Baskın Oran

Tek Adam Rejimi inanılmaz zararlar vermekte ve insanlar çok umutsuz. Neresine baksan, İslam diye diye yapılanlar sonucu harabeye dönmüş sistemin Tek Adam gidince nasıl düzeleceğini herkes birbirine soruyor. 81 ilin valisini, emniyet müdürünü, bunların beş yerden maaş alan adamlarını, silahlandırılan grupları vs., hepsini tek tek halletmek, nasıl olacak bu iş, diyor.

Umutsuzluğa hiç lüzum yok. At sahibine göre kişnermiş çünkü. AKP seçmenleri dahil insanların şikayet ettiği şeylerin tümü Tek Adam’ın tek iradesinden kaynaklanmakta. O tuğlayı çekince orta vadede her şey normaline kavuşur.

Tek bir konu hariç. Bugün başlasanız, konunun doğası gereği ancak 10 yıl sonra sonuç verecek olan konu: Eğitim. Özelikle de üniversite eğitimi.

***

Ekonomi berbat ve her gün daha da felakete gidiyor, Hazine’nin dibini buldular, elde avuçta ne varsa “özelleştirme” adı altında yandaşlara haraç mezat satıyorlar, nasıl önleyeceğiz diyorsunuz.

Cumhurbaşkanı geçen hafta, kendini ve TBMM’yi dışarıda bırakan bir Tasarruf Genelgesi yayınladı. Kamu kuruluşlarının günlük gazete almasını bile yasakladı. Bunu imzalayan kişinin uçak sayısı 2020 başında 16’ya ulaşmış durumda. Ben resmî açıklamalara itimat ederim diyorsanız, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a göre “Cumhurbaşkanlığına kayıtlı 8 uçak var”.

1.000 odalı olduğu söylenen Ak Saray’ın günlük harcaması Sayıştay raporuna göre 10 milyon TL. Yeni biten yazlık Ak Saray 92 dönümlük arazi üzerine 2018 fiyatlarıyla 640 milyon lira (y. 100 milyon dolar) harcanarak 300 odalı olarak inşa edildi. Bu arada Emine Erdoğan “Porsiyonları küçültelim” çaresini önerirken arkasındaki musluk bataryasının fiyatının 9.640 TL olduğu ortaya çıktı. Çantasının 50.000 dolarlık Hermes mi yoksa çakma mı olduğu tartışmasını açmıyorum.

Şimdi de paralı İstanbul Kanalı’ndan geçmeyecek gemilerin garantisini ödetecekler; o vartayı atlatsak yeter. Yandaşlara ve rüşvetçilere ihaleleri durdursak, Demirören gibilere medyayı satın alması için verdirilmiş ve T.C. Ziraat Bankası’nın “müşteri sırrıdır” diye sakladığı 750 milyon doları derhal ödetsek, o bile yeter. Diğerleri haddini bilecektir.

***

Ekonomi’yi örnek verdim çünkü anketlerde en büyük memnuniyetsizlik konusu o çıkıyor. Peki, başka rezalet durumları, onlar nasıl düzelecek?

Mesela polis. “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” diyen Anayasa Md. 34’e rağmen en masum basın açıklamasını bile cop ve gazla dağıtan, tarlaları taşocağı yapılmak istenen Rize İkizdere kadınlarına köylerini haram eden, tazminatı yıllardır ödenmeyen maden işçilerini Ankara’ya sokmayan polis saldırıları ne olacak? At, sahibine göre kişnermiş; yeni siyasi irade emniyet genel müdürünü değiştirir, saldırılar biter. Bitirmeyeni cezalandırır, tam biter. 

Mesela yargı. Savcı ve hakimlerin hukuk denen şeyi çoktan unutmaları derseniz, HSK’yi değiştirirsin, biter. Zaten kamuoyu anketlerine göre Türkiye'de en büyük sorun ekonomi, en güvenilmeyen kurum yargı.

Bu işlerin en olmazında iki kişiyi mahkemeye verirsin, itirafçı olur, mesele kökünden biter.

Mesela dış politika: Terörist izliyorum bahanesiyle komşu topraklarında üs kurmayı sona erdirirsin, bütün Batılıların arkasına bakmadan tüydüğü bi sırada ABD’ye yaranacağım diye Mehmetçik’i “Eylül’den sonra tüm yabancı askerlere işgalci güç muamelesi yapacağız” diyen Taliban’ın insafına bırakmaktan kurtulursun. Ayrıca, ABD’nin Türkiye’yi çocuk asker kullanmakla suçlamasının kaynağı olan “yerli ve milli” araştırma raporunu SETA sitesinden alelacele kaldırmak gibi sorunlar çıkmaz.

Mesela Kürt meselesi: Dolmabahçe Masası’nı devirip Sri Lanka modeli uygulamaya başladın. Oysa Kürt meselesi “etkisiz hale getirildi”yle halledilebilecek olsaydı, bu tür “model”lerin dünyada hiç umursanmadığı iki savaş arası dönemde halledilmiş olurdu.

