Galata Kulesinin kadim duvarını elindeki korkutucu aletle oyan işçinin görüntüsü, bende Nazilerin acımasız işkencecisi Dr.Mengele’yi çağrıştırdı.
Kurbanının dişini oyan bir işkencecinin yaratabileceği acı neyse, oydu görselden yayılan.
Sıradan bir Grek Kolonisinden, dünyanın incisine dönüşen şehrin, sembollerinin sembolüne bir çürük diş muamelesi yapıldı gözlerimizin önünde.

Sunay Akın’ın şiirsel diliyle yavuklusu Kız Kulesi’nin gözünden iki damla yaş düşmüştür, boğazın karanlık sularına bu gece.

Galata Kulesinin bırakın matkabı, Hilti’yi mekanik motoru, çay kaşığı ile dokunulması bile günah-ı kebir olan taşına lanet bir tecavüzü gözlerimizin önüne taşıdı sosyal medya.

Şükür ki sosyal medya var hala. Şükür ki Kültür Bakanlığının cüretkar ve acımasız taş kalpli restorasyon ekibinde; yüreğinde yurt sevgisi olan, bir helal süt emmiş varmış hala.
‘Bu kadarı olur mu?’ dedi herkes kendi kendine.

-    Hasankeyf’i boğan ellleri,
-    Salda’nın inci kumuna kamyon sokan elleri,
-    Şile Kalesini, Sünger Bob’a çeviren elleri,
-    Karadeniz’in Allah’ın çizdiği rotasını beğenmeyip kanal projesi çizen elleri,
-    Sultanahmet’in siluetini 16*9 ile yok eden elleri,
-    Dipsiz Göl’ü çöl yapan elleri,
-    Kaz Dağlarını traşlayıp kel dağlar yapan elleri,
-    İstanbul’un bütün meydanlarını AVM yapan elleri,
-    İstanbul tarihinin ilk yerleşimi Fikirtepe’yi insanlık suçu binalarla dolduran elleri,
-    3 Kuruş için memleketin geyiğini, keçisini yedi düvele vurduran elleri,
-    Ülkenin vatan toprağını üstündeki binasıyla beraber satıp, üzerine bir de vatandaşlık bedava diyen elleri,
-    Dünya rekoru kıran kamu ihalelerini 2 değil 1 elin parmağı kadar sayıda müteahhite veren elleri,
-    Ülkeye yol/köprü/tünel yapıp, geçişini euroya dolara bağlayan elleri,...

Bizim saymaktan yorulduğumuz bu elleri iyi tanırken, ‘bu kadarı olur mu?’ diye sormuyoruz.
Daha beteri olmamıştı. Ama daha beteri de olabilir.
Ayasofya’nın sühunetini yağ içinde vıcık vıcık din ticaretine tahvil edenler bununla da yetinmedi.

İstanbul’un onları istemediğini 2 seçimde tescil etmesi yüreklerini karartanlar, hınçlarını güzelim Galata Kulesinden aldılar.
Bir çürük diş oyar gibi oyulan Kule’nin, 1000 senelik duvarından kopan her zerreyi, altın niyetine saklayacak mı nobranlık? Tabii ki hayır...

Galata Kulesinin 1000 sene önce konulmuş taşlarını darma duman edip, onlara moloz muamelesi yapıp pis çuvallarda, yıkık evlerin betonlarıyla beraber hafriyat kamyonu ile taşımayı hayal edenler var karşımızda.
Bu anlayış artık sadece bizim yüreğimizi dağlayan bir baskı ve şeditlikten ibaret değil, dünya kültür mirasına taarruz eden bir aymazlıktır.

Galata Kulesinin bir tek taşı bile yerine yenisi konulamayacak derecedir.

Şairin sözüne kulak veriniz :
Bu şehr-istanbûl ki bî-misl ü bahâdır 
Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır.

Tüm Acem mülkü değerinde taşı Hiltiyle kıran, pare pare eden ve adına Kültür Bakanlığı denilen kurum, siyasallaşan anlayışı ile karşımızda bir utanç eylemini daha tamamlamıştır.

Savunulacak en ufak bir yönü olmayan ve İstanbul halkının hür iradesinden intikam amacı taşıdığı aşikar olan, bir el koymanın neticesinde daha iyisi beklenmezdi zaten.

Galata Kulesi artık daha değersizdir.
Bu değer kaybının en birinci mümessili hükümetin Kültür Bakanıdır. İstifa etmesi ve bu değere verdiği zararı tazmin etmesi gerekmektedir.

Bunu yapmayacağı Hasankeyf’ten Salda’ya ülkenin kültür değerlerinin başına 20 yılda gelenlerle açıktır. Ama Sultan Süleyman’a dahi kalmayan devran elbet dönecektir.

Tarihin şaşmaz terazisi bu ülkenin değil bu toprakların mirasına yapılan bunca ihanet ve işkencenin, elbet karşılığını talep edecektir. Bugün için tek tesellimiz budur.

Dişinden kanlar akan Galata Kulesinin ve ona göz yaşı döken Kız Kulesinin acıları için şimdilik daha fazlasına kudretimiz yoktur.
Analiz, Veysi Dündar 12.8.2020