Hz. Adem'in oğullarından Habil hayvancılıkla Kabil ise ziraatla uğraşmaktaydı. Bilindiği gibi Allah'a sunulacak kurbanlardan Habil en semiz hayvanını, Kabil en zayıf başakları getirmiş ve Habil'in kurbanı kabul olmuştu. 

Hakeza tarım ve hayvancılık ilk insanlardan itibaren çok önemli bir yaşam kaynağıdır.

Peygamber Efendimiz(sav)'e nispet edilen hadiste Efendimiz (sav) "Dünya öküzle balığın üstündedir." buyurmuşlardır. Peygamber Efendimiz(sav)'in döneminde en mühim geçim kaynakları avcılık, çiftçilikti. Bugün de kısmen öyle değil midir? Avcılığın sembolü (Hut) balık, ziraatın sembolü (sevr) öküzdür. Peygamberimiz(sav) bu iki önemli kaynağa dikkat geçmiştir.

İnsanın besin ihtiyacı dün olduğu gibi bugünde devam ediyor, yarın da devam edecektir. 

SON DÖNEM TARIM POLİTİKALARI

Türkiye seksenli yıllarda Avrupa'ya tarım ürünleri, Ortadoğu'ya canlı hayvan ihraç eden, dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken bugün buğdaydan mercimeğe, nohuttan pirince çok sayıda ürünü ve et dahi ithal ediyor hale getirildi.

2001 IMF dayatmaları neticesinde, 2007 yılında Devlet Planlama Teşkilatını (DPT) kaldırma çalışmaları başlatıldı ve 2011 yılında çıkartılan kanun hükmünde kararname ile, devlet planlama teşkilatı lağvedildi ve görevini Kalkınma Bakanlığına devretti. Mamafih devlet planlaması olmayıp üstüne küresel rekabet de eklenince tarımda özellikle hububat, seker ve bakliyatta dış pazara açık hale geldik. Bundan başka 2006 yılında çıkartılan ''Tohumculuk Kanunu'' [1] ile sertifikasız tohum satışı yasaklanmıştı. Bakanlık sertifikasız tohum kullanan çiftçilere destek verilmeyeceğini açıklamıştı. Öylelikle çiftçiler sertifikalandırılmış tohum kullanmaya mecbur edilmişti. Çiftçiler çok uluslu şirketlerin sertifikalandırılmış hibrit tohumlarını dışında tohum kullanamazken, hibrit tohumlar saklanmaya uygun olmadığı için her yıl yeniden tohum almak zorunda kalıyorlar. TÜRKTOB’un verdiği bilgiler uyarınca Türkiye'de küçük büyük 832 tohum şirketi mevcut. Bunlardan 22 tanesi yerli, 32 tanesi de tamamen yabancı sermayeli. Yabancı şirketler tohum piyasasının %30'una hakimken, buna yerli ve yabancı ortak şirketleri de katarsak oran %50'lere çıkıyor. Tohum aynı zamanda gübre, ilaç, kimyasal madde, bioteknoloji birbiriyle bağlantılı iş sahaları anlamına geliyor. Dünya genelinde bu şirketlerin rekabetiyle piyasada az sayıda şirket kalırken tekelleşmiş şirketler (şirketleri tahmin etmişsinizdir) meydana gelmiştir.[2] Buna rağmen çiftçiler ayakta durmak için tohum takası yapıyorlar ve ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Buna mukabil  ''Tarım ve Orman Bakanlığı 19 Ekim 2018 tarihinde “Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik” başlığını taşıyan bir yönetmelik yayınlandı.''[3]  takas yasaklandı.

AB'NİN EV ÖDEVLERİ 

Büyüksehirler insan yığılmaları ile bunalırken tarımda ve hayvancılıkta çalışabilecek insan bulunamaz hale geldi.

AB'nin ''Ev ödevleri'' tarım politikalarını da içine alıyor ve maalesef bu ödevler yerine getirildikçe taşra nüfusu neredeyse sıfırlanacak bir durumda. Büyüksehir yasası ile köyler mahalle statüsüne alındı. Mahallede tarım hayvancılık nasıl mümkün olacak bilen var mıdır?..

