Bekir Sıtkı Erdoğan, Cumhuriyetimizin 50.Yıl Marşının güftekarıdır.
Marş, “Müjdeler Var Yurdumun Toprağına Taşına” diyerek başlar.
Müjdenin yurdumun suyuna adanması, Cumhuriyetin 97. yılının arifesine nasip oldu.

AK Parti’nin Cumhuriyetin net 18 brüt 26 yılına damga vurduğunu düşünürsek, müjde vermek için gayet uzun süre beklediğini öngörebiliriz.

Farsça’ya kadim ‘Avesta’ dilinden intikal eden ve bizim de bağrımıza bastığımız ‘Müjde’ sözünün AKP devrinde çok da sık kullanılmadığını düşünüyorum. AKP’nin aksiyoner ve pratik iş görmeye dayalı siyasetinde müjde vermekten ziyade; “ben yaptım oldu, buyrun beğenin” tarzı egemendir.

AKP bize hep icraatlarını sıralamış ve bunların sonuçlarıyla övünmüştür.
AKP daha 2 yıllık iktidar iken keşfedilen Akçakoca Doğalgaz Rezervinin aradan geçen 16 yılda ticari üretime dönüşmemişken, aynı bölgedeki kaynakları bizlere müjdelemesi tam da bu yüzden şaşırttı bizi.

İstanbul’un kuzey ormanlarından Hasankeyf’e, Kaz Dağından Rize’nin derelerine kadar, ülkenin tabii ve tarihsel kaynakları tüketilerek enerji için kullanılırken müjde duymamış aksiyon görmüştük.

16 yıl önce keşfedilen fakat hala üretime dönüşmeyen doğal kaynağımızın bu defa önümüzdeki on yıllar içinde üretime dönüşeceğinden oluşan bir müjdeyi ise, aslında hem merak ettik hem de biraz şaşırarak takip ettik.

Karadeniz’in dibinin iç acıcı olmadığı ve gayet münbit bir organik dünya içerdiğini ilkokulda öğrenen bir halk olarak, bu denizin dibindeki gazın varlığı hiç de sürpriz değil aslında. (Bu dibi meşum denizin 2 koldan Marmara’ya akıtılması demek olan Kanal İstanbul projesinin akıl dışılığına da bir delalet olmalı bu keşif aslında!)

Sürpriz olan aleni biçimde varlığı keşfedilmiş ve keşif dönemi, AKP iktidarının tamamına karşılık gelen rezervin, bu zamana kadar yedek akçe gibi kenarda tutulması.
Azeri, Fars, Rus gazına ödediğimiz milyar dolarlar kenarda duracaktı bu üretim başlasaydı. Üstelik ilave rezervin Temmuz 2020’de keşfedilmesi ise başlı başına sorgulanmaya muhtaç.
Eğer 2004’te yapılan keşif üretime dönüşmüş olsa, bu zamana kadar muhtemelen bu rezerv de keşfedilir, Türkiye onlarca yıl boyunca dışarıya kaptırdığı doğal gaz paralarını halkın refahı için kullanırdı.

Ahmet Hakan’ın sözüyle tek yapmamız gereken “sevinmek, sevinmek, sevinmek” ise neden daha önce sevinmedik de, tam da 2020 yılının 21 Ağustos’unu bekledik.

Gazeteci, yazar falan değil sıradan bir vatandaş dahi olsak, neredeyse Akdeniz’de Yunanistan’la gaz savaşına gireceğimiz sırada aldığımız bu müjdeli haberin arka planını kendimize sorardık.

Hz. İbrahim oğlunu kurban edecekken gökten inen koç gibi Allah Teala bizlere de gökten rezerv mi indirdi acaba?

Allah’ın işinden sual olmaz. Petrol ve doğalgaz zengini ülkeler arasında Suudi Arabistan da var, Venezuella da var, İran da var, Norveç de var. Ben Norveç  olalım isterim. Norveç olamayacaksak da bırakalım. Rezervlerimizi  gelecek kuşaklar kullansın. Biz bir de bu acaip halimizle ülkenin doğal kaynaklarını tüketip gelecek nesillerin haklarından çalmayalım.

Bu zamana kadar doğalgazımız yoktu da, Almanya’yı mı kıskandırmadık? Bir de doğal gazımız olursa maazallah bütün Avrupa’nın nazarı değer, başımıza türlü felaketler gelir. Çakır gözlü Avrupa ahalisi şöyle yan gözle baksa kurumuz düşer, enflasyonumuz çıkar, faizimiz yükselir. “Biz bize yeteriz.”

Yine de Ahmet Hakan’ın 23 Nisan marşından esinlenerek bizi sevinmeye davet ettiği günlerde bir diğer eski Türkiye marşını anımsamamak elde değil:
“Sevinin küçükler, övünün büyükler.
 Çok büyük bayram bu bayram,
Herkese kutlu olsun.”

Müjdeli sevindirikli günlerde ne varsa yine Eski Türkiye’de var. Onun marşlarında var.
“Ver Mehteriii” diye çıkılan yolda buralara geldik. Kadere bak. Kadere bak.

Analiz Veysi Dündar 22.8.2020