28 Şubat Postmodern Darbe

Gençler pek bilmezler o dönemi... İnananlar inançları üzerinden horlanmış aşağılanmış, ezilmiş, başörtülüler üniversitelere, kamu kuruluşlarına alınmamış, subaylar ordudan atılmış, caddelerden tanklar yürütülmüş, milli sermayeye boykot uygulanmıştır. Ülke insanını baskı altına alarak pek çok anti-demokratik uygulamanın gerçekleştirilmesine neden olan süreç, Cumhuriyet tarihinin kara sayfalarından biridir. 28 Şubatı kararlarını dayatan, kendilerini otorite gören jakoben kesim, ''Etkileri gerekirse bin yıl sürecek'' diye seçilmiş hükûmeti, halkı resmen tehdit etmişlerdir. 

28 Şubat 1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu(MGK) toplantısı üç saat kadar planlanmış, lakin dokuz saat sonra bitmiştir. Halk tarafından seçilen bir başbakan devlet adına baskı altına alınmıştır. Cumhuriyet tarihinin en gergin toplantısından ''Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün verilemez'' kararı çıkmıştır. 28 Şubat kararları önüne getirilince Başbakan Necmettin Erbakan,“biraz daha üzerinde çalışalım” diyerek imzalanmamıştır. Refahyol hükümetinin Adalet Bakanı Rahmetli Şevket Kazan, ''Erbakan, bu 20 maddedeki bazı ifadeleri kabul etmeyerek, kararları imzalamadı'' demiştir. Kamuoyunda Erbakan Hoca'nın imzalamadığı anlaşılana kadar (Hoca'nın vefatından sonra anlaşılmıştır, o saatten sonra) iş işten geçmiştir. Başbakan Erbakan, kararlarının anti-demokratik olduğunu ilan etmek için siyasi parti liderleri ile görüşmüştür. Hoca siyasilerden gerekli desteği alamayınca, kararları hükûmet ortağı Tansu Çiller'in de desteğiyle TBMM'ye götürmek istemiş, lakin TBBM Başkanı Mustafa Kalemli, ''MGK Kararları’nın muhatabı hükümettir. Bunları kesinlikle Meclis’te tartıştırmam'' diyerek geri çevirmiştir. Başbakan Erbakan, Milli Güvenlik Kurulu Kararları’nın açıklama bölümünü imzalayarak yeniden ele alınması üzere Bakanlar Kurulu’na göndermiştir. Bakanlar Kurulu iki ay toplanamamış! ve böylece kararlar görüşülememiştir. TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’nin bu hususu Meclis'te geri çevirmesi ile önemini yitirmiştir. 

Tarihi MGK kararlarını yıllarca Erbakan imzaladı denilerek kamuoyu yanlış gönlendirilmiş, Erbakan Hoca dindarlarca! yıllarca haksız yere suçlanmış, hakkında  haksızca ithamlarda bulunulmuştur. Diğer yanda üniversite rektörleri ile, örneğin İstanbul Üniversitesi'nde başörtülü öğrencilere başlarını açmaları için ''İkna Odaları'' kurularak büyük bir psikolojik baskı uygulandı, inanç özgürlüğü hiçe sayılarak insan hakları çiğnendi. Namaz kılıyor veya hanımının başı örtülü ya da alkol kullanmıyor diye vb nedenlerle subaylar ordudan atıldı. Anadolu sermayesine boykot uygulandı. Bu ve benzer nedenlerle ''muhafazakarların'' Erbakan Hoca'nın yanında olması gerekirken en büyük darbe muhafazakarlardan gelmiştir. Süreçle birlikte Refah Partisi kapatılmış, yeni kurulan Fazilet patrisi'nde 'Yenilikçi Hareket' FP'den ayrılarak ''Muhafazakar Demokrat'' söylemleriyle AKP'yi kurmuştur. Bugün geriye dönüp baktığımızda 28 Şubat sürecinin bittiğini söyleyebiliriz miyiz? Sanırım hayır! Her ne kadar dindarlar üstünde herhangi bir baskı yokmuş gibi görünse de kazın ayağı hiç de öyle değildir. Evet bugün belki başörtüsü yasağı yoktur, ancak başörtüsüne karşı İstanbul Sözleşmesi ile LGBT'lilere pek çok serbesti getirilmiş AKP Hükûmetince. Başörtünün diyeti bir nevi İstanbul Sözleşmesi diyebiliriz. Daha vahimi başörtülülerin başlarının içi bir hayli değişmiştir. İslam dünyası paramparça olurken Kudüs İsrail'in başkenti ilan edilmiştir. İkiz Yasalar, İstanbul sözleşmesi, zinanın suç olmaktan çıkartılması, kumara, domuza teşvik, içki fabrikaların açılması vb. gibi nice icraatlar AKP tarafından gerçekleştirilmiştir. ''Dindar nesil yetiştireceğiz'' dense de ateist, deist gençler yetişmiştir. 

Postmodern Darbenin Nedeni Neydi?

28 Şubat Postmodern darbesinin nedeni, asla bir araya gelemezler gözüyle bakılan RP ve DYP'nin koalisyon yapmasıyla 28 Haziran 1996'da Refahyol Hükûmeti kurulmuş ve hemen hizmete başlamış olmasıdır. Denk bütçe, havuz sisteminin oluşturulması, işçi, memur, emekli, askeri personele verilen büyük miktarda maaş verilmesi, esnafın, çiftçinin yüzünün güldürülmesine karşın, bazı olaylar bahane edilerek, siyasiler, üniversiteler, STK'lar ve basının elbirliğiyle askerler darbeye teşvik edilmiştir. Süreç devam ederken Türkiye'yi AB ve ABD'nin hegemonyasından kurtaracak D-8'ler kurulmuştu. 11 aylık iktidarında bunca baskıya, koalisyon hükûmeti olmasına rağmen Erbakan Hoca birde %50 oy alsaydı neler yapardı kim bilir...Kaderin cilvesi 27 Şubat 2011 yılında Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hakk'ın rametine kavuştu.

Kaynak: Maaile Dergi 52. Sayı ''ZAMANIN İÇİNDEN YANSIYANLAR''