Ben geçen yıl bu zamanlarda yazdığım makalede; Ayasofya’yı doğal kaynak diye adlandırdığımda eleştirenler, belki de bu Dünya Mirası kavramını görünce işin aslını anlamıştır.

Dünyanın dört bir tarafındaki mirasın o ülkeye kazandırdığı tanınırlık, bir doğal kaynağın tükenmeye tabi varlığından da etkili bir gelir kapısıdır.

İnsanlar dünyanın dört yanından bu miras varlıklarını görmeye gelir. Pamukkale de bir dünya mirasıdır Ayasofya da. Bundan 1500 sene önce bu binayı inşa eden aklın sahibi beyinler çoktan toprakla karışmış rüzgara kapılmıştır belki. Lakin ürettikleri eser sonsuzluğa emanettir.

Sadece Ayasofya değil bütün tarihi yarımada dünya mirasıdır. Sultanahmet Camii de, Hipodromdan kalanlar da.

Erdoğan’ın seçim meydanlarında kullanılmak üzere vadelendirdiği “Ayasofya Camii statüsüne alın” talimatı bu dünya mirasına nasıl etki eder bilinmez. Yine de insanlığın ortak mirası statüsünden daha üstün bir değer bulmak kolay değildir.

Sanki Fatih’in bütün vakıf senetlerine harfiyen uyulmuş gibi, kararı ve mesuliyeti 2.Mehmet Han’a atılan bu statü kavgasına her halde sağ olsa en çok o gülerdi.

Fatih gibi bir Cihan Sultanı için Ayasofya’nın cihana miras edilmesinden daha gönendirici bir hal olur mu?

Tarihte geçmişe yolculuk merakı ile dolu olanlar ne derse desin, çağ açan Fatih herhalde zamanın ve zeminin şartlarına intibakta sorun yaşamazdı.

Fatih belki de Ayasofya’dan ziyade altında süpermarket, pimapenci, kasap vs olan ibadethanelere kafayı takar, “bre Müslümanlar ticaret edecek başka yer yok mu?” derdi.

Bugüne kadar ki seçimleri Ayasofya vaadi olmadan kazanan Erdoğan’ın yeni seçim için bu kabil bir icraat önerisi ile girmesini bir kenara not etmek lazım.
Demek ki bu defa böyle gerekmiş.
“Meselenin Ayasofya değil seçim olduğu aşikar.”

AKP 2002’den beri devam eden iktidarının hangi aşamasında daha az dindardı ki, tam da 2020’de Ayasofya’ya cami demeye karar verdi ?

AKP/MHP İttifakı yaptıkları ile gazı kaçmış gazoza, ekşimiş yoğurda, nemlenmiş fıstığa, bayatlamış çaya, küflenmiş peynire, yanmış yumurtaya, kurumuş ekmeğe, pörsümüş domates ve bibere talim etmemiz gereken bir kahvaltı masasına döndü.

Bu masanın başına oturmak bile gelmiyor artık içimizden.
Masanın üzerinde geçen yıllarda “Türkiye’nin bekası, Zillet İttifakı, İllet İttifakı, Hainler...” vardı, şimdi üstüne bir de “Ayasofya” geldi.

Ayasofya’yı malzeme ederek zaten seçime yenik başladınız, tadını kaçırdınız.
Bundan sonra ne yapsanız ağızda tad yerine gelmeyecek.
Anketler oyların buharlaştığını gösteriyor.
Başka bir konu bulunuz.
Zira teşbihte hata olmaz; kavalı istediğiniz kadar iyi çalınız, bu defa süreç çoban olmanıza yetmeyecek gibi görünüyor...

7.6.2020 Veysi Dündar