Eski Türklere göre "Gök kubbesi devletin, çadır ise ailenin" birer örtüsü ve kubbesi gibi görülür ve "Gök kubbe altında devlet, çadır kubbesi altında aile düzeni" arasındaki benzerlik görüşü hakimdi.
    Yine eski Türklerde babaya "kang, kanım" denir aynı babanın evlatlarına ise "kangdaş" ifadesi kullanılırdı. Anne ise "Ög" olarak bilinir hatta bugün kullanılan "öksüz" kelimesi bu anlamdan gelmektedir.
    Geniş manada ailenin ismi ise "uruk" (urug) olarak adlandırılır daha küçük boyutta ise anne baba kardeşlerden oluşan kısmına "törkün" denirdi.
   Eski Türk aile yapısında sadakat konusuna çok büyük önem verildiğini görüyoruz. Çocuklar ise anne baba saygısına son derece önem vermişlerdir. Çocuk yetiştirilmesine çok büyük önem verilmiş bu konuda Kaşgarlı Mahmut erkek çocuk için şu atasözünü ifade eder "tatsa at tınur, oğul erdhse ata tınur" (tay yetişirse at dinlenir, oğul yetişince baba dinlenir).
   Buraya kadar eski Türklerde aile yapısına aileye ne kadar önem verildiğini anlıyoruz ki zannediyorum bu milletin mayasını oluşturan en önemli unsurlardan bir tanesi de ailenin sağlamlığıdır.
    Peki eski Türklerde kadın nasıldı ona bakalım. Bilge Kaan kitabesinden bir bölümünde şu ifadeyi kullanır "Sizler anam Hatun, büyük annelerim, ablalarım, hala ve teyzelerim, prenseslerim(karınlarım, kızlarım)" bu hitabından kadına ne kadar çok değer verildiğini anlıyoruz.
   Türk tarihine ulaştığımız Çin yıllıklarında geçen bir bölümde  "kadınlara önem verirler, kadınlar ne söylerse kocaları söylediklerine uyar" ifadesi kullanılır ve Çinli elçi Ch'ang-Ch''un "annelerine sadıktırlar" şeklinde ifade eder gördüklerini.
     İslam kaynaklarında ise ünlü bilgin Kazvini Karluklardan bahsederken "Halkı çok güzeldir." der. İranlı tarihçi Gerdizi "malumdur ki, Türk kadınları çok iffetlidirler" ifadesini kullanır. Arap müellif İdrisi ise Türk kadınları için "Bunlar erkeklerden daha mukavemetli olup, ruhlarındaki keskinlik, tabiatlarındaki kuvvet sebebiyle muhtaç oldukları şeyleri daha iyi kullanma kabiliyetine sahiptirler" şeklinde ifadeler kullandığını görüyoruz.  Bu konuda son bir bilgi ekleyecek olursak erkekler hanımlarına "görklüm: güzelim" ifadesini kullanırlardı.
     Bu örnekleri ve söylenenleri daha da çoğaltmak mümkün. Gördüğümüz kadarı ile İslam öncesi Türk tarihinde de aileye,  kadına ziyadesiyle önem verildiğini saygı gösterildiğini çok iyi görüyoruz. Neden peki diyecek olursak kadın bir toplumun geleceği, toplumu yetiştiren kişi çünkü.
   Yakın dönem âlimlerimizden Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri "halen annemin terbiyesini taşıyorum" anlamında bir söz kullanmış ve anne terbiyesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.
    Ancak ben günümüze bakıyorum, maalesef kaç asır öncesi toplumlarda görülen aile bağlarını, ailenin önemini, kadına gösterilen saygıyı göremiyorum ve bunu bozulan aile yapımızı ve kadına karşı kaybedilen saygımızı toplum için çok ciddi bir problem olarak görüyorum.