Aldıkları ortak kararlar ile sağlam temeller üzerine kurulduğu her geçen gün daha net görülen Cumhur ittifakı karşısında kendilerine Millet ittifakı dedikleri halde hiçbir konuda ittifak edemeyen, hiçbir ortak paydada buluşamayan, işleri güçleri birbirlerine lâf yetiştirmek olan, ve bu görüntüleri ile ülkeyi yönetebilecekleri konusunda topluma hiçbir umut vaadetmeyen Millet ittifakı'nın ''zavallı'' üyeleri olan Muhalefet partilerinedir burada söyleyeceklerim.

Her seçim sonrası sanki bir hazırlıkları varmış gibi ağız birliği etmişçesine erken seçim çağrısı yapan ve kendilerine "Millet ittifakı" ismini veren, ancak asıl mânâda hiçbir özgül ağırlığı ve kıymeti harbiyesi olmayan muhalefet partileri (tâbirimi mâzur görsünler) Devlet Bahçeli'nin deyimi ile gerçek anlamda birlikteliklerinin "Zillet İttifakı" olduğunu el birliği ile bir kez daha gösterdiler.

Hiçbir siyasetlerinin olmadığı, her seçim sonrası 'erken seçim' çağrılarının aslında seçime bir hazırlıkları olduğundan değil, sadece ve sadece 'arada söylem boşluğu oluşmaması ve bir şeyler söylemiş olmak için söylenen hamâsi şöylemler olduğunu topluma bir kez daha gösterdiler. Hani derler ya 'millet muhalefet görsün' aynen öyle.

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur ittifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın oy oranının %50 sınırında olduğu hem Muhalefet partileri, hem de bütün kesimler tarafından bilinen bir durumdu. Buna mukabil Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi anlamda en fazla zorlayabilecek olan isimlerin başında gelen Abdullah gül'ün adaylığında birleşememeleri ve her birinin ayrı ayrı aday çıkarmaları Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmelerindeki en büyük sebepti ve bunun böyle olduğu hâlâ konuşulmakta.
Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti, HDP, Saadet Partisi vs her biri ayrı ayrı aday çıkararak gerçekten de Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir figürü mağlup edemeyeceklerini almayamamış olmaları siyaset bilmediklerini açıkça gösteriyor. Veya kanaatimce, ülkeyi yönetmeyi göze alamayan muhalefet liderlerinin "zaten olmaya olmayacak bari giderayak şu fani dünyada sivi'mize bir Cumhurbaşkanlığı adaylığı eklemiş olalım" demelerinden öteye geçmiyor.

Peki iş bilmezlikleri yüzünden 24 Haziran 2018 tarihinde kaydettikleri Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen akabinde sesleri dindi mi? Hayır. Pek Tabii demokratik bir hak olarak erken seçim taleplerini dillendirmeye başladılar. 'Ortaya seçimi kazanmaya dair bir irade koyamıyorlar' diyorum çünkü, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya yönelik bir irade ortaya koymadıklarını, geçtiğimiz hafta Afyonkarahisar da yapılan seçim açıkça ortaya koyuyor. Erken seçim söylemleri kendileri tarafından dile getirilirken ve bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek bir aday çerçevesinde toplanmadıkları için kaybettikleri ortadayken bu 'mini seçim', muhalefet için ortak aday konusunda bir deneme, seçim öncesi "İttifak kabiliyetlerini" analiz etme noktasında bir gösterge olmalıydı. Afyonkarahisar güney belde seçimi bu anlamda kendi durumlarını belirleme ve stratejik anlamda yol çizmek için bir şans olabilirdi ancak bunu da beceremediler, burada da bir fikir birliği içinde ol(a)madılar. İttifakın yapısını test etmek yerine kendi partilerini test etme yoluna gittiler ve her biri kendi başına bir aday çıkardı ve yine her biri gayet komik denecek sayıda oylarla arkalarına baka baka döndüler ve seçimi yine tek ada'yla giren Cumhur ittifakı'nın adayı kazandı.

Şimdilerde de 2023'te yapılması muhtemel Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de durum yine farksız. Yine vizyon yok, yine hedef yok. Muhalefet partileri yine ayrı ayrı kendi adaylarını konuşmaya başladı. Hepsinin derdi aynı şu fani dünyada giderayak Cumhurbaşkanı adayı olabilmiş olmak. Aslında haklarını teslim etmek lazım hiçbir vizyonu olmayanlar için ulaşabilecekleri gayet görkemli bir makam "Cumhurbaşkanlığı adaylığı" değil mi?

Dedim ya, ''Sizler, (siyasi arenada) Yoklukları varlıklarından hayırlı ve hiçbir değişikliği gerçekleştiremeyecek olan Zavallılarsınız!''