İşte bir kez daha Milli Görüş geleneğinin son temsilcisi olan Saadet Partisi; kilitlenen ve kamplaşan Türkiye siyasetinin yine anahtar partisi olmaya adaydır. Malumunuz üzere; önce Erdoğan/Gül (AKP), ardından Numan Kurtulmuş (Has Parti) ve en son Fatih Erbakan (YRP) ile içinden 3 yeni parti türediği halde, SP içinde yer aldığı ittifakı güçlendiren bir partidir.

Özelikle ülkede siyasetin kimliklere sıkıştırıldığı ve Türkiye’nin sağ – sol diye iki partili bir sisteme götürülmek istendiği bir süreçte, herkesin diğerine ötekileştirildiği bu ortamda SP genel başkanı Temel Karamollaoğlu liderliğinde başarılı bir siyasi üslup ve söylem ile ezber bozmuş oldu.

İktidarda bulunan mütedeyyin bir partiye karşı kişisel/kurumsal menfaatleri halel görmesin diye; “bizim mahalleli oldumlarından!” mütedeyyin camianın suskun kaldığı, gönüllü ya da gönülsüz hamasi nutuklarla destek çıktığı bir dönemde, durum “bu yol çıkmaz sokak” deme cesaretini göstermek kolay bir şey değildi.

Nitekim referandum süreçlerinden beri dile getirdiği itiraz ve fikirlerin bugün yeni kurulan partiler tarafından dile getirilmesi ve bu partilerin “şimdiye kadar neredeydiniz?” itirazı ile karşılaşmaları Saadet Partisinin zor zamanda ne kadar ilkeli bir duruş ortaya koyduğunu göstermiştir.

Çok büyük bir sayısal etkisi yoktur. Fakat çok ciddi bir psikolojik üstünlük sağlamayı başaran partidir. Kendine has doğru ne ise, o konuda ısrarlı ve kararlı bir duruş sergilerler. 

Yeni partilere katılan muhafazakar bir siyasetçinin deyimi ile, “Temel Abi mahallenin namusunu kurtarmış oldu.”

Dindar ayrı Dinci ayrıdır. Aslında dindar insanlar için Karamollaoğlu, gayet güzel bir örnektir. Siyaset dediğiniz, omurgalı ve ilkeli bir duruş sergilemeyi gerektirir. İnana inanmayan herkes size güvenmeli ve hayran olmalıdır. Türkiye siyasetinin ihtiyaç duyduğu kalitede ve ahlakta siyasetçiler için örnek bir siyasi parti.

Saadet Partisi konumu ve siyasi hayattaki misyonu itibari ile, yer alacağı ittifaka ciddi bir meşruiyet sağlamaktadır. Referandumda “hayır” demesi, genel seçimlerde “Millet İttifakı” ile seçim işbirliğine gitmesi, yerel seçimlerde 1389 yerde kendi adayları ile tüm Türkiye’de seçimlere katılması, olası bir seçimde mevcut iktidara mesafeli olması, muhalefet bloğu için ciddi bir meşruiyet sağlamaktadır.

En önemli kazanım ise; Cumhur İttifakının Türkiye’yi sürüklemeye çalıştığı kimlikçi siyaseti boşa çıkarmıştır.
Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlerde en büyük hedeflerinden ve hamlelerinden bir tanesinin, Saadet Partisi’ni Cumhur İttifakına katma gayreti olacağının duyumlarını alıyorum.

Saadet Partisinin iktidar ile aynı blokta yer alması Cumhur ittifakının kimlikçi siyaseti için önündeki en büyük engelin ortadan kalkması anlamına gelir.

Bu sebeple de seçimler yaklaştıkça Sayın Erdoğan’ın Saadet Partisi’ni Cumhur İttifakına dahil etme hamle ve gayretlerinin artması sürpriz olmayacaktır.

“Böyle hamlelerin son İstanbul seçimlerinde bir kaç defa gerçekleştiği, bundan sonrası için olası bir genel, erken ya da baskın seçimde ard arda olması yüzde milyon ihtimal dahilindedir.”

Elbette Saadet Partisi’nin bu özgül ağırlığı ve tarihsel misyonunun farkında olan özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, Saadet Partisi’ni kaybetmemek için her türlü gayreti göstereceğini biliyorum. 
Saadet Partisi çok çeşitli olan Millet İttifakı için bir çimento vazifesi görüyor. 
Temel Başkanın, muhalefet liderleri düzeyindeki itibarı abi-kardeş güveninin çok çok üstündedir. 

Önümüzdeki süreç Saadet Partisi’nin bir Milli Görüş klasiği olan “anahtar parti” rolünü tekrar kuşanmasına, kilitlenen siyasi yapıyı ferahlatacak hamleyi SP’nin yapacağı seçim olacağa benziyor.


20.6.2020 Veysi Dündar