Merhabalar,

Günümüz yaşantısında, artan dünya nüfusunun yarattığı psikolojik etkiyi de göz önünde bulundurarak, üretilen her nesnenin sayısının ve satışının çok olması gerektiğinden bahsedildiğini söylersek pek haksız sayılmayız.

Çok üretelim, çok satalım, çok para kazanalım ekseninde gelişen bir üretim dünyasında yaşıyoruz. Çok üretim beraberinde elbette çok tüketimi de taşıyor, başka türlüsü düşünülemez.

Bu çok üretim furyası tarımda da yaşanıyor maalesef.

Artan dünya nüfusunu beslemek gibi masum bir hedef koyarak başlayan verimi yüksek üretim düşüncesi, üretilen ürünün kalitesini ve sağlıklı olması gibi temel niteliklerini bozacak duruma geldi.

Buna rağmen görüldü ki; artan dünya nüfusunu artan üretimle yine besleyemiyoruz, çünkü sıkıntı üretilen miktarda değil, üretilen gıdanın paylaştırılmasındaki kanallarda yatmaktadır.

Hala açlık çeken ülkeler ve bu nedenle hayatını kaybeden insanlar var.

Modern Tarımın amacını açıklarken, önceleri, birim alandan en fazla ürünü almak diye özetleyebiliyorduk. Şimdilerde ise olay, birim alandan en sağlıklı ürünü alabilmek şekline evrildi.

Ne üretirsek üretelim, ne kadar üretirsek üretelim, sağlıklı değilse hiçbir anlam ifade etmiyor. Verimi artırmak uğruna kullanılan kimyasalların, tarımsal ilaçların insana ve üzerinde yaşadığımız dünyaya verdiği zararları içeren haberlere artık aşina olduk. Aşırı gübre kullanımından kirlenen topraklarımız ve yer altı sularımız, ırmaklarımız var.

Kahve kremasında bile kalıntısına rastlanılan yabancı ot ilaçları var. İnsanoğlu tüm bunlara rağmen pervasızca harap etmeye devam ediyor.

Yıllardır tarım sektörünün içindeyim. Çiftçi eğitimleri dahil bu sektör insnaına ulaşmaya, bilgilendirmeye gayret eden birisiyim.

Lakin çiftçinin sırtındaki ekonomik baskıyı sonlandırmadan asla verimi yükseltecek uygulamalardan vazgeçiremezsiniz.

O nedenle sağlıklı tarımsal üretim salt çiftçi köylü bazında tek başına gerçekleştirilebilecek bir uygulama değildir.

Devlet politikalarıyla desteklenmeli, peyder pey sağlıklı üretimin önü açılmalıdır.

Organik tarım, üretilen ürün üzerinde yapılan tüm uygulamaların kontrol altında tutulduğu, insan sağlığına ve doğaya zarar verebilecek uygulamaların yasaklandığı, kontrollü bir üretim modelidir.

Üretici yasa ve yönetmeliklerle belirlenen düzenlemelere uyarak yetiştiricilik yapar ve sonuçta elde ettiği ürün yeterli koşulları taşıyorsa Organik Ürün Sertifikası larak pazara sürülür.

Bu üretim süreci bakanlık ve yetkili sertifikasyon kuruluşları tarafından titizlikle takip edilerek üretici sürekli denetlenir.

Şahsi kanaatim, insanoğlunun adı konulmamış hastalıklardan kurtulup, sağlıklı bir yaşam sürmesinin yegane koşulu organik tarımla yapılan üretim olduğu yönündedir.

Tamamını organik üretemesek bile olabildiğince artırmak gereklidir. Organik tarımla verimin düştüğü, üretilen ürünün dünya nüfusunu beslemeyeceği gibi düşünceleri çürüten bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Uzun vadede gübre ve ilaç için ayrılan finansman, tarım alanların genişletilmesi ve ürün fiyatlarının sübvanse edilmesi yönünde kullanılabilecektir.

Hastalıkların azalması sonucunda düşecek sağlık harcamalarının ve bozulan  ekosistemi onarmak için harcanan paranın da sağlıklı üretimi desteklemek adına kullanılabileceğini söyleyebiliriz. Bahaneler arkasına sığınarak sağlıksız üretmenin hiçbir tutar yanı yoktur.

Hal böyleyken; 2 yıl önce, bu kısır döngü içerisinde ne yapılır diye düşünürken aklıma gelen bir düşünceyi proje haline getirmek amacıyla çalışmaya başladım. Gördüm ki, İnsanlar kendileri yiyeceği çapta sebzeyi meyveyi evlerinin önünde yetiştiriyorlar ve oldukça özen gösteriyorlar.

Ancak herkesin bir bahçesi yok, hadi bahçesi var diyelim zamanı yok, bilgi birikimi yok vs… Dedim ki bu ekecek dikecek yeri olmayan insanlar için ne yapabilirim. Onlara ufak parselller ayırsak, onlar adına kendi bahçelerinde ne yetiştirmek istiyorlarsa o sebzeyi yetiştirsek ve sofralarına yollasak nasıl olur.

Birkaç dostumla konuştum, aklıma yattı. Oturup projeyi genişletip kağıda döktüm, finansal projeksiyonlarına çalıştım, bir internet sitesi oluşturdum ve hayata geçirdim. Şu an butik tarzda üretim yapıyorum ve bundan da son derece hoşnutum.

İnsanlara 25 m2lik ufak parseller ayırıyorum, o alanlara kendileri ne istiyorsa o ürünlerden ekiyorum ve hiçbir kimyasal kullanmadan ne çıkarsa toplayıp kendilerine gönderiyorum. Gayet güzel bir ilgiyle karşılaştım ve giderek artan bir sayıda insanımıza bir nevi bahçivanlık hizmeti vermeye devam ediyorum.

Bunu yaparken, özel ve özenli üretmeye, hiçbir kimyasal madde kulanmamaya,  sağlıklı ürün olmasına, yerli ve atalık tohum kullanmaya, gönülden bir bağ kurmaya gayret ediyorum. İlerleyen günlerde daha da iyi olacağına inanıyorum.

Bu oluşturduğum model, küçük alanlardan, verim kaygısı taşımadan, ürünün ve doğanın sağlığını bozmadan, sadece aracı ve tüccar baskısını ortadan kaldırarak, çağımızın nimeti interaktif iletişim aracılığından faydalanarak üretim yapmanın ve neticede ekonomik bir kazanç sağlanabileceğinin bir ispatıdır. Kişiye özel sözleşmeli üretim diyebiliriz bu modele.

Eğer bir nebze ülkemiz tarımına katkım olacaksa ve insanımızı sağlık tarımsal üretim konusunda azcık bilinçlendirebilecekse, emin olun benden bahtiyar bir insan bulamazsınız. Bu çabalardan beklentim sadece bu hazdır.

Gün gelip çarşıdan pazardan aldığımız sebze ve meyvenin sağlıklı olup olmadığını düşünmeden, yıkayıp yiyebilirsek ben amacıma ulaşmış olacağım. Ne dersiniz kolay bir hedef değil mi?

Sağlıcakla kalın.

Fatih Güleç

Ziraat Mühendisi

28/05/2019