Baskın Oran

Tarihsel ve sosyolojik olarak, bu ikisi yakından ilişkili. Adaletin henüz merkezileşmediği ilkel devirlerde bir cinayet vuku bulduğu zaman, olay bir öldürmeler zincirine yani kan davasına dönüşüyor, devam ediyor da ediyordu. Önü alınamıyordu.

Adalet merkezileşince yani devlet kurulunca, kan davasını önlemek için, öldüren bireyi öldürmeyi devlet üstlendi. Yani idam etmeye başladı. Böylece toplumda anarşi önlenmiş oluyordu. 

***

Oluyordu da, idam (aynen cinayet gibi) geri dönüşü olmayan bir durum yaratmaktaydı ve bu da kamu vicdanı denilen şeyi rahatsız etmeye adaydı: Yanlış kararlarla idam edilenler, hatta yanlış kişiler, istesen de geri getirilemiyordu.  

Aynen ne gibi, kiralık katillerin “Hay Allah, yanlış adamı öldürmüşüz” olaylarındaki gibi.

Çok daha vahimi, devleti yönetenler, sadece cinayet işleyenleri değil, kendileri gibi düşünmeyenleri de rahatça idama girişiyorlardı. Mesela, 27 Mayıs’ta Başbakan Menderes ve iki bakanı gibi. Mesela 12 Mart’ta Denizler gibi. Mesela 12 Eylül’deki seri idamlar gibi. 

Mesela, kolluk kuvvetlerinin “makul olmayan ölçüde silah kullanımı” sonucu 2007-2021 arası 410’dan fazla kişinin öldüğünü kaydeden Baran Tursun Vakfı “Yargısız İnfazlar Raporu”ndaki durumlar gibi.

***

Türkiye’de 1984’ten bu yana idam uygulanmadı. 03.08.2002’deki Üçüncü AB Uyum Paketi de idamı “savaş ve yakın savaş tehdidi halleri dışında” kaldırdı. 

İdamı tamamen kaldırmak şerefi, 14.07.2004’teki Sekizinci AB Uyum Paketi sonucu Başbakan R. T. Erdoğan’a kısmet olacaktı. Şimdi partili bir cumhurbaşkanı olarak, Marmaris orman yangını üzerine idamın geri getirilmesini isteyen Erdoğan’a. 

Kaydını tutabildiğim kadarıyla idam cezasını İlahiyatçı İhsan Şenocak bu Haziran başında hortlatmaya girişmişti. "Kadınlar pantolon giymesin, kaşlarını almasın, üniversiteye gitmesin; cehennemlik olurlar" ve “Genç kaynana şehvet uyandırır” türünden vaazlarından hatırlayacaksınız kendisini. 

İlginç bir gerekçeyle istiyordu idamın geri gelmesini:

İstanbul Bebek sahilinde bir akıl hastası turist kadın ile cezaevinden izinli çıkmış bir uyuşturucu bağımlısının yarattığı o acayip olay hakkında “Milletin gözü önünde zina yapanı, toplumu ifsat suçundan idam etmekten başka çare yoktur” diyerek. 

Çok ilginç. Toplumu İfsat Suçu. Tam da, getirilmek istenen “dezenformasyon” kanunu ortamında ve onun KKTC’ye “Müfsidane Yayınlar Yasası” adıyla klonlanmaya çalışıldığı sırada. 

Ardından D. Bahçeli, S. Soylu, bizzat R. T. Erdoğan, hatta “Altılı Masa”dan Saadet Partisi Gn. Bşk. T. Karamollaoğlu idamın geri getirilmesini talep etti. Bu kronoloji için Doğan Özgüden’in 28.06.2022 tarihli Artıgerçek’teki komple yazısına gönderme yapmakla yetineceğim, lütfen oradan okuyunuz. 

Benim burada derdim başka:

Bu vahim talebin niye her yaz muntazaman çıkan ve şimdi Rejim’in yetkili bakanlığının “uçaklar hurda” diyerek söndüremediği orman yangınları konusunda patlak verdiği sorusunun cevabını bulmak.

Düşünelim:

***

1) Tek Adam Rejimi’nin temel taktiği malum: Seçim yaklaşırken muhalefeti oyalamak ve daha da önemlisi, ortamı gerebildiği kadar germek. 

Bunun için de şu anda, Erdoğan’ın yeniden aday olup olmayacağı tartışmasının yanı sıra, orman yangınlarıyla harlanan idam tartışmalarını çok önemsiyor. Şu ortamda oy avlamak ve ortamı germek için idam’dan müsait konu can sağlığı.

2) “Otel olmayacak yerden duman çıkmaz” gibi olağanüstü anlamlı bir özdeyişin türemesine sebep olan rezil rant ortamında bu iş orman yakmada bırakılmayacak. 

Esas amaç, idamı alabildiğine genelleştirerek bizzat Başbakan Erdoğan’ın imzaladığı 2004 AB Uyum Paketi’ni fiilen ortadan kaldırmak. 

Aynen ne gibi, 2011’de Başbakan Erdoğan’ın ilk imzayı koyduğu İstanbul Sözleşmesi’nin, seçimler gelirken İsmailağa Cemaati gibi şeriatçılara yaranmak amacıyla Cumhurbakanı Erdoğan’ın tek imzayla feshedilmesi gibi. Ki, Danıştay savcısı bikaç gün önce bu fesih kararının iptali talebini yineledi. 

Nitekim D. Bahçeli, “İdam cezası tartışmalarını çok yararlı gördüğümü, bir kanun teklifi gelirse seve seve destek olacağımızı açık seçik beyan ve ifade ediyorum” dedikten sonra, zurnanın zırt dediği deliği şöyle açıkladı: 

“Kadın cinayetlerini ve terör suçlarını da kapsayacak bir genişlikte olmasını bekliyorum”. 

Burada, “kadın cinayetleri” oy alma taktiğini, “terör suçları” da esas amacı dile getirmekte. 

3) İdamın geri getirilmesinin ardından Avrupa Konseyi Türkiye’yi üyelikten çıkarma sürecini başlatacağından, arayıp da bulamadığı mazlumluk kalkanına kavuşmuş olacağını hesaplıyor Tek Adam Rejimi. 

Efendim, vesselam.