Adebayor, Demba Ba, Arda Turan, Edin Visca… liste uzayıp gidiyor. Londra Belediyesi futbol takımı kursa, sonra bu kurduğu takımı belediyenin partisiyle bağlantılı bir gruba devretse, Londra halkı ertesi seçimde bu belediyeyi iktidarda tutmaya devam eder miydi?

Ben buna pek ihtimal vermiyorum.

Münih Belediye Spor’un Bayern Münih’e, Londra Belediye Spor’un Arsenal’a, Manchester Belediye Spor’un Manchester United’a, Paris Belediyespor’un Paris Saint Germain’a rakip olduğunu hayal edin.

Belediye halktan topladığı vergilerle takım kuracak ve kurduğu takımı bir süre sonra ülkesine göre, Theresa May’in, Angela Merkel’in ya da Emmanuel Macron’un partisinden güvenilen bir kadroya devir ve emanet edilecek.

Bu takım, biz onu Başakşehir FK diye biliyoruz (ama altını kazıdığınızda İstanbul Belediyesi çıkar), dolu dizgin şampiyonluğa gidiyor.

Parti devletin parti belediyesi parti takımına tahvil oluyor. AKP’nin çokça eleştirdiği tek parti CeHaPe döneminde kurulan ateş-güneş takımları ilk akla gelen örnek aslında bu konuda.

AKP tek partinin tüm bileşenlerine yaptığı yatırım ile aslında Türkiye’de tek parti döneminde ne yapılırsa birer birer hayata geçirdi.

Erkan Can üstadın unutulmaz Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmindeki unutulmaz repliği ile “Hayat Fena Halde Futbola benzer”. Bunun tersi de geçerli ve futbol da fena halde hayatı taklit ediyor. Tek partinin 25 yıllık belediye icraatinden bize kocaman bir futbol topu kalıyor. Topun sahibi de parti.

Tabii sadece Türkiye tek parti dönemi değil, komünist dönemin ülkeleri de bolca devlet/parti takımları ile zuhur etmişlerdir.

Bütün Dinamo sülalesi Komünist Partinin yan ürünüdür. Dinamo Sofya, Dinamo Moskova, Dinamo Tiflis vb. uzar gider. Komünizmin parti devletine muhalefetin sessiz çığlığı idi bir bakıma bu devlet/parti takımlarına karşı gösterilen mücadele.

Komünizm yıkılınca kendini 2. ve 3. ligde bulan bu parti takımlarının aslında bizdekinden farkı oradakilerin belirli bir taraftar kitlesini de elde etmiş olmaları.

Bir dönem Beşiktaş’a musallat olan 1453 kartalları ya da Fenerbahçe küme düşsün diye elini ovuşturan akbabalar aslında parti takımına taraftar devşirmenin imkanını da zorlayan girişimlere çok benziyor. Hele ki, Galatasaray taraftarına umulmadık bir iç saha yenilgisinden sonra resmi hesaptan davetiye çıkarmaktaki yüzsüzlüğü ölçmeye yetecek bir cetvel bulmak da zordu.

11 bin kişilik statta ortalama 2700 kişiye oynayan şampiyonluk adayı Başakşehir’in taraftar grubu da bu yalnızlık metaforunu kendine isim edinmiş Boz Baykuşlar. Batı kültüründe bilgelik doğuda uğursuzluk manasına gelen baykuşu kendine simge seçen Başakşehir taraftar grubunun şakacılığına sözümüz yok.

Sözümüzün olmadığı bir şey de sahada mücadele eden futbolcuların ve onları yönlendiren teknik ekibin gayreti. Onların çabasını göz ardı edecek değiliz. Sahada ter dökmeden, emek harcamadan başarılı olmak mümkün değil. Üstelik Başakşehir’i var eden AKP’nin siyasette hiç umursamadığı objektivite futbol sahasına VAR kamerası ile çoktan girdi. Bu yüzden hakkını teslim etmemiz gerekir ki, AKP’nin siyaset sahnesindeki imkanları, Başakşehir için geçerli değil; onlar adil oyuna mecbur.

Yine de tıpkı AKP gibi içeride kaplan kesilen Başakşehir yine AKP gibi dışarıya karşı daha rölanti bir tutumda. Papazı, gazeteciyi alıp vermeyi konjonktüre göre planlayan AKP gibi Başakşehir de konjonktüre uygun biçimde Avrupa maçlarına laf olsun diye çıkıp kendinden kat be kat zayıf takımlara elenmekte beis görmedi. İçeride şampiyonluk için dışarıda temsili feda etti.

AKP’nin iç-dış siyaset yaklaşımına olan benzerliği adeta şablon gibi değil mi?

Sonuçta belediye seçimleri için oy vereceğimiz günlerde AKP’nin sevdiği vakıflara İBB bütçesinden 850 milyon verdiğini öğrendik. Başakşehir’in piyasa değeri sadece futbolcu olarak 50 milyon Euro (300 milyon) üzerinde. Bu parayı kim üretti, kime verdi, kim kullanıyor, kim kullanacak?

AKP İBB’yi 25 yılda İstanbul’un 3 büyüğüne rakip yaratmak için kullandı ama o da yurtdışında Baykuş değil yalıçapkını gibi davranıyor.

AKP’ye İstanbul’da 5 yıl daha yönetme şansı vermek için düşünmemiz gereken bolca başlık var. Başakşehir FK meselesi bunlardan biri. Düşünmek isteyenlerin yorumlarını beklerim.

(*) 4 Şubat 2019’da yayımlanmıştır