Uzun Bıçaklar Gecesi, İlk Saplayan Şeytan Oldu...
Ülkede gündem döndü dolaştı yine futbolda karar kıldı.
Yıllarca topu alıp slalom yapan “creativ” oyuncu olarak tanıdığımız Rıdvan Dilmen adeta kasap bir stoper gibi, uzun yıllardır (en azından görünürde) birlikte takıldığı insanları tereddütsüzce topun ağzına koydu.

Türkiye’nin siyaset sahnesinde göremediği çok seslilik ve rekabeti futbol sahasında araması, A Spor’un bile kardeşi A Haber’in açılmadığı evlerde sesini duyurmuştu. Türkiye siyasetteki ceberrutluk ve tepeden inmeciliği az da olsa futbolla aralayabilmekteydi.

“Eski Türkiye’ye mi dönüyoruz?” diye heyecanlandık birden. Malum eski Türkiye futbolla yatar futbolla kalkardı. Sonra birden gündem baş döndürücü bir hal aldı ve futbol hiçbir zaman eski yerini bulamadı.
O kadar ki sentetik üretim bir futbol takımının, şampiyonluğuna bile şahit olduk.

İstanbul’un egemenliğini kıran Trabzonspor’un 40 yıldır yutkunduğu ortamda, 3-5 senede nevzuhur ilçenin adına tahsis edilen kulüp şampiyonluk şarkısı söyledi.
Türkiye’de bir zamanlar stat önlerinde geceden başlayan heyecan, maç saatine kadar süren kavgalara dönüşür, 90 dakika için insanlar koca günlerini feda ederdi.

Şimdi statlarda yerler kombineli, alt sınıfın TV’de bile maç seyretmesi lüks. Hal böyle olunca futbol giderek halktan ve gündemden kopar hale geldi. Buna karşın futbol değil fakat futbol geyiği halkın ucuz tüketimine hazır hale sokuldu.

Gezide; Çarşı’nın ve ona destek veren iki İstanbul kulübünün dayanışması da, son derece mutsuz edici idi iktidar cephesinde.

Bütün bu tabloda dün gece birden içine bambaşka biri kaçmış bir Rıdvan Dilmen izledik. Lakabı olan “Şeytan” belli ki boş durmamış ve Rıdvan Dilmen’i bugüne dek görmediğimiz  bir hal ile karşımıza çıkarmıştı.

Rıdvan’ın şiirsel futbolculuğunun anısına hürmeten her zaman durup dinlenen futbol yorumlarına alışkınız.
Rıdvan Dilmen, futbolun teknik analizinin profesörü olarak geliştirdiği kariyerini, bir gecede bambaşka bir şekle dönüştürdü. Karşısındaki Murat Kosova’nın da aklını fazlasıyla karıştıran söylemlerin, uzun yıllar boyunca alıştırdığı teknik ve incelikle alakası yoktu.
 
Dün gece Rıdvan Dilmen’in hedefindeki başlıca isimlerin hemen tamamı, iktidar ile gayet yakın kişiler. Ama Rıdvan Dilmen iktidara uzak mı?

Hepsi iktidarın yayın organlarında yazan çizen  konuşan kadrounun Rıdvan’ın sözleri ile birden ortaya çıkan kaos ortamından sonra yollarını nasıl şekillendirecekleri fazlasıyla biinmezlik içeriyor. Ancak sistemin değil kişileri konuşulması işin rengini az da olsa ortaya çıkarıyor.

Gündemsiz kalınan bir dönemde, dikkatlerin futbolun çeneleri fazlasıyla yorgun yorumcularına çevrilmesinin kime ne zararı olabilir?

Kurumsallığın çoktan köküne kibrit suyu döküldüğünü zaten biliyorduk. TRT sunucusunun halkın vergileri ile yayımlanan programda kendini savunmaya ayırdığı dakikalar bunu sadece teyit etti. “500 bin lira aldığım ispat edilsin, istifa ederim” diyen adam, 499.000 ya da 199.000 alıyorsa ne yapacağız?

Asgari ücretin 2.500 lira olduğu memlekette devlet memuru olması gereken adam, 5 sıfırlı maaşları konuşuyor ve biz dinliyoruz.

Rıdvan’ın şahısları hedef alan ve aslında bir yönüyle de onun hiç de tarzı olmayan performansının, artçı sarsıntılarını bir süre daha görürüz.

Ancak bu ülke için 3-5 futbol yorumcusunun başına geleceklerin bir kıymeti olabilir mi? Belli ki paranın gayet azaldığı bir ortamda, futbola tekrar ilgi kazandırmak için günah keçilerine ihtiyaç var. Keçilerin günahkar olmaları da bu durumu değiştirmeyecek. 

Önemli olan üzümleri yemek değil önemli olan bağı yeni baştan düzenlemek...

AKP ile hayatımızın her alanına sızan liyakatsızlığın, en kolay cezalandırılabilir alanına yapılan operasyonun, zaman kaybından öte katkısı olmasa da, bir zincirle yükselenlerin zincir koptuğunda başına gelecekleri görmek açısından çok kıymeti var.

Birilerinin sırtında yükselenler, tepe üstü çakıldığında şaşırmamalıdır.

Analiz, Veysi Dündar 22.9.2020