EV-LENMELİ-(Mİ)!

Toplumların devamını sağlayan kutsalımız ailedir. Aile toplumun mihenk taşıdır. Yani toplumsal yapının şekillenmesini sağlayan bir oluşumdur. Özellikle Türk toplum yapısında aile kurmak çok önemsenir ve tavsiye edilir. Bir de halkın büyük çoğunluğunun Müslüman olması bunu perçinler. Çünkü Allah’ın emri, Peygamber Efendimizin sünneti ve tavsiye ettiği bir mefhumdur aile kurmak. Evlenen dininin yarısını tamamlar diyen bir peygamberin ümmeti olarak bizler de bu çağrıya kulak vererek Allah rızası uğruna evleniriz? Ya da evlenmez miyiz?

TÜİK verilerine göre 2010 ve 2019 yılları arasında yapılan araştırmaya göre evlilik oranlarında ciddi bir düşüş görülmekte. Bununla birlikte boşanma oranları ise adeta tırmanışa geçmekte. Her yapılan 3 evlilikten 1 tanesi boşanma ile sonuçlanmakta ve bu da toplumsal olarak ciddi bir sorun meydana getirmektedir. Çünkü boşanmalar neticesi dağılan aileler ile toplum yapısı da ciddi hasar görmektedir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki evliliklerin bitme sebeplerinden en önemlisi ekonomik problemlerdir.

Küreselleşen çağda her türlü imkâna erişimin sağlandığı kolaylık ne yazık ki bir toplumsal sorunu da beraberinde getirdi. Kapitalizmin toplum mimarları zihinlere tüketmeyi, lüksü ve gösterişi yerleştirdi ve kulağına şunu fısıldadı: “Bu yaşadığın hayat mı? Yenisini, daha iyisini almalısın”. Bunu kabul eden zihin sahibi ise kazancını popüler markaların ürünlerine yatırdı. Öyle ki işlevi ne olursa olsun marka tercih edildi. Kirada oturacağıma ev alırım mantığı ile kredi borçlarına girildi. Senelerce sürecek yüksek faizli ödeme planlarına mahkûm edildi. Sistemin kölesi oldu adeta. Ve tabi bunda en büyük etken mahalle baskısı oldu. 

“Hala kirada mı oturuyorsun? Ayşe teyzenin oğlu ev aldı bak!

Yine mi aynı araba? Meryem ablanın kızı taşıt kredisi ile sıfır otomobil aldı!

O eski telefondan bıkmadın mı? Filan bankadan düşük faiz ile kredi çekip son modelini aldım!

Takıların nerede, bence onları satıp kredi için peşinata verebilirsiniz?” 

Üzerine vazife olmayan kişilerin, hak iddiasında oldukları düşüncesi ile söyledikleri bu baskı sözleri evli çiftleri bunalttı. Öyle ki bir kısmı faiz düzenine direnmeye çalışırken, büyük bir kısmı da kredi borcuna girerek ev sahibi olmayı tercih etti. Zamanla tüm bu masraflara bütçe yetmeyince devreye kartlar girdi, onların limitleri de doldu, ödemeleri aksadı. Gerisi icralık davalar, ailede huzursuzluklar ve malum sonuç boşanma. Evlenen evlendiğine pişman oldu, bekâr olan ise evliyi görerek evliliğe mesafe koydu. Hâlbuki sözüm ona dindarlık bunu mu gerektirirdi? Allah ev almayı veya bir mal edinmeyi mi farz kılmıştı bizlere? Elbette ki hayır, emirlerine uymayı, yasaklarından sakınmayı farz kıldı!

Peki, neydi ki evlilik? Hani peygamber sünneti idi. Peygamber nasıl yaşadı evlilik hayatını, kirada oturmamak adına kaç ev aldı, kaç bineğine binek ekledi? Ya da hangi ülkenin kumaşı meşhur ise oradan kaç tane kumaş getirtip şatafatlı elbise diktirdi? Peki, en değerlisi göz bebeğim dedi kızı Fatıma (r.anh)’ya evlenme arefesinde ne öğütledi? “Kızım kendini ezdirme, her istediğini aldır, hemen bir ev sahibi olmalısınız bunun için her yol mubah” diyerek mi öğütledi. Ya da çeyizinde “Şu markanın ürünleri olmazsa olmaz, şu kadar bilezik, şu altın setini aldırmadan takmadan olmaz” mı dedi! Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Peygamberimizin (s.a.s) giyecek 2. Bir elbisesi bile olmadı çoğu zaman. Binecek ikinci bineği olmadı. Hanları, sarayları olmadı. Kızına verdiği en büyük çeyiz güzel ahlak ve evliliğinde yapması gerekenlerle ilgili öğüdü oldu. 

Günümüz sözde dindarları tarafından gözyaşları ile anlatılır ya “O Fatıma ki çeyizinde annesinden kalma gerdanlık, bir bakır tas, bir un öğütücü vardı “ Ah o Fatıma Ah! der zamane dindarları bilmem kaç binlik elbiselerini giyerek, yüzbinlerce lira değerindeki lüks araçlarına binerken. Yaptıkları sadece fakir edebiyatından öte değildir! Bu yaman çelişki sorulunca da şöylesi cevap verirler: “Allah verdiği nimeti üzerinde görmek ister!” elbette öyledir. Müslüman temiz olmalı, imkânını en iyi şekilde kullanmalıdır. Ancak gösteriş farklı bir boyuttur. Tasadduk etmek, ihtiyaç sahibini de görmek gözetmek gerekir. Bu dünyada Allah’ın verdiği nimetleri bencilce harcamamak gerekir. Önden göndererek ahiret yurdumuzu imara çalışmak daha elzemdir. Yoksa dünyanın süsü boyası çoktur, ancak gelip geçicidir.

Son olarak gençler evlilik Allah’ın emridir. Bu noktada sizi yanlışa, harama ve israfa sevk eden her kim olursa olsun kulak ardı edin ve istikametten şaşmayın. Allah rızası için mal mülk üzerinden yapılmayan evlilikler insana huzur verir. 

İyi insanlar ile karşılaşmanız temennisi ile…