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihte nüfusun % 80'i köylerde, kırsalda yaşamaktaydı. Daha ziyade tarım ve hayvancılık ülkesi olmamız hasebiyle nüfus yoğunluğu bölgeler açısından genelde dengeli bir şekilde artmaktaydı. Fakat ne yazık ki yıllardır yanlış ya da maksatlı olarak siyasi, sosyal, ekonomik politikalar nüfus yoğunluğunun anormal bir şekilde şehirlere doğru yönelmesine neden olmuştur. Başta belirttiğimiz gibi Türkiye tarım ve hayvancılıkta dünyada kendi kendine yeten ender ülkeler içindeydi. Bugün köylerde yaşayanların oranı % 7'ye kadar inmiştir. Doğu-Güneydoğu, Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi'nin ise bazı kısımlarında neredeyse insan kalmamıştır. 

Kemal Derviş'in başkan yardımcısı olduğu ABD düşünce kuruluşu Brooking Enstitüsü 2014 yılında dünya şehirleri ile ilgili bir araştırma yayımladı. İstatistiklere göre dünyada en çok nüfusu artan 10 şehrin 4 tanesi (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa) Türkiye'de ve istatistiklerin detayları da enteresan, Türkiye işsizlik, kişi başı milli gelirin düşük olması, gelir dağılımındaki adaletsizlik vs. ile en az kalkınan ülkeler içinde. Dünya nüfus hareketlerinin en çarpığı Türkiye'de gelişiyor. Ancak Türkiye'nin bundan haberi bile yok. Çünkü üstü örtülüyor.

ŞEKER PANCARI VARKEN NEDEN NBŞ (NİŞASTA BAZLI ŞEKER)?

14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi gündem olunca NBŞ de gündeme geldi.

2.5 milyon çiftçiyi ilgilendiren şeker Türkiye için stratejik bir üründür. Ama durum içler acısı. Şeker pancarı ekimi hem hayvancılığı hem şeker fabrikalarındaki işçiyi hem de ülkenin şeker ihtiyacını karşılıyordu. Bugün endüstriyel gıdada kullanılan, adeta bir zehir olan NBŞ'ye mahkum edilmiş durumdayız. NBŞ üretimi deyince akla ABD merkezli çok uluslu şirket Cargill geliyor.1965 yılında kurulan şirket Türkiye dahil 63 ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye'de NBŞ üretiminin  %90'ı Cargill'in tekelinde bulunmakta.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (WHO) VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ ( WTO) AYNI KİŞİLERİN ELİNDE

Korona salgını nedeniyle ilaç ve aşı sektörünün DSÖ'nün elinde olduğunu öğrenirken, DSÖ ve DTÖ'nün aynı kişilerin elinde olduğunu öğrenmek hiç de sürpriz olmadı. Billi Gates'in vakfı bir yandan dünya nüfusunu düşürmek için aşıyı dayatırken diğer yandan Türkiye'ye tarım politikaları dayatılıyor... Anlaşma yapılmış bile...

Ne zaman mı? "9 Aralık 2018'de Bill ve Melinda Gates Vakfı Ortadoğu temsilcisi Tarım ve Orman Bakanlığı'nı ziyaret etmiş. [4]Dört ay sonra da Gates Vakfı ve Tarım Orman Bakanlığı birlikte bir çalıştay gerçekleştirilmiş. [5]Bu kadarla da bitmemiş... 

7 Mayıs 2019'da ise Gates Vakfı ve Dışişleri Bakanlığı arasında “Etki Hızlandırıcı Pilot Uygulama Belgesi” imzalanmış. Bu belge "tarımsal kalkınma" alanında Tarım ve Orman Bakanlığı'nın Gates Vakfı'yla iş birliğini kapsıyor.[6]

''Bill ve Melinda Gates Vakfı kimdir, kimleri temsil ediyorlar?

''Nasıl oluyor da Tarım ve Orman Bakanlığı bunlarla iş birliğine giriyor!

Neslimize bulaşanlar yetmiyormuş gibi, bir de bu baronları, niçin ekinimize bulaştırıyorsunuz?''

diye insanlar sorular soruyor. Soruların cevabı alınıyor mu peki? Hayır! 

Bunca kafa karışıklığından sonra Dışişleri Bakanlığı ve Tarım-Orman Bakanlığı'nın Gates Vakfı'yla yaptığı teşriki mesai hakkında halka bir açıklama yapması gerekir herhalde!

''İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.'' [7]

MERA, EKİLİ ALANLAR GİTTİKÇE AZALIYOR

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, tarım alanlarının imara açılmasından sonra durum daha kötü vaziyette. 2002-2018 GSYH'de tarımın payı ise yüzde 10,3’den 5,8’e düştü, buna mukabil inşaatın payı 4,5'ten 7,2'ye yükseldi.Tarımda üretim maliyetleri mazot ve taşımacılığa bağlı olarak artıyor. Çünkü mazot adeta vergi kalemi haline geldi. Taşımacılıkta da mazot kullanılıyor. Otoyol fiyatları da maliyetlere ekleniyor. Mazot fiyatına yakin otoyol ve köprü ücretleri var.

Büyükşehirlerin çoğu Batı bölgelerinde. Doğu, Güneydogu ve Akdeniz tarım ve hayvancılık açısından önemli. Büyükşehirlere ulaşım zorlaştırılmış durumda

TARIMA YÖNELİK NELER YAPILMALI?

Köye dönüş başlatılmalı, dönüşler kolaylaştırmalı, tarım sektörüne ''üvet evlat'' muamelesi yapılmaktan vazgeçilmeli. Tarımla ilgili kısa, orta, uzun vadede önlemler hayata geçirilmeli. 

İnsanlar evlerini kendi yapabilmeli, prosedürler kaldırılmalı, hiç olmazsa azaltılmalı.

Mazot, gübre köylüye, çiftçiye maliyetine verilmeli. Sıfır vergi, sıfır faizsiz kredi ile üretim desteklenmeli, tarım, tarımsal sanayi ile geliştirilmeli. 

Tarım işçisinin SGK primleri düşürülmeli.

Arazi ıslahı, tohum ıslahı ve hayvan ırkı ıslahı yapılmalı. 

Meralar, çayırlar, su kaynakları korunmalı. Meralar yapılaşmaya kapatılmalı.

Endüstriyel gıda da NBŞ kullanım Oranları düşürülmeli ya da yasaklanmalı.

Şeker fabrikaları tekrar açılmalı.

Teşvikler siyasi amaçlı değil, gerçekten teşvik amaçlı verilmeli.

Büyükşehirlere yapılan eğitim, sağlık gibi hizmetlerin kasabalara köylere götürülmesi sağlanmalı, köylünün sosyo-ekonomik yapısı düzeltilmeli, kasaba ve köylerde sosyal alanlar kurulmalı.

Tarım ve hayvancılığa ithalata kota konulmalı.

''Yerli Tohum Yasası'' çıkartılmalı, organik tarıma geçilmeli. Kadınların yeteneklerine göre kooperatifleştirerek el sanatları, organik ürünler ve bu ürünlerin aracısız üreticiden tüketiciye ulaştırılması sağlanmalı. 

vs...

Hepsinden önemlisi İrade ve Planlama gerekli...

Daha sonra uygulama ve toplumsal kararlılık gerekiyor.

Selam ve dua ile...

Kaynak:   [1] TOHUMCULUK KANUNU: 

                      Kanun numarası: 5553

                      Kabul tarihi: 31.10.2006

                      Resmi Gazete numarası:26340

                      Resmi Gazete tarihi: 08.11.2006

                [2] bianet.org/bianet/tarim/202138-tohum-yasasindaki-son-degisiklik-ne-getiriyor

                [3] YEREL ÇEŞİTLERİN KAYIT ALTINA ALINMASI, ÜRETİLMESİ VEPAZARLAMASINA DAYÖNETMELİK

                             Resmi Gazete numarası: 30877

                             Resmi Gazete tarihi: 03. 09. 2019

                 [4] https://www.tarimorman.gov.tr/ABDGM/Haber/515/Bill-_-Melinda-Gates-Vakfi-Orta-Dogu-Temsilcisi-Genel-Mudurumuzu-Ziyaret-Etti 

                 [5]https://www.tarimorman.gov.tr/ABDGM/Haber/529/Bill-Ve-Melinda-Gates-Vakfi-Calistayinda-Muhtemel-Is-Birligi-Alanlari-Ele-Alindi

                [6]

                [7] Bakara Suresi/204 ''Elmalılı Hamdi Yazır Meali''