizde tıp, mühendislik gibi alanlarda Avrupalı bilim anlayışından istifade edilmesine dair  bir eleştirisi ise yoktu. Belli ki Hukuk pozitif bir ilim değildi. Ve Hukukun yerlisi ve millisi tabi ki olurdu. Bir adım daha ileri gidilecek olursa, sadece Hukuku dahilde üretmek değil, üretilen Hukuku dış memleketlere ihraç etmek de mümkündü.

Türk parasının İngiltere, Kıta Avrupası ve ABD paralarına karşı sırasıyla 10’da, 9’da, 8’de 1 ettiği bir ortamda üreteceği Hukukun, ihracat değeri konusunda insan ister istemez şüphe duyuyor.

El değmeden Türk hukukçularınca steril ortamda üretilecek Hukukun, Türk parasına değer katmayan mevcut sosyal ve siyasal ortamda nasıl değerini bulacağı ayrı bir soru işareti oluşturmakta.
Burada Türk Parasına saldıran dış güçlerin, Hukuk sistemine saldırıp saldırmayacağı ise belirsizliğini koruyor.

Öte yandan Sn. Başkan’ın mağdurla-fail arasına girmeyen Hukuk önerisinin, alternatif bir Hukuk sistemi anlayışının deneysel bir emsali olması nedeniyle alıcısı bulunabilir.
Örneğin Covid19’a karşı aşı arayışında da bu anlayıştan istifade edilebilir.
Hastalığa aslında virüsün yol açmadığını kanıtlayarak virüsün hastayla arasını bulmak ve virüsle hastanın huzur içinde yaşamasını sağlamak mümkün olabilir.  

Türk tipi başkanlık sisteminin yargıda talep ettiği revizyon ve düzenlemelerin özeti şeklindeki konuşmanın, gözlerimizi faltaşı gibi açtırması için bir neden yoktu özetle.
Başkanlık sisteminin Yasama ve Yürütmeyi tek elde toplamakla yetinmemesi ve Yargıyı da bunlarla birleştirme konusundaki ısrarının, yeni bir tebliğinden ibaretti bu konuşma.
Bu yüzden benim için yeni bir şey yoktu içeriğinde.

Hukukun siyasal sisteme tabiyetini ilan ettiği bir ülkede, farklı ne bekleyebilirdiniz?
Yargıya talimat vermenin, yargı kararlarını beğenmemenin, yargılama sonuçlarını öngörmenin  sıradanlaştığı bir düzende yapılabilecek sıradan bir konuşmayla karşılaştık.

Çoğunlukçuluktan öte hiçbir değer taşımayan ve kadiri mutlak devlet temasıyla da zamanın ruhuyla dalga geçen Türk Tipi Başkanlık Sisteminin, Türk tipi hukuk sistemi de bu olacaktı kuşkusuz.

Bütün sorun bunu yurtdışına nasıl ihraç edeceğimizde.  Demokrasinin temel ilkelerinden sadece bihaber değil aynı zamanda onlara karşı cephe almış bir siyaset anlayışı, hukukunu nasıl uluslarası düzeyde kabul ettirecek?
Bunun için Türk tipi Başkanlık sistemi de gerekiyor. 

Başkanlık sisteminin mimarı Burhan Kuzu beye yeni bir yüz ve kimlik verip, dünya ülkelerini dolaştırmak ve o ülkelerin de bizim sistemimize geçmelerini sağlamak kısa bir çözüm gibi duruyor.
Burhan Bey de bu göreve gayet hazırdır bence.
Bu yapılmazsa işimiz zor.

Analiz, Veysi Dündar 7.9.2020