Ayrıca, bu “etkisiz hale…” gibi fevkalade kullanışlı terimin ne olduğunu da artık bi öğrensek. Çünkü Faruk Bildirici, yandaş medya tarafından öldürüldü ilan edilen Fırat Şişman’ın şimdi karşımıza “itirafçı” olarak çıktığını hatırlatıyor. Yandaş basının bu haberine itiraz etmemiş olan İçişleri Bakan Yd. İsmail Çataklı ise durumu şöyle izah ediyor: “Devletin terör terminolojisinde etkisiz hale getirilmiş terörist, ölü, yaralı veya teslim olmuş terörist demektir”. İyi. Öğrenmiş olduk. Duruma göre yorumlarız.

***

At sahibine göre kişnediği için bütün bunların hepsi hallolur. Bi tek, eğitim ve özellikle de üniversite eğitimi belini doğrultabilmek için en az 10 yıl ister. Sadece Haziran’dan bu yana çıkan haberleri yorum yapmadan vereyim.

05 Haziran: YÖK Başkanı Yekta Saraç, eski Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllü’nün “Resûl-i Ekrem Efendimiz, yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın, ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu haber vermiştir” sözlerini “Bunlar kişisel şeyler” diyerek savundu. Ne kadar önemli bilemiyorum ama, Ayasofya’da CB Erdoğan’ın da katıldığı programda Atatürk’e lanet okuyan imam Mustafa Demirkan’ın, Saraç’ın kayınpederi olduğu ortaya çıktı.

07 Haziran: Boğaziçi’nde öğrencilere destek verip atanmış rektör Bulu’ya karşı çıkan 2 öğretim görevlisinin daha derslerine son verildi. 09 Haziran: Üniversitelerde kişiye özel kadro ilanları sürüyor. 14 Haziran: İstanbul Üniversitesi’nde usulsüzlüğü rektörlüğe ileten memura “ticari sırrı ifşa”dan maaş kesme cezası verildi.

17 Haziran: Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan, CB Erdoğan’ın iptal ettiği İstanbul Sözleşmesi hakkında şunları söyledi: “Kadın ve erkek biyolojik olarak eşit değil; çünkü birinde testosteron, birinde östrojen var. Biyolojik olarak kadın beyni erkek beyninden farklı. Sözleşmede cinsiyetle ilgili tanım net değil. Belirsiz bıraktığı için herkes kendisine göre anlıyor, muz gibi, insan ne yerse ona benzetiyor. Bu sözleşmenin sonu ensest ilişkidir” Rektör Tarhan Diyanet TV’de de şunu söylemişti: “100 öğrenciden 47’si kız öğrenci. Okutmanın arkasında evlilik karşıtlığı var”.

23 Haziran: Protestolara katılan Boğaziçili öğrencilerin bursu eski yönetmeliğe dayanarak kesildi, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. 24 Haziran: Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hipokrat Yemini'nden “Etnik köken, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı yapmayacağım” bölümünü çıkartarak okutmak istedi. 25 Haziran: Cumhurbaşkanı kararıyla 8 üniversiteye 10 yeni fakülte kuruldu. 6 üniversitedeki 4 yüksekokul ile 5 fakülte ise kapatıldı.

26 Haziran: Boğaziçi’nde kurulan yeni fakülteler için YÖK’ün CB Erdoğan’dan 19 gün sonra karar aldığı ortaya çıktı. 27 Haziran: YÖK öğrencisi yetersiz olan bölümleri kapattı, akademisyenleri dağıttı. YÖK daha önce hocası veya öğrencisi olmadığı için 979 yükseköğretim programının kapatıldığını açıklamıştı. 29 Haziran: Devlet Bahçeli konuştu: “Gelin bu üniversite sınavlarını kaldıralım, gençlerimizi daha fazla yormayalım”. 29 Haziran: CB Erdoğan’ın imzasıyla 9 üniversiteye 10 enstitü, fakülte ve yüksekokul kuruldu. Kararla, 7 üniversiteye ait 13 enstitü, fakülte ve yüksekokul kapatılırken, 5 üniversiteye ait fakülte ve yüksekokulların isimleri de değişti.

01 Temmuz: 2016-2019 arasında Batman Belediyesi kayyım yardımcılığı yapmış olan Gaziantep Üniversitesi Rektör Danışmanı Doç. Dr. Hacı Murat Şahin’in kurum içerisinde 6 farklı görev üstlendiği ortaya çıktı. 05 Temmuz: MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı ortaklığıyla ilk olarak 2017 yılında pilot 17 okulda hayata geçirilen, “Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi” kapsamındaki okul sayısı bu yıl yaklaşık 15 kat artarak 248’e ulaştı. 06 Temmuz: İstanbul’da fen liselerinden 31 kat daha fazla imam hatip lisesi var. 219 imam hatip lisesine karşılık yalnızca 15 fen lisesi bulunuyor. Benzer durum İzmir ve Ankara için de geçerli.

***

Bu manzara, Ocak 2018 itibariyle KHK'yle sadece 119 kamu üniversitesinden 5.882 öğretim elemanının atıldığı, CB Erdoğan’ın da 02 Temmuz 2021’de “Türkiye’de akademik özgürlüğün olmadığı üniversite yok” dediği ülkemize aittir.