Dün Cemil Meriç’in ölüm yıl dönümüydü. Onun aziz hatırasına hürmeten söylediği sözlerinden mısralar ve yorumlar not ettim. Günümüze ışık tutan tespitlerle dolu kelamları, kiminde virgülüne dokunmadan, kimine de eklemeler yaparak tekrar kayda geçtim. Rahmetle anıyorum...

Avrupa Birliği hülyamızı ne güzel özetlemiş yarım asır önce. Zerre ilerleme var mı, yorumu size bırakıyorum.
“Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik.
Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar…
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları…
İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu.
Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini
 “Ben Avrupalıyım” demeye başladı,
“Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.”
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına:
“Hayır delikanlı” diye fısıldadılar, “Sen bir az gelişmişsin.”
Ve Hıristiyan Batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir “nişân-ı zîşân” gibi gururla benimsedi aydınlarımız.

Bir arada yaşama üzerine her daim kelam söylerim ama ekranda ama makalelerimde. Fasl-ı müştereklerimizi çoğaltalım. 83 milyon birinci sınıf vatandaşıdır bu ülkenin. Ayrım gayrım ülkeye zarardır. Yazdığım ilk kitaba da bu ismi verdim. “Ötekileştirme”
Cemil Meriç, bir kitaba sığdıramadığım gerçeği, bir paragrafa sığdırmış. Dediğini yapabilsek, hayat daha güzel ve daha kolay olacak...
“Mekân ile zamanı aşacak insan. Bu kanatlanmış, birleşmenin, birlikte düşünmenin eseri olacak. Birlikte düşünmek kişiliği ortadan kaldırmaz, geliştirir. Kurtuluş bu şuurlanışta. Düşünen insanlığı hayata bağlayacak olan, maddi bir rahat değil, kendi kendini aşma, bütünleşmedir."

Ve final cümlesi; “"Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.” 
Doğru söze ne hacet. Ben bir arada yaşanması için gayret edenlerdenim. Genelimiz böyledir. Elbet galebe edeceğiz. 

Dün sabah evimde kahvaltıda davetlilerim vardı. Misafirlerimden biri 2009 yılında “Dünyanın En Etkili 500 Müslüman’ı” listesinde yer almıştı. Bir diğer misafirim ise deist/inanmayan biri idi. Fakat bir araya gelebilmenin, sohbet edebilmenin, öğrenmenin, alakanın, saygının, anlamanın, bir arada olmanın ve bir arada yaşamanın lezzetini idrak eden isimlerdi. Biri,
“Adalar şeklinde yaratılmışız. Vapur seferleri olmalı. Ve seferleri durmadan artırmalıyız.” derken, yek diğeri ise “Kendi mahallerimizden diğer mahallere oyuklar açmalı, kanallar kazmalı, karşılıklı nefeslenmeliyiz.” diyordu. Ahiret gününü hesaplamak Allah’ın insiyatifindedir. İşine karışmayalım. O Allah’ın vazifesi. Cemil Meriç’te bu gerçeğe şerh düşmüş sözleriyle...

"Allah’a inanıyor musunuz?" sorusuna verdiği cevap:
"Müslümanım, Müslüman bir çevrede doğdum. Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahşer günü bilebileceğim."

Velhasıl ne mezura vardır vatanseverliği ölçen, ne de gram vardır yurtseverliğimizi tartacak. Kimsenin kimseye “ben senden daha çok bu ülkeyi seviyorum” demeye hakkı yoktur, zira bu işin ölçeği/ölçeri yoktur.

Soğuk Savaş döneminden merhum Meriç’te ruhi ve düşünce olarak etkilenmiştir. “Bu kış Komünizm gelecek.” şuyuu şayiaları aşalı yarım asır oldu, henüz gelmedi. Şöyle diyor rahmetli; “Sol’un halk vicdanında yarattığı tedailer: casusluk, darağaçları, Moskova; Sağ’ın ise müphem, sevimsiz, sinsi bir iki hayal.
Sol ve sağ, çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit...”
Velhasıl ne sağcımız ne de solcumuz muvafık olamadılar bugüne kadar düşüncelerinde... hep araz hep ham hayal hep ütopya hep uzak diyarlar...

Rahmetlinin belki de en özlü sözüdür. Buna kanaat getirmek hayatımıza düstur olsa kafidir....
“Bu ülkede ilerici, gerici, sağcı, solcu yoktur. Namuslu insanlar ve namussuz insanlar vardır.”

İdeolojiler topluma giydirilmiş deli gömlekleridir. Bu gömlekleri giyip giymemekle meşgul olunmaktansa, namuslu insanları bulup, örnek edinsek, sayılarını artırsak, onlardan aşı yapsak ve önce ülkemizde sonra da dünyada namussuzlara yer bırakmasak...

14.6.2020 Veysi Dündar