Lütfi Paşa 1488-1563 yılları Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman'a hizmet etmiş Osmanlı sadrazamlarındandır ve Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi ile evlenmiştir. 
  
  Sadece devlet adamı değil aynı zamanda kara ve denizde yapılan savaşlara iştirak etmiş bir ordu komutanıdır. Veziriazamlığı zamanında ilk yaptığı işlerden biri, Koca Sinan’ı mimarlığa tayin etmesidir. Tarihe başarılı bir yönetici olarak geçmesinin sebebi ise onun hem dünya ve hem de din ilimlerini bilip uygulayan bir kimse olmasıdır.

Ali Emirî Lütfi Paşa’dan şu sözler ile bahseder;

  “Sultan Selim hazretlerinin himayesinde yetişmişti. Huzûr-ı şeriflerinde gayet makbul olanlardan biriydi. Şeriati uygulayan, adaletli, fazilet sahibi ve iyi hasletli, melek huylu, Yûsuf peygamber gibi güzel yüzlü, haya ve edebi kuşanmış, zekası ve ileri görüşlülüğü ile ilim elde ederek yüce mertebeler elde etmişti. İbadetlerine düşkün olan bu zat, ilim ve marifet sahiplerini seven hüner sahibi bir vezirdir... Lütfi Paşa, sadrazam olunca bütün bid’atleri ortadan kaldırdı. Memleket halkı huzur bulup kendisine hayır dualar ettiler. Her vechile övülmeye layık ahlâkı ve herkes tarafından beğenilmiş vasıfları benzersiz, nihayet derecede âlişân, cesur, devlet sahibi, tabiatı selim ve zihni müstakim olup uyanık yapısı ve zihninin sanatkarlığı cihetinden parlak ve gösterişli şiirleri ve süslü sözleri vardı.”
  
  Lütfi Paşa görevden ayrıldıktan sonra, bu göreve getirilecek olan meslektaşlarını bilgilendirmek, nasihat etmek amacı ile  Âsaf-nâme adında bir eser kaleme almıştır.

  Ayrıca bu eserde yedi yıl içinde Divân-ı humâyûnu düzene koyduğundan, rakiplerinin kendisini padişahın gözünde karalamaya çalıştıklarını, bu kişilerin hile ve iftiraları ile uğraşmaktansa inzivaya çekilmeyi tercih ettiğini ifade eder.
   
  Lütfi Paşa eserinin, ilk bölümde sadrazamın davranış ve karakterinin nasıl olması gerektiği, padişah ve halk ile ilişkisinin nasıl olması gerektiğini, ikinci bölümde sefer ile ilgili önlemlere, üçüncü bölümde hazineye dair görüşlerine ve son bölümde de halkla ilgili takip edilmesi gereken usul ve yöntemlerin neler olması gerektiğine dair hatıra ve izlenimlerine yer vermek üzere 4 bölüm hâlinde oluşturduğunu bildirmektedir.

  Lütfi Paşa’nın kaleme aldığı Âsaf-nâme adlı bu eserde ilk bölümde yer alan sadrazamlara olan tavsiyelerinden kısaca bir bölüm nakledelim. Lütfi Paşa şu öğütlerde bulunur;
     
   “Kin ve intikam sahibi olmamalıdır, padişah ile görüşmesini kimseye söylememelidir, iç halkından kimseyi devlet işlerine karıştırmamalıdır, padişah ile yüksek sesle konuşmamalıdır, arz ettiği konular padişah tarafından reddedilmemelidir, gece yalnız kaldığında danışmanlık hizmeti alabileceği sadık dostlar edinmelidir, göreve layık kişileri bulup onlardan yararlanmalıdır, kendi yakın adamları timar ile yetinmeli, bunlara zeamet vermemelidir, gerekmedikçe ulak hükmü vermemelidir, padişahı paraya meyl etmekten korumalıdır, kimsesiz malları, varisleri çıkabileceği ihtimalini düşünerek yedi yıl süresince devlet hazinesinde emanete almalıdır, askerlerin başına güvenilir ve işbilir kişiler getirmelidir, devlet işleri ile ilgili olarak doğru olan hususları hiç duraksamadan, gizlemeden padişaha iletmelidir, beş vakit namazı evinde cemaat ile kılmalı, kapısı herkese açık ve kolay ulaşılır olmalıdır.”

   Âsaf-nâme'de geçen bu düsturlardan sadrazam harici muhakkak bizim için de kulağımıza küpe olacak nasihatler vardır. Benim ise en çok dikkatimi celbeden kısmı “kimsesiz malları, varisleri çıkabileceği ihtimalini düşünerek yedi yıl süresince devlet hazinesinde emanete alınmalıdır “ sözü oldu. Emanette emin olma ahlakının mumla arandığı şu günümüzde ne de çok ihtiyacımız var bu tür düsturlara. Âsaf-nâme günümüz dili ile sadeleştirilmiş kitap hali mevcut ve temin edilebilir hatta bu tür eserlerin temin edilip okunması elzem diyebiliriz.