Bugünlük yol hikayesine ara veriyorum. Mesleğinde başarılı bir ismi maalesef dün kaybettik. Çok kıymetli, tecrübeli bir akademisyen olan Haluk Savaş’tan bahsediyorum. 
KHK’lı mağdurlar için öncü bir isim olmuş, bu konudaki haklı dik duruşuyla yüzbinlerin beğeni ve takdirini kazanmıştı. Deniz nasıl ki, kendinden olanı unutmuyorsa, en çok KHK’lılar da onu unutmayacak, haklı mücadelelerine ondan aldıkları ufuk ve cesaretle devam edecekler. 
Adalet için büyük mücadeleler verdi, bu uğurda sağlığını sonra ruhunu teslim etti. Son röportajını benimle yapmış ve memnuniyetini dile getirmişti.
Allah’tan rahmet dilerim. Anısı ölümsüz olsun diyorum. Söyleşimizin belli başlı manşet aralarını istifadelerinize sunuyorum. 

“Türkiye’de bir zenginin 1 milyar $ vergi borcu tek kalemde affedilebilirken, o kadar para etmeyecek testleri günde 7-8 bin vatandaşa uygulayıp milyonlarca vatandaşı bundan mahrum bırakmak bir devlete yakışmaz, kaldı ki bir maske bile dağıtamadık zamanında. Bu da tam olarak “mış” gibi yapmak yani gerçekten durumla savaşıyor”muş”, mücadele ediyor”muş” gibi durduk ama bir maskeyi bile dağıtmaktan aciz olduğumuz anlaşıldı.”

“İnsanoğlunun her zaman kendi felaketini yaratmaya yatkın bir yapısı vardır. Korona olsun ya da olmasın biz kendimizi yok edecek başka yolları da buluruz. Gerçekten Korona dolayısıyla dünyadaki metabolizmanın azaldığı, atmosferdeki ozon deliğinin küçüldüğü vs. yönünde veriler var. Dünyanın tekrar daha yaşanılabilir bir yer haline döndüğünü görüyoruz. En azından daha az hareket ederek yaşayabildiğimizi öğrendik. Daha düşük bir tempoyla yaşadığımızda da dünya yaşanılır ve güzel bir yer aslında.
Daha ritmi düşürülmüş bir hayat her zaman kötü değil.”

“1500 sene önce Hz. Muhammed ve Hz. Ömer döneminde salgın hastalıklar olduğunda insanlar bir şehre girmemeyi, girmişse çıkmamayı orada kalmayı biliyorlardı. 1500 sene sonra bizim aynı noktaya gelmemizin bir ayı almaması gerekir. Bunu tarihten çok da ders almadığımızı üstelik de siyasi İslamcılar gösterdi. Peygamber ve en yakın arkadaşının idaresi döneminde bu karantina şartlarına çok daha iyi riayet edilmişti.”

“Gittikçe daha fazla bilimci olacağız, daha az dinci olacağız. Gittikçe herkes daha fazla laik olacak, en İslamcılar bile daha fazla laik hale gelecekler. Bu kaçınılmaz bir şey. Hz. Muhammed’in bizzat kendisi ve dinin kendisi önemli oranda seküler unsurlar, laik unsurlar içeriyordu. Akılcı dindarlık, özgürlükçü dindarlık artabilir, körü körüne inancın artık dünyada alanının çok dar olduğunu söylemek mümkün.”

“Toplumsal tepki, siyasal bir ayrışmaya, siyasal büyük bir muhalefete dönüşmediği müddetçe, İKTİDAR karşısında büyük bir muhalefet oluşma riskini görmediği müddetçe, bunları umursamazlıkla karşılıyor. Diyebilecek çok fazla bir şey yok. Burada suç iktidarın değil iktidara karşı gerekli tepkileri koymayan halkındır.”

“Ben ne siyasetçiyim ne de ekonomistim şu anda sadece bir psikiyatri uzmanı bir öğretim üyesiyim ve gözlediğim şey şudur; Türkiye’de siyaset, günlük hayata ne kadar az müdahale ederse günlük hayatın akışı o kadar sağlıklı olur.”

“Yolcu garantili metro ne demek? Araba geçiş garantili köprü ne demek? Bunların hiçbiri ülke ekonomisi yararına olamaz. Belli ki bunlar başka rant sistemlerinin parçaları. Dolayısıyla bunları bize ve ülke yararına bir ekonomik hamleymiş gibi yutturmaya çalışmasınlar çok açık bir biçimde belli tekellerin ülke ekonomisini satmaları anlamına gelmektedir. Bunların azaldığı yerde ülke ekonomisi elbette daha iyiye gidecektir.”

“Hiç şüpheniz olmasın. AKP çok ustaca hesap kitap yapıyor. Kimden oy alacaksa düzenlemeleri de ona göre yapıyor. Yani o kadar mm’lik hesaplamalar yapıyorlar ki çok hassaslar. Devlet kaynaklarını bile kendilerine yönlendirirken çok eli kapalılar. Bunu özellikle belirtmek istiyorum; her kaynağı, ufacık çeri çöpü kendi lehlerine kullanmak için özel hesaplar altında davrandıklarını söyleyebiliriz.
Dağıtılan kömürden, makarnaya kadar oradan AKP’ye oy verecek kitlelerin beslenmesine kadar hepsi tek tek düşünülüyor ve mühendisliği yapılıyor görünen o.”

“Türkiye’de aydınların halka ulaşmasındaki en önemli engel, halkın aşırı milliyetçilik ve dincilik ile yobaz bir yola sevk edilmesi, aydınların da her türden dini ve milli tezahüre karşı aşırı hassasiyet bir alerji geliştirmesi nedeniyle halkla arasındaki köprünün kopmuş olmasıdır. Bu özellikle sağ, dinci iktidarları çok güçlü kılan bir alete dönüşmüştür. Solda olan veya olmayan aydınların bu çukurdan haberdar olup buna göre buradan çıkışı hazırlayıp önce halkla temas edebilecekleri, halkla buluşabilecekleri geniş koridorları açmaları gerekmektedir.”

“Türkiye’de 1 yıl içerisinde akut bir değişim beklemiyorum. AKP iktidarının artık sarsılarak ve son anlarını yaşayarak en fazla 2 yıl bilemediniz 3 yıl gidebileceğini düşünüyorum. İlk serbest ve adil seçimlerde AKP iktidarının sona ereceğini net bir biçimde görüyorum.”

“Veysi Dündar Bey, bu ilginç, fütüristik röportaj için çok teşekkür ediyorum. İyi çalışmalar diliyorum.” demiş ve söyleşimiz son bulmuştu. 
Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, mekanı iyilerin yanı olsun.

1.7.2020